İsrail’in son Gazze katliamını bütün dünya görüyor.Her taraftan abluka altına alınmış sivil Filistin halkına mahiyeti meçhul, vücutta hiçbir yara izi bırakmayan, ama beyni tahrip eden bombalar da dahil her türlü silâhla saldırılar yapılıyor. Filistin tarafından hiçbir ciddî saldırı olmadığı halde, havadan atılan bombalarla yüzlerce insan öldürüldü. Ekmek kuyruğunda bekleyen, okuldan dağılan savunmasız çocuklara bile bomba yağdırılıyor. Ve İsrail hükümet yetkilileri “Savaşımız sürecek!” diye beyanat verebiliyorlar, saldırı görüntüleri Youtube’da yayınlatılabiliyor. Bunun adı kesinlikle savaş değildir. Bu olsa olsa Hitler’i bile arattıran tek taraflı bir katliamdır. Rakibin sivil olacak, çocuk olacak, hasta/yaralı olacak; aylardır süren abluka ve boykot neticesinde ilâçsız, gıdasız, yakıtsız bırakıldığı için takatsiz, dermansız düşecek ve sen kalkıp en dehşetli silâhlarla nereye ve kime isabet ederse etsin bomba yağdıracaksın. Bunun adına da “savaş” diyeceksin! Bu olsa olsa en iyimser tabirle “ahlâksız savaş” olabilir.
Filistin halkının mücadele metodu elbette eleştirilebilir. Silâhla, topla-tüfekle çatışmaya tevessül yerine kalemle, kitapla, irşadla daha emin ve karşıya çok daha az fırsat verecek metotlarla hareket edilmesi sadece Filistin’in değil, tüm İslâm dünyasının başlıca sorunudur. Unutulmaması gereken en önemli unsur, İsrail’in—insanca değil bu tür vahşi ve gaddarca, egoistçe—yaşayabilmesi için kana, gözyaşına ihtiyacı olduğu hususudur. Ortadoğu’ya barış geldiği gün İsrail yoktur artık. Var olmak için terör bahanesi, can güvenliği mazeretine ihtiyacı vardır hep. Karşısında terör gibi yanlış bir eyleme tevessül edecek kişi veya zümre bulamazsa İsrail ne yapıp, ne eder kendi imalatı bir terörist kitle çıkararak kendine saldırtıp yine bu mazeretleri temin eder. Tarihte hep böyle olmuştur.
Filistin halkının son durumu eninde sonunda Mısır’dan huruç eden, Musa (a.s.) ve getirdiği dine inanmış Yahudilerin durumuna dönüşecek; İsrail’in bu günkü durumu da o zamanki Firavun ve ordusunun haline benzeyecek. Arkalarında Firavun ve ordusu, önlerinde Kızıldeniz iki ateş arasında kalan Musa (a.s.) ve kavmi nasıl mucizevî şekilde zulümden ve yok olmaktan kurtulmuşsa inanıyoruz ki Filistin halkı da, dünya milletleri de bu tür ahlâksız barış ve savaş anlayışını uygulayan İsrail’in karşısında beklenmedik şekilde de olsa kurtulacaktır. Çünkü zulüm devam etmez. Kâinattaki ve insanların vicdanlarındaki adalet terazileri bu kadar zulmü çekemez. Bütün dünyanın nefretini kazanmaya doğru giden İsrail’i ABD veya Avrupa veya Asya kıtasındaki gizli dost ve müttefikleri nereye kadar savunmaya devam edebileceklerdir ki?
Maşerî vicdanlarda ve akıl ölçeklerinde sonun başlangıcına doğru giden İsrail ya aklını başına alıp zulümden vazgeçip adaletle muameleye dönerek barış içinde yaşamaya razı olacak, ya da tüm milletlerin nefret tükürükleriyle boğulacak, silleleri karşısında yok olup gidecektir. Tarih içinde zalim ve zalemelere karşı muzaffer olmuş nice mağdur milletlerin durumunu en iyi İsrailoğulları bilir. Yine, kendilerine gönderilen yol göstericileri dinlemeyip sapıtan, haddini aşan kavimlerin başlarına yerin altından ve üstünden, denizden ve göklerden ne tür belâların geldiğini yine en iyi yine İsrail ulusu bilmeli..
01.01.2009
E-Posta:
[email protected]
|