Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mehmet KARA

“Derin”lere “çomak” sokmak



Türkiye iki haftadır “derin” bir konuyu tartışmaya devam ediyor.

Hatırlarsınız bundan bir ay evveline kadar cumhurbaşkanlığı seçimi ve erken seçimler tartışılıyordu. Bu tartışmanın cumhurbaşkanlığı seçim takviminin başlayacağı 16 Nisan’a kadar artarak devam edeceği tahmin ediliyordu. Ancak ne olduysa, gündeme başka tartışmalar sokularak bu tartışmalar adeta rafa kaldırıldı.

Şimdi varsa yoksa, derin devlet…

Laik-antilaik, alevî-sünnî gibi kutuplar oluşturmada usta olan bir ülke olarak bu tartışmada da “derin devlet var” diyenlerle “yok” diyenler şeklinde “zıt kutuplar” hemen oluşturuluverdi. Şimdiye kadar “gizemli” olan konu şimdi kahve köşelerinde dahi tartışılır oldu. Burada dikkat edilmesi gereken konu “derin devlet” kavramının bu tartışmalar arasında “meşrulaştırılmaması…”

Derin devlet kavramını bundan önce, faili meçhul cinayetlerde veya ihtilâllerin arkasında aranırdı. Şimdi her yerde aranıyor.

Önce şunu söylemek lâzım. Belki de son günlerdeki tartışmanın en faydalı tarafa şu oldu. “Derin devlet” dendiğinde artık “hukuksuzluk” veya “kanuna aykırılık” olarak algılanıyor. Kimse “sahiden” derin devleti sahiplenemiyor. Sahiplenenler bile kıyısından köşesinden gezinerek ancak sahiplenebiliyorlar.

* * *

Tartışmayı “Derin devletin varlığına katılmıyorum diye bir şey yok. Katılmıyorum olur mu, neden olmasın. O her zaman olmuş… Ama bunu minimize etmek, mümkünse yok etmek, bunu başarmak gerek” cümlesi ile başlatan Başbakan Tayyip Erdoğan partisinin son grup toplantısında “derin devlet”le ilgili ilginç yorumlar getirirken, önemli açıklamalarda da bulundu.

Başbakan “derin devleti şöyle tanımladı: “Derin devlet dedikleri, devletimizin kurumları değildir, devletin kendisi hiç değildir. Derin devlet, kurumlar içerisinde kendi anlayışları veya kendi kutsalları adına yetkilerini aşarak hukukun dışına çıkmak suretiyle oluşan çeteleşmelerdir…”

Erdoğan’ın bu konuda en çok kızdığı, hatta celâllendiği bir konu “Derin devlet varsa, hadi çözün” sözleri… Başbakan bunları cevaplarken, “Kolaysa siz çözün. Bizden önce de vardı, niye çözemediniz” oluyor.

Başbakan kızmasın, ama bundan önce çözülmemesi mazeret olamaz. Siz icranın başısınız ve ülkenin bütün sorunlarını çözme konusunda görevlisiniz. Millet size “Bundan önceki iktidarın yapamadıklarını yapın” diye tek başına iktidar yetkisi verdi. Sizden önceki iktidarların, enflasyonu iki haneli rakamlardan tek haneli rakamlara indiremediklerini, kendinizin indirdiğini söyleyerek övünüyorsunuz. Bundan önceki iktidarlar “derin devleti” ortaya çıkaramadılarsa siz çıkarın, bununla da övünün…

Başbakan bir de “Biz kovana çomak soktuk” diyor. Umarız, çomak sokmakla kovan dışına kaçanları yakalama konusunda da beceri gösterirsiniz. Yoksa sokulan çomağa sinirlenen arılar bu sefer yanlış işler peşinde koşabilirler. Buna da dikkat etmek lâzım. Çünkü çomak sokmakla iş bitmiyor. Bu “arıları” bir de kaçırmamak gerekiyor…

Erdoğan’ın başlattığı bu tartışma bakalım nerelere kadar dayanacak? Yine bir yerlere kadar gidip duvara toslamazsa bu tartışmalar bazı karanlıkları ortaya çıkarılması adına faydalı olacak.

* * *

Burada şu küçük notları da aktarmak istiyorum.

Başbakanın siyasî danışmanı ve Adana Milletvekili Ömer Çelik bir televizyon programında “derin devletle mücadelenin PKK ile mücadeleden zor” olduğunu söylerken, “Demokratikleşmeyi tam olarak sağlayabilmemiz durumunda derin devleti yok edebiliriz” diye çözüm yolunu göstermişti. Biz de bu görüşe sonuna kadar katılıyoruz.

Başbakan “var” diyor, danışmanı “var” diyor, ancak Başbakan Yardımcısı Abdüllâtif Şener, “Böyle bir yapı olup olmadığıyla ilgili sonuca ulaşılmış değil. Bu kavramı belki de hiç kullanmamak lâzım” diyor ve “Derin devlet var” diyenlere de bir uyarı da bulunuyor. “Devlet kavramını yıpratır…”

Görüldüğü gibi, “derin devlet” konusunda vatandaşlar kadar, ülkeyi yönetenlerde de bir kafa karışıklığı yaşıyor… Önce bu kafa karışıklığını gidermek için hukuk devreye sokulmalı.

Artık, Türkiye, derinlerdeki devleti değil, demokrasiyi, hukuku, inanç hürriyetini, insan haklarını, temel hak ve özgürlükleri konuşmalı…

10.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.02.2007) - Halk diyor ki...

  (03.02.2007) - Derin mevzuu

  (28.01.2007) - O gün hangi gün?

  (27.01.2007) - Dink'in cenazesi kaldırıldı

  (21.01.2007) - Ateş topu

  (20.01.2007) - Irak imtihanı

  (14.01.2007) - Kafatasçı kim?

  (13.01.2007) - Milletin arzuladığı...

  (12.01.2007) - “Nasıl yardım edebilirsin!”

  (07.01.2007) - Diktatörler de ölür...

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004