Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Kasım 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Refleksoloji ile rahatlama



Yapılan araştırmalar ve uygulanan tecrübelerle anlaşılıyor ki, insandaki sinir sisteminin beyin dışında doğrudan bağlantılı olduğu daha başka merkezler de var.

Meselâ eller, ayaklar ve kulaklar gibi... Hatta, bu alanda ilmen de geliştirilmiş ve "refleksoloji" ismi verilmiş bir "alternatif tıp" sahası bile mevcut.

Refleksolojiye göre, ayak tabanında vücudun bütün organlarıyla bağlantılı olan sinir uçları, yahut sinir bölgeleri var.

Bu noktalara belirlenmiş şekil ve dozajlarda masaj uygulamak suretiyle, hemen bütün rahatsızlıklar giderilebiliyor, hastalıkların tedâvisi yapılabiliyor.

* * *

Diğer taraftan, kulaklara masaj yapmak sûretiyle, vücuttaki ağrı ve sızıların giderilmesinin, sıkıntıları izâle ile büyük rahatlama sağlamanın da, yine refleksolojik bir yöntemle mümkün olduğu ifade ediliyor.

İşte, "kulak mûcizesi"ne dair bize ulaşan ve burada sizlerle paylaşmak istediğimiz bilgilerin bir özeti:

Kulak, ceninin ana rahmindeki duruşuna şematik olarak benziyor. Ayrıca, akupunktur noktalarının da, kulak üzerinde yine bu esasa göre yer aldığı görülüyor.

Bu benzerliklerden hareketle, şu anda bile bir tecrübe yapabilirsiniz. Kulaklarınıza ellerinizle masaj yaparak—varsa şayet—vücudun ağrıyan bölgelerini rahatlatabilirsiniz.

3–5 dakika süreli bu masajı, kulağı baş ve işaret parmaklarınızın arasına alarak ve her noktasına temas ederek uygulamak daha isabetli olur.

İlk anda bazı noktaların hafifçe acıdığını hissedebilirsiniz. Bu da, masajın tesirine işarettir.

Masaja devam ettikçe, bedende bir sıcaklık dalgasının yayıldığını hissetmek de mümkün.

Bu tarz bir uygulamanın, hiçbir zararı, hiçbir yan etkisi tesbit edilmiş değil.

Kansız, ameliyatsız, ilâçsız, masrafsız şekilde uygulanan (kendimizde de tatbik ettiğimiz) bu tür tedâvi yöntemlerinden faydalanmanızı tavsiye ederiz.

Serdengeçti'ye şiir

(10 Kasım günkü Osman Yüksel Serdengeçti'ye dair yazımız üzerine, değerli İ. Halil Alkayış aşağıdaki şiiri yazıp gönderdi.)

Dâvâ için serden geçti,

Ana baba, yardan geçti,

Aldırmadı bu dünyaya,

Dardan geçti, vardan geçti.

Yalancıya, kumarbaza,

Hak bilmeyen düzenbaza

Şâh sanılan zır yobaza

Sillesini vurdu geçti.

Bir kalemdi ışık saçan,

Onda azim, onda iman,

Düzelmeyiz dendiği an,

Düzenini kurdu geçti.

Umman gibi sevgisiyle,

Sâf ve temiz yüreğiyle,

Üstad Said Nursî ile,

Dostluğunu ördü geçti.

Kulak verdi her feryâda,

El açmadı ele yâda,

Han dediği bu dünyâda,

Bir aralık durdu geçti.

Baktı zillet çekilmiyor,

Ölümsüzlük ekilmiyor,

Ak karadan seçilmiyor,

Tahta atı sürdü geçti. GÜNÜN TARİHİ17 Kasım 1924-30 Parti kurmak, yahut ateşe atılmak Yakın siyasî tarihimizle ilgili olarak, iki önemli gelişmenin aynı güne denk geldiğini görmekteyiz. Birincisi: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının kuruluşu. (17 Kasım 1924) İkincisi: Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapatılması. (17 Kasım 1930) Yaklaşık beş yıl arayla kurulan ve kısa bir süre sonra kapatılan bu iki partinin benzer daha başka yönleri de var. Şöyle ki: 1) Her iki parti de sözde CHP'ye alternatif ve muhalefet boşluğunu doldurmak maksadıyla kuruldu. Ancak, onlara bu maksada uygun politikalar üretme imkânı, fırsatı tanınmadı. 2) Her iki partinin kurucu kadroları da, en az CHP'liler kadar Millî Mücadele döneminin tanınmış şahsiyetlerinden teşkil edilmişti. Ne var ki, bir–iki istisna dışında, bu iki partinin kadroları acımasızca biçildi. Neredeyse vatan haini ilan edildiler. 3) Her iki partinin ömrü de bir yıldan az oldu. 17 Kasım 1924'te kurulan TCF, 5 Haziran 1925'te kapatıldı. 12 Ağustos 1930'da kurulan, SCF ise, aynı yılın 17 Kasımında kapatıldı. 4) TCF kadrosuna, Şeyh Said Hadisesinin bütün günahı yüklendi, SCF'nin nisbeten hürriyetçi demokrat bilinen mensuplarına ise, Menemen Hadisesinin vebâli yüklenmeye çalışıldı. Netice: Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulan her iki muhalefet partisi de, CHF'e muhalif kişilerin ortaya çıkmasına ve hemen akabinde bunların acımasızca kıyılması işine yaradı. O tarihlerde bu partileri kuranlar, parti bünyesinde içtenlikle rol alanlar, haliyle gafil avlandılar ve bir bakıma yakıcı ateşin içine düşmüş oldular. Fethi Okyar gibi, "anlaşmalı–muvazaalı" şekilde hareket edenlerin dışındaki tanınmış hemen bütün şahsiyetler, parti kurduklarına bin pişman edildiler.

17.11.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.11.2007) - Dolmabahçe'de ölüm ve izdiham

  (15.11.2007) - Nurcular ve solcular

  (14.11.2007) - Mecra ve mâcera

  (13.11.2007) - Hiddet ve şefkat esintileri

  (12.11.2007) - Serdengeçti'nin hatırasına (2)

  (10.11.2007) - Sergendeçti'nin hatırasına (1)

  (09.11.2007) - Meclis'te "Hoşâmedî" merasimi

  (08.11.2007) - Müstakbel irtica itirafları

  (07.11.2007) - Huzur ve barış dönemi örnekleri

  (06.11.2007) - Siyasilerin Risâle-i Nur'la alâkadarlığı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri