Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hüseyin GÜLTEKİN

Tenkitten kaçınmak ve tenkitlere açık olmak



Tenkit hem kolay, hem de nefsimizin hoşuna gittiği için, ekseriyetimiz çoğu zaman bu yola baş vurur; birilerinin hata ve kusurlarını gördüğümüzde en kestirme, en ucuz olan bu yolu deneriz.

Tenkit oklarımızın hedefinde bazan yakın bir dostumuz, bazan yakın bir akrabamız, bazan da bir dâvâ arkadaşımız olur.

Bu tenkitleri bazan hiçbir ard niyet olmadan, samimiyetle, ihlâsla yapmaya çalışırız. Çoğu zaman da nefis ve şeytanımızın telkiniyle karşımızdaki insanın kusur ve hatalarını abartarak, onu rencide ederek söyler, hatta deşifre ederek teşhir ederiz.

Halbuki niyetimizde ve gayemizde o sevdiğimiz insanın kusurlarını ve yanlışlarını teşhir değil, tashih olmalıydı; başkalarına duyurma değil, yalnız kendisine söyleme olmalıydı; onu incitme değil, tamir olmalıydı; aksü’l-amel ihtimali söz konusu ise tenkit hiç olmamalıydı.

Hele bir de muhatabımız ulvî bir hizmetin mensubu olan bir dâvâ arkadaşımız ise, bu durumda çok daha müsamahakâr, çok daha toleranslı bir tavır içerisinde bulunmamız lâzım. Bu durumda bizimle aynı safta yer alan bu dostumuza ille de bir ikazda, bir uyarıda bulunmak gerekiyorsa, her türlü kırıcılıktan uzak, gayet nazik ve okşayıcı bir dil ile yumuşaklıkla söyleyebilme hünerini mutlaka göstermemiz lâzım.

Aslında çok önemli olmayan, hizmetin kudsiyetine zarar vermeyen ve her insanda bulunması kaçınılmaz olan basit hatalardan, küçük kusurlardan dolayı hizmet-i Kur’âniyede bulunan hadimleri tenkide kalkışmamalı. Tam tersine böyle kudsî bir hizmeti bu zamanda dâvâ edinmiş, himmetini, gayretini bu yola vakfetmiş hizmet erlerini devamlı tebrik, sürekli taltif ederek, şevk ve heyecanlarına katkıda bulunmalıyız.

Böyle yapmayıp, bazan huy ve meşreplerden kaynaklanan, bazan da zaaf ve mizaçlardan beslenen bazı basit hata ve kusurları serrişte ederek bu hizmetteki insanlara ha bire tenkitlerde bulunmak, maksadı aşan bir halin husûlüne sebep olur ki, zarardan başka hiçbir getirisi olamaz.

Bundandır ki hizmet-i Kur’âniyenin can damarı hükmünde bulunan “İhlâs Risâlesinin” ikinci düsturunda Bediüzzaman; “Bu hizmet-i Kur’âniye’de bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfüruşluk nev’înden gıpta damarını tahrik etmemektir” diyerek hizmet ehlini ikaz ediyor.

Bu ifadelere dikkat edilirse, Bediüzzaman, talebelerine “Bu kudsî hizmette bulunanları tenkit etmeyin” ikazını yaptıktan hemen sonra, belki de kıskançlığa ve hasede kapı aralayacak bir davranışın önünü almak açısından “Gıpta damarlarını da tahrik etmeyin” diyor. Böyle hizmetimize uygun olmayan durumlara sebebiyet vermemek için de ‘faziletfüruşluk’ mânâsına gelen, “‘Kendini faziletli göstermeye çalışma’ pozisyonlarına girmeyin” anlamında uyarıda bulunuyor Bediüzzaman.

Demek oluyor ki kudsî hizmette bulunan dâvâ arkaşlarımıza karşı üstünlük taslama anlamına gelecek veya o gibi halleri çağrıştıracak her türlü söz ve davranışlardan kaçınmak da, her hizmet ehlinin göz önünde bulundurması gereken bir husustur.

Demek ki her halükârda, başta Kur’ân hizmetini vazife bilen nur hadimleri olmak üzere, sonra dost veya akrabalık bağlarımız bulunan insanları, hatta hiç münasebetimiz veya dostluğumuz olmayan sâir insanları da şu veya bu şekilde tenkit etmekten kaçınmalıyız.

Bu meyanda kendimiz her türlü tenkide açık olmalıyız diye düşünüyorum. İnsaflı ve hak namına olmak ve dozajını da iyi ayarlamak kaydıyla dostların bize ait kusur ve hatalarımızı söylemelerine izin vermeli ve bu konudaki ikaz ve ihtarlardan adeta zevk almasına nefsimizi ikna etmeliyiz. Çünkü ancak bu şekilde, samîmî dostlardan gelen garazsız, art niyetsiz, Allah için olan tenkit, ikaz ve uyarılar sayesinde kusur ve hatalarımızı görebilir ve onlardan kurtulabilme fırsatını yakalayabiliriz. Bu sayede kendimizi hatasız, kusursuz, günahsız, çok mükemmel, çok faziletli görme handikaplarına girmekten kurtulabiliriz.

Bediüzzaman’ın “Bizler, kusurumuzu görene ve bize bildirene—fakat hakikat olmak şartıyla—minnettar oluyoruz. ‘Allah razı olsun’ deriz. Boynumuzda bir akrep bulunsa, ısırmadan atılsa, nasıl memnun oluruz; kusurumuzu—fakat garaz ve inat olmamak şartıyla ve bid’alara ve dalâlete yardım etmemek kaydıyla—kabul edip minnettar oluyoruz” beyanı, bu konuda en doğru yolu gösteriyor.

Bu ifadelerden anlaşılacağı gibi, garaz, inat ve dalâlete kapı açmamak şartıyla bize yönelik tenkitlere, ikaz ve uyarılara açık olmamız gerekir.

18.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.02.2007) - Bazen geride durmak da hizmettir

  (04.02.2007) - Manevî bağları güçlendirmeli

  (28.01.2007) - Kitaplar yere gömülür mü?

  (21.01.2007) - Hizmetin sigortası şahs-ı manevîdir

  (14.01.2007) - Medyamızın cesur kalemleri

  (07.01.2007) - İnsanı tehlikeye sokan sözler

  (31.12.2006) - Dünyevîleştirme tuzağı

  (24.12.2006) - Kusur ve günahlarımızı küçük görmeyelim

  (17.12.2006) - Bir hatıra

  (10.12.2006) - Sporda ölçü

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004