18 Haziran 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Ali FERŞADOĞLU

Uzayda canlılar var mı?


A+ | A-

İnsanoğlu, gayb/metafizik âleminin sakinlerini hep merak etmiştir. Özellikle ruhanî varlıklardan meleklerin nasıl varlıklar olduklarını, ne iş yaptıklarını, niçin yaratıldıklarını ve onlarla irtibat kurmanın mümkün olup olmadığını sorgulamıştır.

Sonsuz kudret, ilim, hikmet gibi isim ve sıfatlar sahibi Yüce Yaratıcı, sayısız varlıkları yokluk karanlıklarından çıkararak her birisine değişik özellikler, güzellikler takmıştır. Bunun yanında maddî âlemden rakamlara sığmayacak kadar çeşitli varlıkları yarattığı gibi, kudret ve hikmetinin gereği nur, esîr gibi ruha yakın ve münasip diğer ince akışkan maddeleri de hayatsız, donuk/cansız, şuursuz bırakmamış, onlardan da çeşitli türler halk etmiştir.

Nur maddesinden (görünmeyen, lâtif, maddî olmayan enerji boyutlarından), karanlıktan (siyah enerjiden), esîr maddesinden, mânâlardan, havadan, hatta kelimelerden hayat ve şuurlu varlıklar inşâ edilmiştir. Hayvanların pek çok cinsi gibi pek çok çeşitli ruhânî varlıkları da o akışkan lâtif maddelerden yaratıyor. Onların bir kısmı melek, bir kısmı da ruhanî ve cinler olmak üzere sayısız cinslerdir.1

Bu perspektiften bakıldığında, yaratılan varlıklar temelde şöyle tasnif edilir:

1- Ruhanîler,

2- Cismanîler/bedenliler.

Ruhanîler üç sınıfa ayrılırlar: a- Melekler, b- Cinler, c- Şeytanlar.

Cismaniler de üç kısımdır: a- İnsanlar, b- Hayvanlar, c- Bitki ve sair cansızlar.2

Ruhanilerden, yani nurdan (çok ince enerji boyutlarından) yaratılan melekler, tamamen ulvî duygularla donatılmış, “akıllı, şuurlu,” fakat nefissiz, lâtif varlıklardır.

Cinler, “nefis, idrak ve irade” sahibi, bizim gibi imtihana tabi tutulmuş, düşük yoğunluklu, “ışınsal” yaratıklardır.

Şeytanlar ise, baştan ayağa “süfliyattan, siyah enerjiden” var edilmiş habis ruhlardır.

Hayvanlara sınırlı “nefis” takılmış, sevk-i İlâhî’yi alacak kadar çok düşük seviyede “akıl, idrak” melekesi verilmiş, “vicdan ve irade” verilmemiştir.

Bitki ve sâir camit (cansız) varlıklar da gayet düşük yoğunluklu hayat, ruh ve hislerle donatılmıştır. Her türüne uygun birçok duyu, duygu ve organ vererek, “sevk-i İlâhî” denen ilhamı alacak bir öz verilerek, görevine münasip ceset giydirilmiştir.

Birçok âyette ve hadislerde melekler teferruâtlı olarak anlatılmıştır. Melekleri ispat, aklen mümkündür. Melekler çok lâtif, ışınsal, lâtif/nurânî varlıklardır. Dolayısıyla ruhanî varlıkları anlayabilmek için önce maddeyi tanımlamamız lâzımdır.

Mekânda yeri olan ve zamanla uyum sağlayan her şey maddedir. Modern fizikte mekân, 1, 2, 3’üncü boyutlar sistemi olarak da biliniyor. Ruh, “emir” âleminden, gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen, yani beş duyu organımızla algılanamayan, ancak akılla kesin olarak anlaşılan ve mahiyeti hakkında pek az bilgi sahibi olduğumuz, fakat varlığını, fonksiyonlarını kesin olarak hissettiğimiz bir cevherdir.

Nurun en şiddetli, en ince, en keskin, en lâtif kısımlarından, çeşitli enerji merhalelerinden, daha doğrusu enerji boyutlarından olan ruh, insan ve kedi kulağının algıladığı dalgalar, ultrasonik, radyo, TV, radar, şerare, hareket dalgaları, renk, morötesi, röntgen (x) kozmik ışınlar ve tesbit edilemeyen daha nicelerinden çok daha lâtif bir cevher, bir özdür. İnsan, kâinatın bir hülâsası, küçültülmüş şekli olduğuna göre, kâinatta bulunan bütün dalga boylarından süzülmüş bir cevherdir de diyebiliriz.

Şüphesiz ki, hem maddî, hem de akıl gözümüzle görüyoruz ki, yeryüzünde bile hayat şartlarına münasip yaşayan değişik canlılar vardır... Denizin içinde, eksi veya artı yüksek derecelerde, hem hava, hem su içinde yaşayan canlılar... İnsanlar karada, havadar yerlerde yaşayabilirler. Ama boğazlarına kadar girdikleri denizin içinde, gölde, suda yaşayamazlar. Şu hâlde, şöyle bir genellemeye varamayız veya varmayız:

“İnsan canlıdır. Suda yaşayamaz. Öyle ise suda hiçbir canlı yaşamaz!”

Dipnotlar:

1- Sözler, s. 468.

2- Bünyamin Ateş, Peygamberler Tarihi, Yeni Asya Gazetesi Neşriyatı, İst., 1990, s. 21.

18.06.2009

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.06.2009) - Ufo (uzaylı) var mı?

  (16.06.2009) - Meşrû moda var mı?

  (15.06.2009) - “Eşim dindar, namaz-niyazında ama…”

  (14.06.2009) - Moda tutkunu modern kölelerle evlenmeyin!

  (13.06.2009) - Sakın feministlerle evlenmeyin!

  (12.06.2009) - Kadına hor bakan zihniyetlilerle asla evlenmeyin!

  (11.06.2009) - Evlenilmesi sakıncalı kişilikler? - 6

  (10.06.2009) - Evlenilmesi sakıncalı kişilikler? - 5

  (09.06.2009) - Evlenilmesi sakıncalı kişilikler? - 4

  (08.06.2009) - Evlenilmesi sakıncalı kişilikler? - 3

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.