Tabu olarak kabul edilen bir kişi veya fikir hakkında objektif bir değerlendirme yapmak mümkün değildir. Tabular her zaman beğenilmek ve körü körüne kabul edilmek için vardır. Akıl ve fikir zâviyesinden, düşünce hürriyeti açısından tabulara bakamazsınız. Böyle bir şey yaptığınız takdirde tabucular tarafından linç edilirsiniz, topa tutulursunuz. Ellerinde güç varsa hemen kaba kuvvetle susturulmaya çalışılırsınız.
Tabuculuk insanın yüce idealleriyle uyuşmaz. İnsanlık fıtratı her zaman düşüncede ve fiilde ilerlemeyi isterken, tabuculuk hep geride kalan, geçerliliği bulunmayan düşünceleri savunur. Bunlar karşı fikirlere saygı duymaz, herkesin düşüncelerini açıklama özgürlüğünü kabul etmezler.
Tabu sahipleri kendilerini herkesten daha çok ilerici olarak gösterseler de, aslında asıl gerici olanlar onlardır. Onlar gerçekten Avrupa Ortaçağ zihniyetinin temsilcileridirler. Aynı şekilde onlarda da, ismi farklı olsa da aforoz sistemi uygulanmaktadır. Bazı karşı görüş sahiplerini ellerinden gelirse gözlerini kırpmadan giyotinlerden geçireceklerdir.
Bulunduğu ortamda tabulaştırılmış zihniyet, menfaat zeminini sağlıyorsa, çıkar peşinde olan insanlar hemen tabu taraftarı kesilirler. Riyakârlık, tabulu ortamlarda had safhadadır. Rejimde ve devlet yönetiminde etkili olan tabular, toplumdaki insanların ikiyüzlülükle büyümelerine sebep olmaktadır. Çünkü baskıcı rejimler kendi varlıklarını devam ettirmek için tabulara bağlılığı şart koşarlar. İnsanların büyük bir kısmı da menfaat sağlamak ve başını belâya sokmamak için tabuların peşinden koşmakta bir beis görmezler.
Dünyanın gelişmiş, medenî ülkelerinde tabuculuk zihniyeti büyük ölçüde yok olmuştur. Tabuculuk geri kalmış ülkelerde daha çok bulunmaktadır. Dikta rejimleri için tabu, önemli bir ayakta kalma dayanağıdır.
Bir insan ben hem medenîyim, hem de inandığım değerlere herkes inanmak mecburiyetindedir diyemez. Bir zihniyet mensubu, biz hem ilericiyiz, hem de kimsenin sevdiğimiz kişi hakkında eleştirilerde bulunmasına izin vermeyiz diyemez.
Düşüncelerinin eleştirilmesine tahammül edemeyen ve karşı düşünce üretme ve ifade etme melekesine sahip olmayanlar çağın gerisinde kalmış kimselerdir. Böyleleriyle toplum iyi bir yere varamaz. Bunlar, içinde bulundukları toplum için bir talihsizliktir.
Düşünce hürriyetinden korkan ve tabu haline getirdikleri şahsiyetlerin yaptıklarını ve düşüncelerini kanun zoruyla korumaya çalışan insanlar, medenî toplumlar içinde yer alma güçlerini kendilerinde bulamazlar. Bunlar, her zaman insan düşüncesine değer veren ve kabul etmedikleri düşüncelere bile saygı duyan çevreler tarafından dışlanacaklardır.
Kendi düşüncelerinden emin olan, aklî ve mantıkî yaklaşımlarla düşündüklerinin doğruluğunu savunabilen insanlar tabuculuk zihniyetine hiçbir zaman taraftar olmazlar. Düşünce zavallıları başkalarının kendilerini tenkit etmesinden, serbest müzakere zemininin oluşmasından korkarlar. Çünkü kendilerini savunma güçleri bulunmamaktadır.
İslâm inancı tabuculuk zihniyetini kabul etmemektedir. Bu inanç sisteminde insanların zorla birisini kabul etmesi, zorla birisinden yana olması yaklaşımı bulunmamaktadır. Akıl ve mantık en güzel bir şekilde İslâm düşünce sisteminde yerini almıştır.
İslâm, gönüllere hitap etmektedir. İslâm; diktatörlüğü, fikrin kaba kuvvetle kabul edilmesini istemez. Çünkü bu yüce dinin düşünceye kazandırdığı aydınlık, karanlıkları netice veren baskı ve zorlamalara yer vermemektedir.
Kur’ân-ı Azîmüşşan’da insanlar her zaman düşünmeye teşvik edilmektedir. İslâmın yüce Peygamberi, insanlığın medar-ı iftiharı olan Muhammed (asm) “Bir saat tefekkür, bir senelik nafile ibadetten hayırlıdır” buyurmuştur. İslâm nasslarının hiçbirisinde körü körüne inanmak bulunmamaktadır. Düşüncenin yasaklanması, düşünenlerin cezalandırılması diye bir hadise, İslâm literatüründe bulunmamaktadır.
Ama gelin görün ki, bugün tabularıyla ayakta kalmaya çalışan dikta zihniyetliler, kendilerine ilerici, İslâmın mensuplarına ise gerici ismini vermektedirler. Aynen ev sahibini bastıran yavuz hırsız misâli gibi… Ne gariptir değil mi?
12.12.2006
E-Posta:
[email protected]
|