"Gerçekten" haber verir 02 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdil YILDIRIM

Biz kaybettik, o kazandı



Ölümün rengi soluk, yüzü soğuktur. İsmi duyulduğu zaman insanı ürpertir. Ölümden bahsetmek bazı insanları rahatsız eder. “Aman başka şeyler konuşalım, şimdi ölümden bahsetmenin sırası mı?” şeklinde itirazlar gelir. Mezarlıklar bile bazılarını korkutmaya yeter. Bir mezarlığın kapısında “Her nefis ölümü tadacaktır” âyetinin yazılı olması bazılarını rahatsız etmiş, “İnsanlara ölümü hatırlatarak moralleri bozuyor” şeklinde itirazlara sebep olmuştu. Sanki biz ölümden bahsetmesek, onu unutsak, ölüm de bizi unutacak, bize hiç uğramayacak. Halbuki insan ne kadar ölümü unutmaya, hiç aklına getirmemeye çalışsa da, o bizi hiç unutmaz. Bize takdir edilen ömür süresi dolduğu anda, nerede ve ne durumda olursak olalım, ecel gelir, ruhumuzun koluna girer, “Haydi gidiyoruz” der. “Daha yapacak işlerim vardı, oğlumu evermedim, kızımı gelin etmedim, henüz emekli bile olmadım” gibi itirazlar hiçbir sonuç vermeyecektir.

İnsan geleceğe dair planlar yaparken, ölümü hesaba katmazsa, bir anda Azrail’i karşısında bulunca çok şaşıracak ve dehşete kapılacaktır. Artık zamanı ve imkânı kalmadığından, planlarını revize etme şansı da olmayacaktır. İşte o zaman ölüm gerçekten korkunç bir son, acı bir veda olacaktır. Öyleyse, hayatta en büyük gerçek olan ölümü her zaman hesaba katmalı, plan ve programlarımızı da ona göre yapmalıyız.

Hayatını sadece bu dünyaya göre tanzim edenler için ölüm son derece acı vericidir. Onlar için ölüm “beklenmedik bir anda” gelmiştir. Halbuki ölüm her an için beklenmeli, her zaman ahiret yolculuğuna çıkmaya hazır olunmalıdır.

Geçen Çarşamba günü biz de saadet diyarına bir yolcu uğurladık. Salı akşamı telefonum çaldı ve karşımda Süleyman Akkın kardeşim vardı. Selâm verdikten sonra “Ekrem Atman’ı kaybettik” dedi. İlk şaşkınlığımı attıktan sonra, içimden “Biz kaybettik, ama o kazandı” diye bir ses yükseldi.

Ekrem kardeşimiz birkaç sene önce emekli olmuş, böylece hizmetlere daha fazla zaman ayırma fırsatı bulmuştu. Bu sene de Hacca gitmeye niyetlenmiş, hac kur’asında isminin çıkmış olmasına da çok sevinmişti. Ama tam bu sırada hastalığı ortaya çıkmıştı. Nitekim hacca gitmek, Âlemlerin Efendisi’ni dünyevî makamında ziyaret etmek nasip olmadı ama, inşallah cennetteki makamında onunla buluşmaya gitti. Hem de bir Mi’râc Kandili akşamında, mübarek ve müstesna bir zamanda ebedî âlemde ebedî dostları ile buluşmak üzere yola çıktı.

Birisinin ölüm haberini aldığımız zaman, genellikle “Falanca kişiyi de kaybettik” diye üzülürüz. O kişi çok sevdiğimiz birisi veya bir yakınımız ise, acı bir kayıp olarak değerlendiririz.

Evet, sevdiğimiz birisinin ölmesi, bizim için gerçekten büyük bir kayıptır. Ama ölen kişi için tam bir kazanç olma ihtimali yüksektir. O kişi hayatında her zaman ölüme de yer vermiş ve eceli bir dost olarak görmüş ise, dünya hayatından çok daha güzel bir hayatı bulmuş, dünyadaki dostlarından daha hayırlı dostlara kavuşmuş demektir. Onun için kayıptan söz etmeye gerek yoktur. Dünyadan gitmekle, burada kaybettiklerinden çok daha güzellerini orada bulmuştur.

Belki biz görünüşte Ekrem kardeşimizi kaybettik ama, o hakikat âleminde başka kardeşlerine kavuştu. Biz onu kaybettik ama, o Üstadını buldu. Kendinden evvel ebedî saadet âlemlerine giden dost ve kardeşleri ile bir araya geldi. İnşallah kabirdeki ilk sorgusunda kendisine sorulan suallere Risâle-i Nurdaki ifadelerle cevap vererek, imtihanı kazandı, kendinden önce giden Nur talebelerine komşu oldu. Bu dünyadaki fâni dostlarına bedel, orada ebedî dostları kazandı.

Kısacası, biz onu kaybettik ama, o bizden daha hayırlı olanları kazandı.

02.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (13.06.2008) - Namaz hem ibadet, hem ticaret, hem nezakettir

  (27.05.2008) - İstinat noktamız

  (20.05.2008) - Siz hiç baharla sohbet ettiniz mi?

  (06.05.2008) - Yalnız değilsiniz

  (29.04.2008) - Elimden gelse

  (25.04.2008) - Evham ve hayâlat bulutlarına sarılmış hakikatler

  (03.04.2008) - İbadet ve ticaret

  (26.03.2008) - Zindanlardan saraylara

  (11.03.2008) - Korkulardan kurtulmak

  (16.02.2008) - Ördek Ali ve başörtüsü

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır