Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 12 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

İlerleme raporu



AB ilerleme raporu, daha önceden hatırlatılan eksikliklerimizin bir tekrarı mahiyetinde. Vurgu daha net ancak üslûp incitici değil. Teşvik edici ve cesaretlendirici yönde.

301. maddeden gına geldi artık. İnşaallah bu defa değişecek. Hükümetin iradesi o yönde. Hâlâ süren “Türklük tabiri mi, yoksa Türk milleti mi veyahut Türk ulusu mu hakaret kapsamına girsin” tartışmaları bile ne kadar kısır bir döngüde hareket edildiğinin bariz bir örneği.

AB, demokratik standartları yükseltecek başka istekleri de sıralıyor. Bir anlamda, giderilmeyen, telâfi edilmeyen konu başlıklarının hafıza tazelemesini yapıyor. Bize düşen, ev ödevimize daha sıkı çalışmak. İstikrar ortamını bozmaya matuf sıcak ve gergin gündemlerin gazına gelmeden, AB sürecini tavsamadan demokratik reformların hızlandırılmasını sağlamak.

Genelkurmayın konumu ve siyasete müdahale biçimi de, sürekli taze örneklerle rapora giren bir mevzu. Silâhlı kuvvetlerin, siyasî ağırlığını hissettirecek pozisyonlardan kaçınması için demokrasi ikliminin Meclisten yana ağırlığının hükümet etme yaklaşımı ile birlikte güçlenmesi lâzım.

İlerleme raporunda, bilhassa 27 Nisan bildirisine atıf yapılıyor ki, gerçekten cumhurbaşkanı seçim sürecini tıkayan ve siyaseti etkisizleştirmeye dönük bir çıkış olduğu hepimizin malûmu.

Taşlar yerli yerine oturacaksa, bırakalım siyaseti siyasetçi yapsın, vesayetçisi olmasın ve halk bunu dört yılda bir rahatça değerlendirip, ona göre siyasetçinin karnesini doldursun.

Bu noktada AB raporu, siyasetin ve demokrasinin faaliyet debisini yükseltecek mahiyette. Bütçesi denetime kapalı kurum ve kuruluş, istisna bırakılmadan kapsamın içine alınırsa, sanırım siyasetin eli güçlenir. Siyasî iradenin hesap verme kalitesi de artar.

İlerleme raporu, dinî özgürlükler açısından da Türkiye’yi yeterli bulmuyor. Elhak doğrudur. Mevcut haklar, takdire şayan, ancak eksiklikler ve dayatmalar hâlâ varlığını koruyor. Gayri müslimlerin talepleri bu anlamda öne çıksa da, içerde başörtüsü yasağının devam ediyor olması bile başlı başına bir ayıp, bir kambur ve bir mahcubiyet örneği.

Yargının siyasallaşmaması, özgür irade ile hareket etmesi ve rejim kaygılarının nüfuz ettiği bir alan olarak uygulamada karşımıza çıkmaması da, ihtiyacımız olan bir öncelik. Raporda, yargının bağımsızlığı gereğine değiniliyor.

Siyasî düşüncelerin devletin resmî görüşü olarak belirlenen çerçeve ile çatışması halinde, bunun hukukî zeminde bir mağduriyete kapı açması, doğrusu demokrasilerde ender rastlanan bir demokrasi garabetidir. Özellikle AB sürecindeki bir ülke için asla kabul edilemez.

Etnik merkezli çatışmaların kaynağında yer alan problem ise, birbirini inkâra dayalı ırkçı söylemlerin meydana getirdiği gerginliklerdir. Milliyetçi söylemlerin radikalleşmesi ve artan tansiyona bakıldığı zaman, iki tarafı keskinleştiren, karşılıklı besleyen bir mekanizma fark ediyoruz.

Bunu çözmenin yolu, son günlerde arka arkaya günah çıkarmaya çalışan, “hata yaptık” diyen paşaların Kürtçeyi yasaklayan, ırkçılığı dayatan geçmişteki tutumlarla aşılamayacağı aşikâr.

Güneydoğu ile ilgili AB yaklaşımı, bizi tam ifade etmese de kendi içimizde kültürel ve sosyal taleplerin sonuna kadar demokratik haklar olarak karşılanması gerekir. Aksi halde başımızı ağrıtacak görünüyor. Milletin birliğine sokulan bu ırkçılık çomağı, artık iş göremez hale getirilmeli.

Sivil siyasetin icrasını, yargının istisnai alan bırakmadan yargı yolunu açık tutmasını ve kamu harcamalarının her türlüsünün Sayıştay denetimine girmesini, en hayatî ve demokrasinin olmazsa olmazı olarak mütalâa etmek gerekir.

Bu konuda Mecliste yasaların bekletilmesinin sebebi, artan dirençler ve üretilen yeni gündemlerle etkin ve nüfuzlu varlıkların kendilerini vazgeçilmez görme ve saltanatlarını sürdürme telâşından başka bir şey değildir.

Bunların çözümü konusunda da, AB İlerleme Raporunda tesbitler var. Buna göre yol haritasının ve taahhüt edilen başlıkların bir an önce hayata geçirilmesi, önümüzü tıkayan gündemlerden ülkeyi uzaklaştıracaktır.

İlla demokrasi, illa demokrasi… Farklılıkların teşvik gördüğü, temel hakların sonuna kadar kullanıldığı daha insanî ve mütebessim bir demokrasi asaletine ihtiyaç var.

Türkiye, bunu başaracaktır inşaallah.

12.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.11.2007) - İkindi olmak

  (08.11.2007) - Türkiye'nin istidadı

  (07.11.2007) - Bediüzzaman’da Türk-Kürt kardeşliği

  (06.11.2007) - Muhabbet fedaileri

  (05.11.2007) - Şefkat, ırkçılığı çözer

  (04.11.2007) - Yatsıya kalmak

  (01.11.2007) - Güneydoğu’yu anlamak

  (31.10.2007) - Osmanlı'yı öğrenmek

  (30.10.2007) - Güneydoğu meselesi

  (29.10.2007) - Cumhuriyete resim ve ruh

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri