Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Saadet Bayri FİDAN

"Başörtüsünün gözleri"nden okunan sözler...



Çok sıkı ve bazen de sıkıcı seçim ortamında, “Acaba başörtüsü yasağı mağdurları için yapılacak bir icraat yahut buna yönelik bir yorum var mı?” düşüncesiyle basın dünyasına göz atmışlığım epeyce oldu. Neredeyse görmezden gelinen vicdan sızısı yasağın eleştirisine yönelik değil de, “dar düşünceler, dar görüşler” kabilinden bir yazı dikkatimi çekiyor Milliyet gazetesinde.

Ece Temelkuran imzalı “Başörtüsünün gözleri” (20 Temmuz 2007) başlıklı yazının satırlarını okuduğumda, yorgundum. Başıörtülü ve açık bayanların birlikte olduğu bir meydandan gelmiştim zira. Üzerinde başörtüsü yasağını eleştiren satırların olduğu pankartlar eşliğinde önlere geçmek isteyen ve bir kez daha fark edilelim diye çırpınan başörtülüler ilerlerken, gülümseyen ve elleriyle omuzlarına dokunup “Hadi geçin kızlar” diyen başı açık bayanların destek verişi hâlâ gözlerimin önünde. Anlayacağınız, kadınlar açık-kapalı aynı yerde buluşmuşuz, birbirimizden nefret etmeden ve birbirimizi ötekileştirmeden. Çünkü hepimiz her şeyden önce kadınız ve sonuçta sadece kadın olduğumuz için birbirimize destek veriyoruz.

“Örtülü kadınlar, açık kadınların yanında ne hissediyorlar?” diye soran Ece Temelkuran’a “Siz başörtülü kadınların yanında ne hissediyorsunuz?” gibisinden bir soru sormak hakkım olmakla birlikte, “Hiçbir şey ve her şey” diyebilirim. Çünkü bizim açık ya da örtülü kadın diye takıntılarımız olmadı ve olamaz da! Ama daha çok ne hissettirdiğinizdir sorun olan. Meselâ bazen öyle bakışlar oluyor ki, insan kendini rahatsız hissediyor. Dünya Kadınlar Günü’nü mesken tutmuş ve kendini kafa ölçüleriyle değil, sadece kıyafet ölçüleriyle şekilcilik diyebileceğim bir hastalık içinde tanımlayan “açık kadınlar”, sanki “Biz medeni, özel, kültürlü ve sosyal hanımlarız. Siz ise hiçbir şeyden anlamayan cahil kadınlarsınız” diye dikte ediyorlar. Dahası, dillerinden çıkan, “Bu kıyafetle, kitap ve kalemle işiniz ol(a)maz. Doğru evinize” gibi vurdumduymazlık hâlini yaşayınca, canım çok acıyor. Çünkü temelde eğitim hakkı elinden alınıp mağdur edilmiş bir bayanı, evvelâ bir bayan anlamalı değil mi?

Sahi cehaletin başörtülü olup olmamakla ilgisi var mı? Kıstasımız ne olmalı dersiniz?

Ve neden önyargılı birçok başı açık kadın bu ülkenin tek sahibi gibi davranıp başörtülülere zenci muamelesi yapıp “örtülü işte” diyerek dışlama yetkisini kendinde bulabiliyor? “Al işte, bak açık” deyip sizi dışlayan başörtülüler değil, “Al işte, yine başörtülü” deyip dışlayan sizsiniz. Üstelik, “Göz zevkimi bozuyorsun, çık dışarı!” gibi insanlık dışı muamelenin cümlelerini siz hiç başörtülü bayanın ağzından duydunuz mu? Ama başörtülü bayanların çoğu bunu duymuştur, emin olabilirsiniz.

“Kendilerine bakınca namuslu, dindar hanımlar görüyorsa, açık kadınlara bakınca ne görüyorlar?” gibi bir soru soran Temelkuran, “Merd-i kıptî şecaat arz ederken, sirkatin söyler” türünden bir hâl yaşamış ki bu sorunun aynı şekilde cevabını tersinden yazarın kendisinden istemek hakkımızdır. Olsa olsa acı acı gülünür sırf yazılmış ve sorulmuş olsun diye yazılan bu satırlara. Çünkü her ne kadar gözünüzü kapatsanız da, şu bir gerçek ki başörtüsü Kur’ân’dan gelen İslâmî bir emirdir. Dolayısıyla başını örten bir bayan, inancı gereği başını örter. Ancak başını örtenler “Müslüman”, örtmeyenler “kâfir” diye bir yargının asla olamayacağını ve başını örtmeyen birinin sadece İslâmın bir emrini, ama önemli bir emrini yerine getirmemiş olduğunu bilmek ve anlamak lâzım.

Başını örtmeyen birisi dinden çıkmış sayılmaz. Bunun yanında, başını örten kişi de İslâmın bir emrini yerine getirmiş olur. Ancak başörtülü bir bayanın sadece başörtüsüyle sütten çıkmış ak kaşık olduğu, günahsız olup melekleştiği de söylenemez. Mesele, bir bütün hâlinde İslâmiyet’i yaşayıp yaşayamama meselesidir. Başörtüsü de bu bütünün bir parçasıdır. Ayrıca başını açan kişi de “namussuz” değildir ve olamaz da! Ama söz gelimi toplumun içinde çok fâhiş hâlde gezen, edepsiz hâllerde bulunan, çoluk çocuğun geçtiği meydanlarda kimseden çekinmeden edepsizce davranan genç kızları gördükçe kızarken, “Açık işte, her şeyi yapar” ve çoğu ön yargılı açık bayanın, sokakta lâkayt, edepsiz ve uygunsuz davranışlarda bulunan başörtülü için söylediği “Bak, bir de örtülü olacak!” gibi bir düşünceyle değil, “Bir bayan nasıl böyle davranabilir?” diye toplumda kabul görmüş edep düşüncesiyle kızarım. Çünkü namuslu ya da namussuz kavramını, örtülü ya da örtüsüz kişi “edep” denen sınır içinde sergilediği davranışlarıyla belirler. Unutmayalım; edep sadece örtülü bayanlar için geçerli bir vasıf değildir. Edep bütün (açık veya kapalı) bayanlarda olması gereken bir süstür. Ve birçok ortalama yazarın satırlarında kullandığı “Örtülüler şöyle böyle yapıyor” gibi düşünceleri terk etmek aklın gereğidir.

Yahu bu mesele “namuslu-namussuz” diyerek bu kadar basite indirgenecek bir mesele mi? Yoksa, başörtülü bayanların eğitim hakkı başta olmak üzere, en temel yaşama hakkının ihlâl edildiği bir mesele değil mi? İnsan haklarının ihlâl edildiği, kadınlık gururunun incindiği bir mesele olmaktan ne zaman çıktı? Bu ülkede başörtülü diye üniversitelere alınmayan, bir kadın değil mi? Resmi kurumlarda çalışamamak bir yana, başörtülü diye dışarı atılan muhabirlerin haklarını evvelâ gazeteci ve kendine aydın diyen bayanlar savunmayacak da kim savunacak? Sahi “Başörtülüler çıkmazsa, ben konuşmam” diyen sözde özgür olması gereken bir üniversitenin rektörüne karşılık, “Açıklar dışarı çıkmazsa, ben konuşmam” diyen bir rektör duysanız her ikisine aynı tepkiyi mi gösterirsiniz, yoksa sadece modernist(!) tavır takınıp ikinci olaydaki rektörü mü eleştirirsiniz? Ama tabiî ki açıklara yönelik yapılmış böyle bir konuşma olmadığı gibi, “Bize açık hanım diyorlar, bizi yargılıyorlar” diye inciler döken Temelkuran’ın savunduğu düşünce, olmayan bir düşünceye yönelik sadece bir kuruntudan ibarettir.

Canım ülkem… “Kadınları, erkekler tarif ediyor. Adlandırıp kategorize ediyorlar. Oysa kadınları, örtülü de olsa örtüsüz de, kadınlar temsil etmeli” diyen Temelkuran bu güzel düşüncelerini söylerken, mecliste örtülü bir bayanın hazmedilmediğini, en basitinden okullarda okumasına, üniversiteye inancı gereği taktığı başörtüsüyle girmesine izin verilmediğini nasıl da görmezden geliyor. Üstelik, örtülü bayanları temsil düşüncesi uygulamaya çalışılınca da ortalığı ayağa kaldırıp, “Kutuplaşıyorlar, sistemleşiyorlar, şeriat geliyor, ülke elden gidiyor” gibisinden yaygara koparanlara karşı bir kadın sorununu savunması gereken bazı açık bayanların öncelikle saldırıya geçtiklerini unutuyor galiba.

Umulur ki, gittikçe ağızlarda sakız gibi çiğnenen başörtüsü yasağı sorunu her türlü önyargıdan uzak bir şekilde, daha çok toplumun her kesiminden bayanların desteğiyle çözülür.

25.07.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.07.2007) - Hizmet(l)e yürümek nasıl olmalı?

  (04.07.2007) - Kitaplar ve hayatlar

  (27.06.2007) - Cehennemin gelişi Çarşamba’dan belli olur

  (13.06.2007) - Duâ duâ yağmur olup yağmak

  (30.05.2007) - Çingene pazarında bir resim...

  (23.05.2007) - Peri yüzlü bir masaldır bahar

  (09.05.2007) - ‘Çocuk sizle’ karşılaşsaydınız?

  (25.04.2007) - Kişi kendini kusurlu görmeli

  (18.04.2007) - Bir konferans izlenimleri

  (31.01.2007) - Ninemin sandığı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004