Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Aralık 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Tabular ve tabucular



Tabu olarak kabul edilen bir kişi veya fikir hakkında objektif bir değerlendirme yapmak mümkün değildir. Tabular her zaman beğenilmek ve körü körüne kabul edilmek için vardır. Akıl ve fikir zâviyesinden, düşünce hürriyeti açısından tabulara bakamazsınız. Böyle bir şey yaptığınız takdirde tabucular tarafından linç edilirsiniz, topa tutulursunuz. Ellerinde güç varsa hemen kaba kuvvetle susturulmaya çalışılırsınız.

Tabuculuk insanın yüce idealleriyle uyuşmaz. İnsanlık fıtratı her zaman düşüncede ve fiilde ilerlemeyi isterken, tabuculuk hep geride kalan, geçerliliği bulunmayan düşünceleri savunur. Bunlar karşı fikirlere saygı duymaz, herkesin düşüncelerini açıklama özgürlüğünü kabul etmezler.

Tabu sahipleri kendilerini herkesten daha çok ilerici olarak gösterseler de, aslında asıl gerici olanlar onlardır. Onlar gerçekten Avrupa Ortaçağ zihniyetinin temsilcileridirler. Aynı şekilde onlarda da, ismi farklı olsa da aforoz sistemi uygulanmaktadır. Bazı karşı görüş sahiplerini ellerinden gelirse gözlerini kırpmadan giyotinlerden geçireceklerdir.

Bulunduğu ortamda tabulaştırılmış zihniyet, menfaat zeminini sağlıyorsa, çıkar peşinde olan insanlar hemen tabu taraftarı kesilirler. Riyakârlık, tabulu ortamlarda had safhadadır. Rejimde ve devlet yönetiminde etkili olan tabular, toplumdaki insanların ikiyüzlülükle büyümelerine sebep olmaktadır. Çünkü baskıcı rejimler kendi varlıklarını devam ettirmek için tabulara bağlılığı şart koşarlar. İnsanların büyük bir kısmı da menfaat sağlamak ve başını belâya sokmamak için tabuların peşinden koşmakta bir beis görmezler.

Dünyanın gelişmiş, medenî ülkelerinde tabuculuk zihniyeti büyük ölçüde yok olmuştur. Tabuculuk geri kalmış ülkelerde daha çok bulunmaktadır. Dikta rejimleri için tabu, önemli bir ayakta kalma dayanağıdır.

Bir insan ben hem medenîyim, hem de inandığım değerlere herkes inanmak mecburiyetindedir diyemez. Bir zihniyet mensubu, biz hem ilericiyiz, hem de kimsenin sevdiğimiz kişi hakkında eleştirilerde bulunmasına izin vermeyiz diyemez.

Düşüncelerinin eleştirilmesine tahammül edemeyen ve karşı düşünce üretme ve ifade etme melekesine sahip olmayanlar çağın gerisinde kalmış kimselerdir. Böyleleriyle toplum iyi bir yere varamaz. Bunlar, içinde bulundukları toplum için bir talihsizliktir.

Düşünce hürriyetinden korkan ve tabu haline getirdikleri şahsiyetlerin yaptıklarını ve düşüncelerini kanun zoruyla korumaya çalışan insanlar, medenî toplumlar içinde yer alma güçlerini kendilerinde bulamazlar. Bunlar, her zaman insan düşüncesine değer veren ve kabul etmedikleri düşüncelere bile saygı duyan çevreler tarafından dışlanacaklardır.

Kendi düşüncelerinden emin olan, aklî ve mantıkî yaklaşımlarla düşündüklerinin doğruluğunu savunabilen insanlar tabuculuk zihniyetine hiçbir zaman taraftar olmazlar. Düşünce zavallıları başkalarının kendilerini tenkit etmesinden, serbest müzakere zemininin oluşmasından korkarlar. Çünkü kendilerini savunma güçleri bulunmamaktadır.

İslâm inancı tabuculuk zihniyetini kabul etmemektedir. Bu inanç sisteminde insanların zorla birisini kabul etmesi, zorla birisinden yana olması yaklaşımı bulunmamaktadır. Akıl ve mantık en güzel bir şekilde İslâm düşünce sisteminde yerini almıştır.

İslâm, gönüllere hitap etmektedir. İslâm; diktatörlüğü, fikrin kaba kuvvetle kabul edilmesini istemez. Çünkü bu yüce dinin düşünceye kazandırdığı aydınlık, karanlıkları netice veren baskı ve zorlamalara yer vermemektedir.

Kur’ân-ı Azîmüşşan’da insanlar her zaman düşünmeye teşvik edilmektedir. İslâmın yüce Peygamberi, insanlığın medar-ı iftiharı olan Muhammed (asm) “Bir saat tefekkür, bir senelik nafile ibadetten hayırlıdır” buyurmuştur. İslâm nasslarının hiçbirisinde körü körüne inanmak bulunmamaktadır. Düşüncenin yasaklanması, düşünenlerin cezalandırılması diye bir hadise, İslâm literatüründe bulunmamaktadır.

Ama gelin görün ki, bugün tabularıyla ayakta kalmaya çalışan dikta zihniyetliler, kendilerine ilerici, İslâmın mensuplarına ise gerici ismini vermektedirler. Aynen ev sahibini bastıran yavuz hırsız misâli gibi… Ne gariptir değil mi?

12.12.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.12.2006) - Sadece dünya için çalışanlar

  (05.12.2006) - İman zaafı en büyük mesele

  (04.12.2006) - Yağmurdaki rahmet

  (28.11.2006) - Gurur yaftası

  (27.11.2006) - Ölüm kavuşmaktır

  (21.11.2006) - Yine aldı düşünceler

  (20.11.2006) - Serîütteessür ruhlar

  (13.11.2006) - Hazine arayıcısı gibi...

  (07.11.2006) - “Lüks hayat”ın korkutan tehdidi

  (06.11.2006) - Samimiyet imtihanı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004