Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Nur ve ateş arasında yüz yıl (6)



Maddî savaş bitiyor, mücadele

ise devam ediyor

Vatan müdafaası uğrunda yaralı halde Ruslar'a esir düşen Bediüzzaman Said Nursî'nin esaret hayatı iki buçuk sene sürer.

Rusya'nın tâ kutup bölgesinden, Kostroma taraflarından firar ederek uzun bir seyrüseferden sonra 1918 yılı Haziran'ında İstanbul'a gelen Üstad Bediüzzaman, yeni bir Türkiye manzarasıyla karşılaşır.

Osmanlı, savaştan mağlup çıkmış, büyük toprak kaybına uğramış, Anadolu'nun pekçok yeri yeni işgallere hedef olmuştur.

Nitekim, aynı yılın Ekim ayından itibaren işgaller başlar. Bu arada, devletin kalbi hükmünde olan İstanbul da işgale uğrar.

Buna mukabil, milletin hür vicdanından çıkan bir "Millî Mücadele" hareketi başlar. Said Nursî de, İstanbul'da bu hareketin en büyük destekçilerinden biri olur. Hayatını tehlikeye atarak, mağrur ve zalim işgalcilerin yüzüne tükürürcesine ilmî/fikrî neşriyat yapar. (Bugün bunun aksini iddia edenleri Allah'a havale ediyoruz.)

Nursî, aynı zamanda başka dinî/ilmî eserler neşreder ve o zamanın en popüler İslâm Akademisinde (Dârülhikmet) üç yıl müddetle hizmet eder. Ayrıca, içki ve alkol istilâsına karşı kurulan Yeşilay Cemiyetinde kurucu üye sıfatıyla çalışır.

İşte, bütün bunlar gösteriyor ki, tehlike nereden geliyorsa, Said Nursî orada bütün himmetiyle varlığını siper etmiştir. Kezâ, yangın nerede varsa, kösteklemelere rağmen koşarak, hatta kendini tehlikeye atarak, o yangını söndürmeye çalışmıştır.

Gerçek şu ki, bundan sonraki hayatı da aynı seyir ve istikamet üzere devam edip gidecekti.

Nitekim, aynen öyle oldu.

Mânevî cihad devresi "Yeni bir Said, yeni bir

hayat, yeni bir hizmet" ile başlıyor

Millî Mücadele zaferle neticelenince, Said Nursî de takdir edilmek üzere Ankara'da yeni teşkil olunan Meclis'e dâvet edildi. Meclis başkanından gelen ısrarlı dâvetler üzerine Ankara'ya gitti. Meclis'te zafer için duâ etti, mebuslara hitaben konuşma yaptı, beyannâme neşretti, yeni bazı eserler telif etti.

Ne var ki, Ankara'da umduğu havayı bulamadı. Baktı gördü ki, biten maddî savaşın yerini, mânevî dehşetli bir belâ almaya hazırlanıyor. "Eyvah!" diyor, "Bu ejderha, imânın erkânına ilişecek" diye feryâd ediyor.

Fakat, vâ–esefâ ki, onun bu feryâdını duyan, anlayan, yahut kulak veren olmuyor. Ayrıca, samimî birkaç dostunun (Ali Şükrü Bey, Hüseyin Avni Bey, Kara Kâzım...) da topun ağzında olduğunu görüyor. Hatta, kendisi bile, iki defa sûikastla burun buruna geliyor. (Zehirleme ve öldürme teşebbüsü.)

Bu esnada ülkenin ve Avrupa'nın gündeminde "Lozan görüşmeleri" var. En büyük sıkıntı ise, gizli oturumların ana maddesi olan "Türkiye'de din öldürülecektir" şeklindeki ikili görüşme/anlaşma hadisesinden kaynaklanıyor.

Bütün bu gelişmeler gösteriyordu ki, artık maddî savaş dönemi kapandı, yeni ve mânevî bir mücadele dönemi başladı.

Bu realite karşısında Ankara'dan ayrılmaya karar veren Üstad Bediüzzaman, "Yeni Said" olarak uzun vâdeli bir "ilmî mücahede"nin içine girdi.

Evet, Yeni Said için, artık yeni bir hizmet, yeni bir hayat ve yeni bir mücadele devresi başlamıştı.

Üstad Bediüzzaman, bu yeni devrenin hizmet stratejisini "Mânevî bir cihad-ı dinî, iman-ı tahkikî kılıcıyla olacak" şeklindeki hükmî ifadelerle özetliyor. (Bkz: Asâ-yı Mûsa, s. 79)

Bakalım, Yeni Said, yeni Türkiye'de ne gibi zorluklarla karşılaştı, ne gibi buhranlarla mücadele etti, ne tür baskılara, zulümlere mâruz kaldı, ne tür kundaklamalara şahit oldu ve hangi çeşit mânevî yangınlarla, belâlarla, tâun ve tağutlarla mücadele etti...

Dahası, bakalım Yeni Said yeni nesillere nasıl bir yol haritası çizdi ve karanlıktan aydınlığa yol açmak adına, elli sene sonra, yüz sene sonra gelecek istikbâl nesli için nasıl bir nuranî miras bıraktı...

(Devam edecek)

GÜNÜN TARİHİ (23 Şubat 1945)

Türkiye'nin savaşa katılma kararı (II)

–Dünden devam–

Sıcak gelişmeler

Müttefik ülke liderleri, Şubat 1945’te yapılan Yalta Konferansında, yeni kurulacak Birleşmiş Milletler’e yalnızca 1 Mart 1945 tarihine kadar Almanya’ya savaş açmış ülkelerin katılmasını içine alan bir karar almaları üzerine, Türk hükümeti de 23 Şubat 1945'te Almanya ve Japonya'ya resmen savaş ilân etti.

Karar sonrası yaşananlar

Hani tek parti diktatoryasını temize çıkarmak maksadıyla bazıları iddia ediyorlar ya: "İsmet Paşa, Türkiye'yi II. Dünya Savaşının dışında tutmayı başardı" diye...

Oysa bu iddia cahilâne bir yanlış ve sunturlu bir yalandan ibarettir. İsmet Paşa yönetimi, bal gibi savaş kararı aldı ve silâhları beklemeye koyuldu.

Takdir–i İlâhî, silâhlar Türkiye'ye ulaşamadan, önce Hiroşima ve üç gün sonra da Nagazaki'ye atom bombasının atılması (6–9 Ağustos) üzerine, II. Dünya Savaşı bitmiş oldu.

ABD Başkanı Truman, o tarihte Pasifik'teki savaşı bir an evvel bitirebilmek için atom bombası kullanmaya karar verildiğini açıkladı ve bu kararı derhal uygulamaya koyuldu.

Japonya, 14 Ağustos 1945'te kayıtsız şartsız teslim olmayı kabul etti. 30 milyondan fazla cana mal olan savaş, böylelikle Uzak Doğu'da sona ererken, aynı durum bir hafta sonra da Avrupa kıtasına yansıdı. Teslim olan İtalya'da Musollini linç edilirken, Almanya diktatörü Hitler de çıldırarak intihar etti.

24.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (23.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (5)

  (22.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (4)

  (21.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (3)

  (20.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (2)

  (19.02.2007) - Nur ve ateş arasında yüz yıl (1)

  (17.02.2007) - Mecelle yerine Avrupaî kanunlar

  (16.02.2007) - İnsan yetiştirme projesi

  (15.02.2007) - Yanılan kim? (2)

  (14.02.2007) - Yanılan kim, kandırılan kimler? (1)

  (13.02.2007) - Etrafı dağlık, ortası Düzce

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004