Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

"Bunlar insan değil, İfrit"



İslâm ordusu Kadisiye önlerinde Dicle nehriyle karşılaşınca duraksamış, azgın nehirden geçme konusunda tereddüde girmişlerdi. Komutan Hacer bin Adiy (r.a) İslâm ordusunu, nehri geçmeye teşvik etmiş, “Nehri geçmekten sizi yıldıran nedir? Allah kitabında, ‘Hiç kimse Allah’ın izni olmadıkça ölmez, ölüm vakti tayin edilip yazılmış bir eceldir” (Ali imran Sûresi -145) buyurmaktadır” diyordu.

Bu konuşma üzerine Sâd bin Ebi Vakkas, atını nehre sürmüş, peşinden de askerler göz kırpmadan ve hiçbir zayiat vermeksizin geçmişlerdi.

Onların cesaretle nehri geçtiklerini gören düşman korkuya kapılmış, “Vay canına! Bunlar insan değil, İfrit” diyerek kurtuluşu kaçmakta bulmuşlardı.

Ölümden korkmayan, Allah yolunda ölmeyi en büyük makam gören insan hiçbir şeyden korkmaz. Böyle insanlardan ise herkes korkar.

Benzer bir hadisede ilk Müslümanlardan olan Alâ bin Hadrami’nin komutanlık yaptığı İran’ın Darin taraflarında olmuş, cengâverce denize yürüyüp batmadan geçen İslâm ordusunu gören düşman, “Biz bunlarla çarpışamayız.” deyip savaşa cesaret edememiş. Kisra'nın komutanı İbni Mükabir gemiye binip İran’a kaçmak zorunda kalmıştı.

Ne yapmıştı İslâm ordusu komutanı Alâ bin Hadrami? Asker, Darin’e geldiklerinde büyük bir gölle karşılaşmış, komutan “Ey herşeyi bilen Allah! Ey kullarını aceleyle cezalandırmayan Halim! Ey en yüce ve en büyük olan Allah! Senin yolunda düşmanla savaşmak için yollara düştük. Allah’ım, düşmana haddini bildirmek için, bize yol ver, önümüzü aç!” der demez, gölün suları alçalmış, asker de göle dalmış, su atların eyerlerine ulaşmadan kolayca gölü geçmiş, gördükleri durum karşısında dehşete kapılan İbni Mükabir, “Vallahi, bunlarla çarpışılmaz deyip kaçmıştı. İslâm ordusu da savaşsız zafere ulaşmıştı.

Alâ bin Hadrami (r.a) her şeyin dizgini elinde bulunan Rabbine bütün gönlüyle yönelmiş, içtenlikle duâ etmiş, kolayca zafere ulaşmışlardı. Allah, “Bizim yolumuzda cihad edenlere biz yollarımızı gösteririz” (Ankebut Sûresi: 69) buyurmuyor muydu?

06.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.08.2007) - Zordan korkmamak

  (04.08.2007) - Zordan korkmamak

  (03.08.2007) - Cennetin anahtarı

  (02.08.2007) - Ölüleri duyabilseydik

  (01.08.2007) - Cennetin anahtarı

  (31.07.2007) - Mezarın konuşması

  (30.07.2007) - Azrail'in elçileri

  (29.07.2007) - Dostla buluşurken

  (28.07.2007) - Kaygısızca yaşamak

  (27.07.2007) - “Her iyi iş, sadakadır”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri