Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Sosyal/siyasî projeksiyonlar - 2



Sosyal ve siyasî projeksiyonlar tuttuğumuz yüzyılımızın ihata alanında, pek de alışık olmadığımız ve zaman zaman doğrularımızı pekiştirme imkânı veren olayların gölgesine girmeden, yaklaşımlarımızı bugün de yazmaya devam edelim. Risâle-i Nur’dan anladığımız projeksiyonlara dönersek;

7- Bediüzzaman, hikmet ve şefkat esaslı bir hizmet düşüncesinin sabırla ve nur gösterilerek manevî yaraların tedavisinde etkili ilâç olacağını öngörür. “Siyaset topuzu”, yüzde seksen insanı şüphe ve korku duvarı içinde daraltır. Hakikatin nefes alamayacağı bir hal alır. Bu durumda kalplere hitap etmek zorlaşır.

İnsanlar, güven ve samimiyet aşılayan bir hizmet zemininde hidayet bahçesine girmek isterler. Siyasî boğuşmalar, haricî kuvvetlerin hakim olduğu dahilî cereyanlar ve buna karşı gibi görünen mukaddesat vurgulu siyasî denemeler, kaosun pençesinde ve bunalımın eşiğinde, hakikatin pak ve saf sunumunu gölgelemektedir.

Meşrûiyet alanı daraltılmış, psikolojik açıdan sıkıştırılmış ve yanlış yöntemler iliştirilmiş siyasî hareketlerin niyet ve amel boyutundaki şahsî/zâtî tutumları ile kurumsal ve siyaset sahnesindeki zafiyetini ayırt edici bir bakışı ortaya koyma zorunluluğu vardır.

Yoksa salâhat ile mahareti karıştırırız. O zaman da kısa metrajlı, tezgâhlanmış sahne oyunlarının etki dalgasından kurtulamayız. İşte bu yüzden, siyaset topuzu, siyasîlerin elinde kalmalı. Din ise mukaddes bir değer olarak korunmalı ve siyaset üstü bir yükseklikte kucaklayıcı olmalı.

İdeali yaşatmak, doğru olanı gerçekleştirmekle mümkün. Zamanı doğru okumak, siyasetin ehvenine razı olmayı iktiza eder. Çünkü mutedil ve teknik düzeyde hizmetkâr bir siyaset, toparlayıcı olur, germez ve gerdirmez.

Risâle-i Nur tarzı, tahakküm kadar, tahakkümü vesile eden dolaylı tahakkümlere kapı açacak kudsiyet gerekçeli tavır ve tutumlara da iltifat etmez, sıcak bakmaz. Risâle-i Nur, kendi konusunda bir ihtisas ve itikat alanına tahsislidir. İman ilmine dayalı şuur ve ferasetle, “bin yıldır teraküm etmiş” meselelere çare arar. Alışılmışın parçası veya isteyenin eklentisi değildir. Bunun farkını; talebelerinin, mensuplarının ve dostlarının dünyasında canlı ve komplekssiz yaşatır.

8- Risâle-i Nur, bu zamanda ehvenüşşer prensibini dikkate alır. Umumî bir hayrın, genel kabulün ve muhakkak maslahatın/kesin faydanın sağlanacağı umumî kaideleri önemser. Mecelle’deki “Hayr-ı kesir için şerr-i kalîl ihtiyar olunur” uygulamasını, sosyal hayatın kritik ve şuurlu tercihi olarak görür.

Kritik eşikte, doğru muhakemenin akl-ı selime emanet edeceği yüksek mesajlar, geçmişte cihanı saracak imparatorluğu doğurmuştu. Günümüzün daraltılmış, itilmiş, gerilmiş ve birbirine düşman kuvvetler hükmüne geçmiş sevgisiz diyaloglarını, çatışmacı kamplarını ve birbirini reddeden kutuplaşmalarını aşmanın tek yolu, birbirini anlayacak sağduyuyu hakim kılmaktır.

“Dostlarına mürüvvetkârâne, düşmanlarına sulhkârâne” olmak; ortak payda ihtiyacını, uzlaşma zeminini, muhabbet tohumlarını ve büyük fitneyi def etme basiretini tabana yayar.

Aksi halde güçlünün “zalim eli”, tuzakların sinsi siyaseti ve evrensel terörün izdüşümleri ile peydahlanan siyaseti dışlayan gerginlik senaryoları artar.

“Umumu elde edemeyen umumu da bırakmamalı” prensibi de bir kapı açıyor zihnimize. Yani “ya hep ya hiç” mantığı sağlıklı bir çözümü değil, radikal bir çıkışı doğurur. Aksülamel yapar. Dar kadro mantığı, “bizden olsun” siyaseti ve ideoloji yüklenmiş siyasî üslûplar, vatandaşa yapılmak istenen hayrı ve hizmeti de engeller.

Çatışmadan ve gerilimden medet ummayacaksak, değerler üzerinden siyaset yapmayacaksak ve siyaset dışı niyetlerin komplo teorilerine fırsat vermeyeceksek, mutedil bir yapı ile şümullü mesaj ve icraatların öne çıkması gerekir.

Başarısızlık, kifayetsizlik ve huzursuzluk; bir başka mazeretin gölgesinde veya bir mağduriyet psikolojisinin yedeğinde bizi muhakemeli düşünmekten alı koymamalı.

Bu çerçeve, daha ilmî bir zeminde izaha muhtaç ve genişletilebilir bir perspektiftir. Ancak kısmen açtığımız bu mevzu, ehven’üş şerrin bir tercih zaruretini ortaya koymaktadır.

Daha iyi, iyiye giden yolları tıkamamalı.

Yarın devam edelim.

13.06.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.06.2007) - Sosyal/siyasî projeksiyonlar - 1

  (11.06.2007) - Gerilime sürüklenmek

  (10.06.2007) - Sosyal projeksiyonlar

  (07.06.2007) - Milletvekili listeleri ve sonrası

  (06.06.2007) - AB Troykası Ankara'da

  (05.06.2007) - Terör kıskacı

  (04.06.2007) - Namaz hazımsızlığı

  (03.06.2007) - Risâle-i Nur'un sosyal dili

  (31.05.2007) - Demokratik tecrübe ve olgunluk ihtiyacı

  (30.05.2007) - Cumhurbaşkanı seçelim mi?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004