Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 07 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

Erdoğan’dan derin çıkış



Hrant Dink cinayetinin kazıldıkça altından ilginç bağlantıların, tuhaf ilişkilerin çıktığı bir sırada, derin devlet tartışmalarının ayyuka çıktığı bir dönemde ve Cumhurbaşkanı Sezer’in başlattığı laiklik tartışmalarının ortada olduğu bir sırada Başbakan Erdoğan’ın ne diyeceği önemliydi.

Hele ki, “Derin devlet var” diyen başbakanın 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başta olmak üzere, “İktidarsın, çözsene” çağrısına muhatap olması, “İktidarlar ağlama yeri değildir” eleştirileriyle karşılaşması Erdoğan’ın tavrını daha bir önemli kılmıştı.

İktidar partilerinin grup toplantıları, başbakanların siyasî tavırlarını ortaya koymaları açısından, bu tür kritik dönemlerde daha bir önem arz ediyor.

Başbakanın konuşmasında pürdikkat dinlenen bölümün derin devlet ve laiklik konusundaki uyarıları olduğunu ve en çok bu konulara ilişkin sözlerinden dolayı alkışlandığını belirtsem, herhalde milletvekillerinin de aynı beklenti içinde olduklarını ortaya koyar.

Zaten Erdoğan’ın Afrika gezisine ilişkin anlattıkları, bugün gerçekleştireceği Gürcistan temaslarına yönelik açıklamaları ilgi uyandırmadı. Milletvekilleri sadece dinlemekle yetindiler.

Ta ki laiklik konusuna değinene dek.

“Cumhuriyetin de, demokrasinin de en büyük güvencesi aziz milletimizdir” dedi. Bu, devletin temeline milleti koyan demokrat anlayış.

Cumhuriyetin de, demokrasinin de güvencesi asker ya da yargı değil, milletin bizzat kendisidir anlayışı bu.

Erdoğan bununla da yetinmedi. Doğrudan Cumhurbaşkanı Sezer’in, laiklik konusunda anayasanın 2. maddesi ve Anayasa Mahkemesinin kararları varken, madde gerekçesinin esas alınmayacağı yönündeki sözlerini hedef aldı.

Erdoğan’ın sözlerine değinmeden önce, Cumhurbaşkanının seslendirdiği Anayasa Mahkemesi kararlarına bir parantez açmak istiyorum.

Bir kısmının altında Sezer’in de imzasının bulunduğu kararlar. 7 Mart 1989 yılında türban konusunda YÖK yasasında yapılan değişikliğe ilişkin olarak Kenan Evren’in başvurusu üzerine alınan karar. Dahası Refah ve Fazilet partilerinin kapatılmasıyla ilgili kararlar.

Hepsi kapatma ve yasaklama kararları. Sezer’in ilham aldığı laiklik, yasakçı ve kapatmacı bir laiklik. Kanunları anayasaya uygunluk açısından denetleyen Anayasa Mahkemesinin kararlarına bakan Sezer, her nedense Yargıtay’ın bu konulardaki içtihatlarına ses çıkarmıyor. Yargıtay son olarak Eygi ve Aydar kararlarında, laikliğin korkuyla değil, özgürlüklerle korunacağına hükmetmişti.

Başbakan Erdoğan da Sezer’in rağmına laiklikle ilgili maddenin gerekçesini esas aldıklarını ifade etti. Sezer’in açıklamasının yayınlandığı saatlerde önce Meclis Başkanı Arınç’ın cevap vermesi tartışılıyordu. Çünkü tartışmayı Arınç başlatmıştı. Sonra Başbakanın cevap vermesi uygun görülmüş herhalde.

Erdoğan’ın derin devlete ilişkin değerlendirmeleri de sağlıklıydı. Başbakan bu konunun tartışılmasını istiyor.

Devlet içinde karanlık odaklar oluşturmak isteyenlere dikkat çekti ve “kayıt dışı güvenlik anlayışı olmaz” dedi.

Başbakan’ın derin devlete karşı kararlı tavrı önemliydi. Milliyetçilik perdesi altında çetelerin sırtının sıvazlandığı bir kurtlar vadisi ortamında Başbakanın, “Devlete en büyük zararı bu tür oluşumlar veriyor” şeklindeki yaklaşımı yerindeydi. “Devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de kahramandır” gibi bir koruma ortamı sağlamadı.

“Tekerlerine çomak soktuk” dedi. “İktidarsın çöz” diyenlere, “Zamanında siz niye çözmediniz?” diye seslendi.

Başbakanlara suikast düzenleyecek çapta bir derin oluşum var bu devletin içinde.

Erdoğan’ın kararlılığı önemli. Bu desteklenmeli, Erdoğan da bu işi ağlama duvarına çevirmemeli. Ancak kamuoyundaki duyarlılık gelişmeden, Türkiye bu konuda bir devlet politikası oluşturmadan bir Erdoğan’la olacak iş değil bu.

Ancak şu unutulmamalı ki, aydınlatılan her cinayet, yakalanan her fail derin devlete indirilen en ağır darbe oluyor.

Başbakan konuşurken İçişleri Bakanı Aksu’yu izledim. Kıpır kıpır, yerinde duramayan, huzursuz bir havası vardı.

Bu ortamda nasıl huzursuz olmasın.

Böyle bir dönemde İçişleri Bakanının nikâh törenlerinde, milletvekillerinin kaz yeme partilerinde işi yok. Türkiye ciddî bir dönemden geçiyor.

Başbakan Erdoğan gibi bir kararlılığa ihtiyaç var. Tabiî önce hükümetin tamamında.

07.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.02.2007) - Meclis’te “Hrant Dink Komisyonu” kurulmalı

  (05.02.2007) - Eşkiyayı dağda aramayın

  (02.02.2007) - Arınç'ın mesajları

  (01.02.2007) - Süleymaniye’de bir gece

  (30.01.2007) - Hem ekmek, hem hürriyet

  (29.01.2007) - Cem’le gitti cancağızım

  (26.01.2007) - İstanbul-Trabzon - Elazığ hattı

  (25.01.2007) - Özal'ı korkutan neydi?

  (24.01.2007) - İşte bu tablo

  (23.01.2007) - Çocuklar değil, katiller

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004