Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mehmet KARA

Darbeden daha tehlikeli olan...



Bugünkü yazımızı üç ayrı konuya ayırmak istedim. Bunlardan birisi darbe tartışmaları…

Amerika’da Hudson Enstitüsü’nde “kıdemli uzman” olarak çalışan Zeyno Baran’ın Amerikan Newsweek dergisinde, 2007 yılı içerisinde askerî müdahale ihtimalinin yüzde 50 olduğunu yazmasının ardından Türkiye’de bir darbe veya postmodern darbe tartışmaları yapıldı, yapılıyor.

Bu tartışmalara siyasî parti liderlerinden sert tepkiler geldi. Denizli’de gazetecilerin sorularını cevaplandırırken, “konuşması dahi uygun değil” diyen Mehmet Ağar, “Türkiye’de demokrasiden başka bir yol yok. Tek adres millettir, demokrasidir” diyerek darbelere tepkisini dile getirmişti.

Geçen hafta içinde partilerin grup toplantılarında “darbe” konusu gündeme geldiğinde siyasetçiler tepki gösterdiler. Başbakan Erdoğan, “Türkiye’nin değişmez istikameti demokrasi yoludur. Bunu kimse boşuna zihinleri bulandırmaya çalışmasın, boş vehimlere kapılmasın, boş vehimlerle uğraşmasın. Türkiye geleceğini demokrasiye endekslemiştir” derken, Deniz Baykal, “Artık(!) asker çare değil, darbe çare değil; tek çare halkın demokrasi bilinci” diyerek tepkisini gösterdi.

Darbelere karşı tepkilerde en çok dikkatimizi çeken açıklama Erkan Mumcu’dan geldi. Partisinin grubunda konuşurken, “Bana bu konu soruldu. Ben ‘bu konuyu tartışmak dahi istemediğimi, sivil siyasetten başka hiçbir şey seslendiremeyeceğimi, demokrasiden başka hiçbir şey etrafında konuşamayacağımı’ söyledim. Lafına bile karşıyım” derken birden sertleşerek, “Amma dün gazetelerde bir şey okudum ki; değil darbe, bu memlekette yarından itibaren, bugünden itibaren gökten taş yağsa, kıyamet kopsa, taş taş üstünde kalmasa haktır, caizdir” diyerek devam etti. Merak ettik tabiî… Türkiye’den darbeden daha tehlikeli olan neydi? Mumcu, Sabah gazetesindeki Darüşaffaka’nın Taşyapı’ya satılması haberini göstererek, bu olayı darbeden daha tehlikeli gördüğünü ve hesap soracağını sert bir üslupla söyledi. Biz bir anlam veremedik, ya siz?

Siyasetçilerin darbe lafına dahi tahammül edememeleri demokrasi adına hakikaten sevinilecek bir şey. Artık gazetelerinde de “darbenin ayak sesleri” değil, “demokrasinin ayak sesleri” diye yazmaları gerekir. Bu tür haberleri yapıp, hem zihinler bulandırılmamalı, hem de bir yerlere mesaj verme huyundan vazgeçmeleri gerekir.

* * *

Fıkralarla siyaset…

Turgut Özal cumhurbaşkanı olarak Köşk’e çıkmasının ardından başbakan olan Yıldırım Akbulut’la ilgili ortaya atılan ve çoğu da “çirkin” olan fıkralı dönemden sonra şimdi de siyasette meramını “fıkra” ile anlatma dönemi başladı. İlk fıkra, AKP Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu’dan, “Temel Maliye Bakanı olmuş. Çift haneli enflasyonu tek haneye düşürmüş. Ama muhalefet bir türlü mutlu olmuyormuş. Bunun üzerine Temel Karaburun’a kadar denizin üzerinden yürüyerek geçmiş. Ama muhalefet ertesi gün ‘Bakan yüzme bilmiyor’ demiş.” Baştopçu’nun fıkrası bitince CHP’liler, “Temel bu ekonomik iyileşmeleri rüyasında görmüş” diye laf attılar.

İkinci fıkra CHP Trabzon Milletvekili Akif Hamzaçebi’den… “Temel bir ülkede cumhurbaşkanı olmak istemiş. ‘Deli misin’ demişler. Temel de, ‘şart mı’ diye sormuş…”

Ve son fırka Erkan Mumcu’dan… Bir Başbakan, görevden ayrılırken kendisinden öğüt isteyen yeni başbakana üç zarf bırakır. ‘Başınız sıkıştıkça sırayla bunları açarsınız’ der. İktidarın ilk yılı geçtikten sonra yeni Başbakan bunalmaya başlar ve ilk zarfı açar. Zarfın içindeki öğüt şöyledir, “Sizden evvelkileri suçlayın.” Bir süre böyle idare ettikten sonra, gene sıkışınca ikinci zarfı da açar. Oradaki öğüt de şöyledir, “Etrafınızdakileri ve medyayı suçlayın.” Bir süre de böyle geçer, son zarfı da açmak durumunda kalır. Son zarfta, “Siz de üç zarf hazırlayın” önerisi vardır.”

Bu gerginlikte biraz da tebessüm edelim, değil mi?

***

Neyin mesajı…

Bir diğer konu ise, ulusalcı çizgide yayın yapan Kanaltürk televizyonu kuruluş yıldönümünde yaşanan sürpriz “konuk”la ilgili olacak.

6.5 yıllık görev süresinde medyayla bire bir ilişki kurmayan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, ilk kez bir televizyon kanalının resepsiyonuna katılması, hele de böyle bir televizyonun resepsiyonuna katılması, siyasî duruşunu göstermesi açısından “ilginç ve anlamlı”ydı. Resepsiyona katılanlara bakınca, bu “anlam” daha artıyor. Deniz Baykal, Zeki Sezer, Türk-İş Başkanı Salih Kılıç, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, TESK Başkanı Derviş Günday, ATO Başkanı Sinan Aygün… İşin bir başka ilginç yönü de, bir medya kuruluşunun resepsiyonuna kameralar ve foto muhabirlerinin alınmamasıydı...

Görevinin bitmesine 6 ay kala katıldığı gecede 4 saat 10 dakika kalan Sezer, resepsiyonda bulunanların yazdığına göre 10. yıl marşına tempo tutarak eşlik etmiş. Zaten, Semra Sezer de, sürekli bu kanalı izlediklerini söylemişti Peki kim Tuncay Özkan? Yıllarca muhabirlik yaptıktan sonra yazarlığa terfi eden, televizyonculuk yapan, sonrasında Kanaltürk televizyonu kurarak medya patronu olan bir isim… Ankara’da, Tandoğan meydanında CHP’nin seçim otobüsünden, “Cumhurbaşkanlığı önüne barikat kuracağımız günler gelecek. Tayyip’i Çankaya’ya çıkarmayacağız” sözleriyle dikkatleri üzerinde toplayan bir televizyon patronu…

Bütün bunlar alt alta konulduğunda, Sezer’in görev süresi boyunca ilk defa bir televizyonun kuruluş yıldönümü resepsiyona katılması sizce de anlamlı değil mi? Artık Sezer “siyasete mi hazırlanıyor, mesaj mı veriyor veya başka bir niyeti mi var?” bunu bilemiyoruz. Cevabını da ancak “çok az konuşan” Sezer bilir. Ancak bize sorarsa siyasete girmeli. Girmeli ki, arkasındaki halk iradesinin ne olduğunu ve halkın yüzde kaçının oyu ile 7 yıl Köşk’te oturduğunu görmeli…

16 Mayıs’ta görev süresi dolacak olan Sezer’in “siyaset mi yapacak” sorularına da neden olan Ankara Farabi Sokak’taki evini “çalışma ofisi” olarak kullanmak amacıyla kiracısını çıkarmasına bakılırsa, ya yazarlık, ya eşinin çok sevdiği televizyonda yorumculuk ya da siyaset yapacağı düşünülebilir.

Bu tarihe yaklaşık 157 gün kaldı bekleyelim görelim…

10.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.12.2006) - Takozu kaldırın ki...

  (04.12.2006) - Siyasette Ağar rüzgârı

  (03.12.2006) - Ümitsiz olmamak

  (02.12.2006) - Çığırtkanlar sahnede

  (26.11.2006) - Şûrâlar...

  (25.11.2006) - 301'e makyaj yapmak yetmez

  (19.11.2006) - AB'de medeniyetler ittifakı

  (18.11.2006) - Hak yumuşatılır mı?

  (12.11.2006) - Siz çektiniz, millet çekmesin...

  (11.11.2006) - Haydi, ifade özgürlüğü dersi vermeye...

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004