Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Röportaj

Hasan Hüseyin KEMAL

CHP’nin görüşleri TSK’nın Meclisteki yansımasıdır

Dünden devam

*Konuyla ilgili Genelkurmay soruşturma açmış...

Genelkurmay'ın kime ve nereye karşı soruşturma açtığı belli değil. En son, yayınlayanlara karşı açıldığı söylendi. Bence asıl soru neden yayınlandığı değil, ordunun neden böyle bir girişimde bulunduğudur...

*Siz Genelkurmay'ın ilgi, uzmanlık ve yetki alanını aşarak bu raporu hazırladığını söylediniz. Peki Genelkurmayla ilgili soruşturma açılabilir mi?

Genelkurmay Başkanı sonuç olarak başbakanlığa bağlı üst düzey bir memurdur ve atanmış olarak, seçilmişlerin denetiminde olması lâzımdır. Ordunun tüzüğüne baktığımızda, “Genelkurmay zaman zaman medyayı eleştirir, medya mensupları hakkında ordu yanlısı ve karşıtı diye raporlar hazırlar” diye bir görevi yok. Ordu yetkisini aşmış durumda. Hasan Celal Güzel münferit olarak dâvâ açacağını söylemiştir, ancak hükümet dördüncü güç medyaya karşı ayrımcılık yaptığı, yetkilerini aştığı ve görevi suistimal ettiği için görevliler hakkında hukuk yoluna başvurmalıdır...

*Hükümet hukuk yoluna başvurmazsa?

AKP, cumhurbaşkanlığına giden bir süreçte, Şemdinli’de olduğu gibi, orduyla arasını açmak istemeyecek, dolayısıyla hukuk yoluna baş vurmayacaktır. Böyle bir tutum ise, ordunun medyaya karşı hazırladığı raporun meşrû olduğu kanaatini doğurur ve medyayı ordu karşısında güçsüz kılar... AKP hükümeti böyle birşey yapmazsa, kendi ayağına kurşun sıkmış olacak. Eğer hükümetseniz, devletin tüm kurumlarının doğru çalışmasını sağlamak durumundasınız.

*Neden yapamasın, Genelkurmay hükümetin başkanı olan Başbakanın bir memuru değil mi?

Hiyerarşik olarak altta olmak, teorik olan bir durum gibi geliyor. Bugün yaşadığımız iktidar mücadelesi. Genelkurmay Başkanının Amerika veya Ankara’da Türkiye analizleri yapması, hükümetin siyaseti konusunda eleştirilerde bulunması demokratik ülkelerde görülecek şeyler değildir. Ben Batıda uzun yıllar yaşadım. Benim meslektaşlarım Genelkurmay Başkanının adını bile bilmez. Siz tapu kadastro daire başkanın adını biliyor musunuz? O zaman... Bu asker toplumda, ordu komutanının cumhurbaşkanından da yetkili olduğu izlenimi var.

*Hükümetten bu tepkiyi bekliyorsunuz. Muhalefet partisi başkanı Deniz Baykal’ın andıç meselesinin bir iç mesele olduğunu belirtip, her kurumda akreditasyon yapılıyor açıklamasına ne dersiniz?

İç değerlendirme deyince aklıma iç pilav geliyor.... Deniz Baykal’ın temsil ettiği görüş, sivil görünümlü askerî bir görüştür. CHP’nin görüşleri TSK’nın meclis saflarındaki yansımasıdır. Tartışmamız bunun iç veya dış değerlendirme olması değildir. Atanmışların böyle bir rapor yazmaya ve ayrımcılık yapmaya hakkı olup olmadığıdır. Bunun meşrû ve yasal olup olmadığıdır. “İçerde kalsaydı, bunun bir sakıncası yoktu” anlayışı yanlıştır. Yayınlanan raporla çok güç durumda olan TSK’yı savunmak Deniz Baykal’ın görevi olmasa gerek. Aslında Baykal böyle bir açıklamayla TSK nın yaptığının ne kadar kötü birşey olduğunu kanıtlamış oluyor.

*Sizce, ordu son andıçla, “Darbe yapılırsa hangi medya yanımızda olur”un analizini mi yapmıştır?

Ben de böyle bir izlenim uyanmadı. AB, küreselleşme, dış ve iç dinamikler, Türkiye toplumunun olgunluk düzeyi askerî darbeyi artık kabul etmez... TSK’nın hukukla, toplumla, siyasetle ilişkisi her zaman müdahaleci olmuştur. Darbe, ordunun tutumlarından biri ve en son başvurduğu şey. Onun için de sadece darbe meselesine odaklanmak doğru değildir.

*Ordunun medyanın gücüne inandığı için böyle bir çalışma yaptığını söylemişsiniz. Sizce medya toplumları yönlendirmede güçlü değil mi?

Medya sandığımız kadar veya kendilerinin lanse ettiği gibi güçlü bir ideolojik aygıt değil. Medyanın gücünün bu kadar büyütülmesine karşıyım. Türkiye egemen medyası, son on yıl içerisinde Susurluk kampanyası başlattı, ancak iş Veli Küçük’e dayanınca nasıl tıkandı biliyoruz. Süleyman Demirel’in görev süresini uzatmaya kalktılar olmadı, Amerika’dan ithal Mehmet Ali Bayar’ı parlattılar olmadı, Kemal Derviş ikinci Atatürk diye tanıtıldı olmadı. Kendilerine “amiral gemisi” diyen merkez medyayı tersten okuma yanlısıyım. Medya birşey söylüyorsa, onu tersten okumak gerekiyor.

*Peki ordunun medyaya bu kadar önem vermesinde düştüğü yanlış nedir?

Medya gerçekleri haberleştirirken kendi görüşüne göre çarpıtarak veriyor. O yüzden, TSK’nın hakiki gerçekle değil de medyatik gerçekle uğraşması, ayna karşısındaki adamla değil, onun aynadaki yansımasıyla uğraşması anlamına geliyor. Türk medyası 28 Şubat döneminde hükümetleri “Biz kurar, biz yıkarız” derlerdi. Sonra büyük patronların Genelkurmay'a çağrılıp ilkokul talebeleri gibi haşlandığını öğrendik... Bunu da yazsalar keşke...

*Sizin analizinizle, topluma yön veremeyen merkez medyanın gücü nerden kaynaklanıyor?

Türk egemen medyasının arkasından ideolojik güç olan TSK’yı ve reklâm verenleri oluşturan büyük burjuvaziyi çektiğiniz zaman iki sayfa gazete çıkaramaz, iki saat yayın yapamaz ....

*Siz merkez medyanın halkın sesi olmadığını mı iddia ediyorsunuz?

Siz benden çok yaşayacaksınız, aynen öyle. Egemen medyanın ilk sayfasına baktığımızda, Ankara haberlerinin toplum haberlerinden daha fazla yer kapladığını göreceksiniz. Gazete, toplumun sesini duyurduğu derecede gazetedir, onun dışında devlet bülteni olarak adlandırmak gerekir.

*Merkez medya, yani “amiral gemisi” halktan uzaklaştıkça yıpranıyor mu sizce?

Çok yıpranan birşey ne kadar daha yıpranır bilemem. Bütün reklâm ve promosyon faaliyetlerine rağmen, yetmiş milyonluk bir Türkiye’de gazete tirajlarının yaklaşık dört milyon olması bu yıpranmanın ne kadar vahim olduğunu ortaya koymaktadır. Yetmişli yıllarda bir tezi çürütmek için ‘Senin söylediğin yanlış, bak gazete yazmış’ derlerdi. Bugün insanlara birşeylerin doğruluğunu kanıtlamak için gazetelerden örnekler veremezsiniz. Merkez medyanın yıpranma katsayısı mevcudiyetini böyle sürdürdüğü sürece çarpılarak yükseliyor.

*Gazete satışlarının düşük olması okumaya olan ilginin azlığından mı kaynaklanıyor, yoksa halka hitap eden gazetelerin yokluğundan mı?

*Ben halktan kaynaklanan bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Şimdiye kadar gerçekten kamu çıkarını, yönetilenlerin çıkarını savunan, yönetenlerin ve apoletlilerin propagandasını yapmayan bir gazete meslekî olarak başarılı olarak çıktı da red mi edildi? Yok böyle birşey. Toplumun sokağa çıkıp, “Çıplak kadın resmi istiyoruz, ordu propagandası istiyoruz, çarpıtılmış haber istiyoruz, bütün haberleri bize vermeyin bazı haberleri gizleyin” diye bağırdığını görmedim.

*Sizin bir de Apoletli Medya diye bir kitabınız var... Apoletli medya ne demek?

Türkiye’de Genelkurmay Başkanı bir açıklama yaptığında haber değerine bakılmaksızın otomatik olarak manşetten yayınlanır. Türkiye’nin egemen medyası devletle olan organik ilişkisinden, ayrıca TSK’nın ülke içindeki konumundan dolayı askerî, apoletli medyadır. Türkiye’de egemen medya dört müdahaleyi de alkışlarla karşılamıştır. Başka yerlerde darbe olsa önce gazeteler kapatılır, çünkü o gazeteler müdahalelere karşı çıkar. Dolayısıyla apoletli olmak darbeleri desteklemek anlamına da geliyor.

*Apoletli medya ile apoletsiz medya arasındaki kalın çizgi nedir?

Bu iki medya arasında orduya karşı tutum açısından farklar vardır. Apoletsiz medya ordunun siyasete müdahale etmesini eleştirebilmektedir. Benim de herhangi bir kurum ve kişiyle işim yoktur. Biz, fikir işçileri olarak, yasaların dışına çıkıldığını düşündüğümüz durumları eleştirme özgürlüğüne sahibiz.

*Yeni andıç metnine dönecek olursak, Anadolu Ajansının hükümet karşıtı haberleri yayınlamadığı ve TRT’nin dinî içerikli yayınlara ağırlık verdiği yönünde iddialar var... Burada bir hükümet karşıtlığı mı var?

Cumhurbaşkanlığına giden süreçte birilerinin “Tehlikenin farkında mısınız” diye korku filmleri yayınlıyor olması, TSK ile hükümet arasındaki ayrışmanın işaretidir. Sizin de söylediğiniz gibi devlet bakanlığına bağlı AA’nın hükümet karşıtı haberlere yer vermemesi TSK’yı rahatsız eden bir tutum.

*Peki TRT?

TRT’de dinî içerikli yayınlara saat ve süre olarak ağırlık verilmesi bazı kesimleri rahatsız edebilir. Burada önemli olan dinî programların içeriğidir. Bu içeriğin analizini yapmak da TSK’nın ilgi, yetki ve uzmanlık alanı olmasa gerek...

—Son—

Hasan Hüseyin KEMAL

13.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (12.03.2007) - “Her Türk asker doğar, her gazeteci askerdir”

  (07.03.2007) - Sağlıkta tekelleşme tehlikeli olur

  (05.03.2007) - “28 Şubat hukukuna boyun eğmedik”

  (04.03.2007) - 28 Şubat, kışlayla caminin arasını açtı

  (03.03.2007) - Mehmet Barlas: Asıl tehlike darbeciler

  (02.03.2007) - Darbeler orduyu yıpratıyor

  (01.03.2007) - Hiçbir darbe başarılı olamadı

  (28.02.2007) - Mehmet Altan: Darbecileri hayat ayıkladı

  (25.02.2007) - İçeceğimiz suyla araba yıkıyoruz

  (24.02.2007) - İklim değişiklikleri ile birçok medeniyet tarihe karıştı

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004