Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Fitnelerden uzak durmak



Sıkıntı ve musibetlerin oluştuğu zamanda herkesin aklına Allah’a sığınmak gelmektedir. Önemli olan rahat ve huzur içinde yaşarken Allah’ı unutmamak ve gaflet içinde yaşamamaktır. Zahiren kaybettiğini gören insanların üzülmesi ve kaybetmenin sebepleri üzerinde düşünmesi adiyattandır. Önemli olan kazandığımız zaman üzülmemiz ve kazanmamızın bizi nerelere götürebileceği üzerinde kafa yormamızdır.

Olaylara çoğu zaman tersinden bakmak gerekmektedir. Sevinmemiz gereken zamanda üzülmek, üzülmemiz gereken zamanda sevinmek doğru bir davranış gibi görünmüyorsa da, aslında bu ters gibi görünen durumlar bizleri hayatın gerçekleriyle kucaklaştıracaktır. Herkesin sevindiği zamanda üzülmek, herkesin üzüldüğü anda sevinmek ancak garip olan insanlara hastır. Bunu başarabilmek de kolay değildir.

Bu dünya hayatında garip olmak çok önemlidir. Bu sebepledir ki garipler Peygamber-i Zişan’ın (asm) övgüsüne mahzar olmuşlardır. O yüce Nebi “Ne mutlu o gariplere” diyerek ahirzamanda garip olmanın ehemmiyetini bize hatırlatmıştır.

Kimseye zarar vermeden ve ahlâkî kuralların dışına çıkmadan hareket etmek gerekir. Yani garipliğimiz insanlara parmak ısırttıran, yüz kızartan gayr-i ahlâkî yaşantı biçimleriyle olmayacaktır. İstenen gariplik, toplumun değer yargılarına ters düşen bir hayat tarzı içine girmek değildir.

Övülen gariplik, kulluk cihetiyle toplumun alışık olmadığı bir hassasiyetle hareket etmek ve kınayıcıların kınanmasına aldırış etmeden Allah’ın rızası dairesinde hayat sürmektir. İstenen gariplik, dünya nimetlerinden istifade etmede diğer insanlardan geri bıraktıran garipliktir. “Zaman değişti, asır başkalaştı” diyenlere aldırmadan manevî değerlerimize ters düşen davranışlardan olabildiğince uzaklaşmak bizi övülen garipler sınıfına yaklaştırabilecektir.

Kılık ve kıyafetleri dindarlığı çağrıştığı halde, dünyanın nimetlerinden istifade etmede sınır tanımayan ve dünyevî meşguliyeti ona uhrevî amelleri ihmal ettiren insanlar garipler sınıfına girmekte zorluk çekerler şüphesiz. Yaşantısı ile görüntüsü aynı olmayan kişileri Allah’ın Resulü (asm) kınamıştır. Görüntüsüyle dindarlığı hatırlatan, ancak yaşantısı görüntüsü gibi olmayan insanlar, Peygamber’in (asm) övdüğü insanlardan çok uzaktırlar.

Kazanmaların insanları şımarttığı zamanlarda zafer sarhoşluğu içine girmeyip, görünürdeki kazanımların devam ettirilmesi ve bu kazanımların kaybetmelerle sonuçlanmaması için tedbir alınması, aklı başında olan her insanın başvurması gereken bir yoldur.

Önemli olan dünyada kavuştuğumuz güzelliklerin bizlere ebedî hayatta da güzellikler kazandırmasıdır. Bize ebedî saadeti kaybettirecek, bizleri Rabbimizin rızasından uzaklaştıracak dünyevî nimetlerden Allah’a sığınmalıyız.

Akil insanlar dünyada kazanırken üzülürler, düşüncelere dalarlar. Çünkü bu dünyada, dünya cihetiyle kazanmanın pek hayra alâmet olmadığı, bunun sonucunda ebedî hayatın tehlikeye girdiği bir vakıadır. Çünkü dünyevî kazanımlar insanları şımartır, onlara gerçek vazifelerini unutturur. Böylece tam kazandığını düşünen birçok insan aslında kaybetmenin girdabına girmiştir.

Dünyanın güzel yaşantıları bizlerdeki şükür duygusunu arttırdığı zaman bizim için kazançtır. Sahip olduğumuz lüks yaşantılar dünyaya olan sevgimizi arttırmamalı. Böyle bir zenginliğin bizim için şeytanî tuzaklarla dolu olduğunu unutmamamız gerekir. Tuzaklara düşmeden dünya malından istifade etmenin yolunu bulmuşsak ve zenginliklerimiz Allah’ın rızasını kazanmamıza vesile olabiliyorsa ne mutlu bize...

Hem dünyayı, hem de ahireti kazanmak kolay değildir elbette. İmkânsız olmayan bir durum da değildir bu halet. Bunu başaran insanlar dünya nimetleriyle ahiret nimetlerini garantilerler. Bunu başarmak, şeytanların bütün planlarını bozmak, nefsin bütün heveslerinin önüne geçmek demektir. Ancak bunu başarmak ateşin ortasında iken yanmamaktır. Bunu başarmak Hz. İbrahim (as) zihniyetini hayatına geçirmek demektir.

Hasılı etrafımızı fitne ateşi sarmıştır. Karşılaştığımız bir çok şey bizi Rabbimizden uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Fitne ateşinden korunmak için, dünyada iken Cehennemi yaşamaya başlamış olmamak için çok dikkatli olmamız gerekmektedir.

20.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.08.2007) - Hesabı kolay verebilecek miyiz?

  (13.08.2007) - Habib-i Zişanın yolunu arzuluyorum

  (07.08.2007) - Nebevî iklimde yaşayabilmek

  (06.08.2007) - Geçici rüzgârlar

  (31.07.2007) - Ruhları huzura kavuşturan iklim

  (30.07.2007) - Vicdanın onayı önemli

  (24.07.2007) - Son selâmlaşma

  (23.07.2007) - Alternatif yol yok

  (17.07.2007) - Mezara en yakın olan zaman

  (16.07.2007) - Yapıcılar ve bozguncular

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri