"Gerçekten" haber verir 04 Ocak 2009
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Kazım GÜLEÇYÜZ

Berzaha bir adım daha



Yaş ilerledikçe, özellikle de 40’ı devirdikten sonra zamanın akışının daha da sür’at kazandığı, bu yaşı idrak edip geride bırakan herkesin ortak düşüncesi ve kanaati olsa gerek.

Çocukken “Bir an önce büyüsem” diye sabırsızlanan, gençlik döneminde vaktin kıymetini idrak edemeyen insanoğlu, orta yaş kuşağına intikal ettikten sonra durumun farkına varıyor.

Ve görüyor ki, sel dolaplarını çalıştırarak hızla geçen zamanı durdurmak veya yavaşlatabilmek mümkün değil. Yıllar su gibi akıp gidiyor.

Geride kalan yılın ilk günü daha dün gibi tazeyken yeni bir yılbaşı gelip çatınca, bu akıştaki baş döndürücü hızı daha derinden hissediyor.

Bu sür’atli akış esnasında ailesindeki, dost ve akraba çevresindeki boşalmalar da insanı ayrı bir noktadan sarsarak bu hissiyatı perçinliyor.

Yakın çevredeki her bir vefat, yakınlık derecesine göre artan bir tesirle, insana kendi zamanının da azaldığını ve bu dünyadaki misafirlik müddetinin sonuna yaklaştığını haber veriyor.

Üstad Bediüzzaman “40’tan sonra kabir tarafına nüzûl başlar” diyerek, 40’ı takip eden yaşlarda kabir yolculuğunun hızlandığını söylüyor.

Ancak ruhlar âleminde başlayıp, bedenin ana rahmine düşmesiyle dünya hayatına uğrayan bu yolculuk kabirde sona ermiyor, berzah âleminde başka bir boyuta intikal ediyor; ondan sonra kıyamet ve haşir sabahıyla birlikte sonsuz bir hayata, ebedü’l-âbâd memleketine taşınacak.

Önemli olan, bu akıştaki kesintisizliğin farkına varıp, ahiret yolculuğunda bir han ve bekleme salonu mahiyetindeki bu dünyayı ahiretin tarlası olarak iyi değerlendirebilmek ve fâni ömür dakikalarını bâkileştiren bir hayat yaşamak.

Hadisteki ölçüye göre: “Nasıl yaşarsanız öyle ölür ve nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz.”

Tam bu noktada, matbaa imkânının bulunmadığı ve Risale-i Nur’un İslâm harfleriyle, elle yazılarak çoğaltıldığı günlerde risale yazarken ‘Lâilâhe illallah’ kelime-i tevhidini kâğıda işlediği an ruhunu teslim eden Hafız Mehmed isimli ihtiyar ve bahtiyar Nur talebesi ile Denizli hapsinde Meyve Risalesiyle meşgulken vefat edip kabirde sual meleklerini bu eserdeki hakikatlerle cevaplayan Hafız Ali örnekleri aklımıza geliyor.

Eminiz ki, onlar haşir sabahına da bu hal üzere uyanarak, Cennete oradan intikal edecekler.

Cenâb-ı Hak bizlere de onlar gibi olmayı ve son ânımıza kadar onların ihlâs ve samimiyetiyle istikamet çizgisinde yürümeyi nasip eylesin.

40 yaştan bahis açmışken, Kasım ayı sonunda Denizli’de tertiplenen üçüncü mevlidle bir kez daha rahmetle yad ettiğimiz, kendi hayatlarını Üstadları için feda eden nur kahramanlarındanHafız Ali’nin 46, Hasan Feyzi’nin 51 yaşında rahmet-i Rahman’a kavuştuklarını hatırlayalım.

Yine Üstadın “kurmay” talebelerinden Ceylan Çalışkan’ın 34, Zübeyir Gündüzalp’in 51 yaşında, Üstadın onlar hayattayken müjdelediği şehadet rütbesiyle vazifelerini tamamlayıp berzah âlemindeki menzillerine intikal ettiklerini de.

Aynı şekilde Yeni Asya’nın ilk Genel Yayın Müdürü Mustafa Polat’ın henüz 28 yaşındayken terhis belgesini alıp şehitliğe uçtuğunu da.

Bu listeyi ilânihaye uzatmak mümkün.

Diyeceğimiz o ki, Risale-i Nur’da “ömür sermayesi” olarak ifade edilen bu dünyadaki misafirlik süresi, her insan ve her canlı için ayrı ayrı takdir edilmiş. Kimisi, Gazze’de İsrail bombalarıyla can veren bebekler gibi, daha yeni geldiği dünyaya gözünü dahi açmadan, doğruca Cennete uçuyor; kimisi gençliğinin baharında, kimisi ortayaş kuşağında, kimisi de beli bükülmüş ihtiyarlık aşamasında fâni hayata veda ediyor.

Burada asıl olan, çocuk-genç-ihtiyar ayırmadan her an Azrail Aleyhisselâmın can emanetini bizden almak üzere kapımızı çalabileceği gerçeğini hiçbir zaman hatırdan çıkarmayıp, bunun şuuru içinde ömür sermayesini heba etmemek.

Yegâne kurtuluş vesilesi olan ihlâsı elde edip korumanın da en güvenli yolu buradan geçiyor.

04.01.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.01.2009) - İlginç paralellik

  (03.01.2009) - Berzaha bir adım daha

  (02.01.2009) - Zulme rıza zulümdür

  (01.01.2009) - 2009’a girerken

  (31.12.2008) - Filistin’de asıl mesele

  (30.12.2008) - İsrail yine saldırırken...

  (28.12.2008) - Asırlar ötesinden

  (27.12.2008) - Tehcir ve göç

  (26.12.2008) - Tazminat ve toprak

  (25.12.2008) - Özür yerine helâlleşme

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır