20 Şubat 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Cevher İLHAN

“Bayat isnad” üzerine (2)


A+ | A-

Bediüzzaman’ın, dinsiz zâlimlerin gaddarâne zulüm ve cinâyetleriyle zulmen katledilen ve perişan edilen mazlumların ve bilhassa Hıristiyan dindarların âyetin mânâsıyla “büyük mükâfatları olduğu” tefsiri, “fetret” hakikatine dayanır.

Zira bu “fetret” hakikati, öncelikle “Peygamberler göndermedikçe de Biz kimseye azap edici değiliz” kaydının geçtiği İsra Sûresi 15. âyette açıkça belirtilir. Keza Mâide Sûresi 19. âyette “Ey ehl-i kitap! ‘Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi’ demeyesiniz diye, size peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada hakkı açıklayan Resûlümüz geldi” İlâhî buyruğu, “fetret”in Kur’ânî mesnedini oluşturur.

Ayrıca “Kendilerine öğüt veren ve Allah’ın azâbından sakındıran peygamberler göndermedikçe, Biz hiçbir belde halkını helâk etmedik. Çünkü Biz haksızlık edici değiliz” meâlindeki Şuâra sûresi 208-209. âyetleri de aynı mânâya gelir.

Ve bütün bunlar, Bediüzzaman’ın “fetret” ve “tebliğ” gerçeğini tavzih eden tesbitiyle, “ahirzamanda fetret derecesinde din ve din-i Muhammedîye (a.s.m.) bir lâkaytlık perdesi gelmiş” tefsirine esas teşkil eder. Ki İmam-ı Gazali, uzak memleketlerde yaşayan, kendilerine peygamber gelmemiş, İslâmın dâveti - Kur’ân’ın mesajı ulaşmamış insanların ehl-i necât (Cehennem azabından kurtulanlar) olarak kabul edilmesini bu “fetret”le “rahmet-i İlâhiye şümûlü” ile açıklar.

Hazreti Peygamber’in ismini, sıfatlarını, dâvetini, mucizelerini doğru olarak duyanlar ya da İslâm memleketlerine yakın yerlerde yaşayanları tebliğ karşısında doğrudan mesul kılar. İman etmemeleri halinde “kâfir” ve “mülhid” olacaklarını bildirir.

Ancak bunun hâricindeki insanları “fetret” tâbiri içinde mütalaa eder. Hz. Muhammed’in ismini hiç duymayanlarla, ismini ve dâvetini işittikleri halde vasıf ve hususiyetlerini yanlış hatta zıddıyla bilenleri ayırır; bir nevi mâzur bulur…

“ZAMAN-I FETRET”

VE “EHL-İ NECÂT”

Buna göre Gazali, iletişim araçları dezenformasyonuyla İslâm’ın imajının çirkin gösterildiği bir zamanda, Müslümanların âdeta “barbar” ve “terörist” olarak yaftalanmasıyla medyanın yoğun propaganda etkisi altında kalanların “mâzereti” ortaya çıkar.

Doğru düşünmeye sevk ve araştırma irâdesini kaybetmiş, yanlış yönlendirmelerle, amansız sinsî saptırmalarla büyük ölçüde gerçeği bulmaları engellenen ve perdelenen insanların bir nevi “fetret ehli” sayıldığını ve ehl-i necât grubuna dahil olduklarını izâh eder.

Bu izâh, Bediüzzaman’ın,“gaflet ve mürur-u zaman (zamanın geçmesi)” sebebiyle, geçmiş peygamberlerin dinlerinin üzerinin âdeta örtülmesi ve gizlenmesiyle, fetret dönemi insanları için “itaat etse sevap görür; etmezse azap görmez” hükmünü hatırlatır.

Gerçek şu ki “Zaman-ı fetrette, ‘Biz bir kavme peygamber göndermedikçe azap etmeyiz’ (âyetinin) sırrıyla, ehl-i fetret, ehl-i necâttırlar. Bilittifak, teferruattaki (Allah’a iman esası dışındaki) hatîatlarından (hatalarından) muâhazeleri (sorumlu tutulup hesâba çekilmeleri) yoktur” diyen Bediüzzaman’ın beyânıyla, “Hüccet’ül İslâm” vasfını öne çıkardığı Gazalî’nin beyânı aynıdır. (Mektûbat, 374)

Bu beyân, Eş’âri’nin târifini temel alır. Kaldı ki Ehl-i Sünnet ve Cemaat’in diğer itikad imamı Mâturîdî de, “küfre girmeyip aklıyla Allah’ın varlığını ve birliğini anlaması ve bulması halinde ehl-i fetret, ehl-i necâttır” fetvasını verir.

Muhterem Mehmet Kırkıncı Hoca, Gazali’nin “Faysalü’t Tefrika” adlı eserinin 96. sahifesindeki mezkur tavzihinin yanısıra, Hicri1270’de vefat eden “hâtimet-ül-muhakkikîn” olarak tanınan ve “sihâbüddîn” lakabıyla anılan büyük müfessir-muhaddis El-Alûsî’nin “Rûh-ul-Meânî Tefsiri”nin 15. cildinin 42. sayfasında da bu hususu aynen dercettiğini belirtmesi, bu konuda kayda değer. Keza İbrahim El-Lekkani’nin “Cevheretü’t Tevhid” kitabının 29. sahifesinde aynı görüşe yer verildiğini yazar. (Hayatım-Hatıralarım, 212-213)

EHL-İ SÜNNET VE

CEMAAT’İN GÖRÜŞÜYLE…

Aslında Bediüzzaman’ın, “İmam-ı Şafii ve İmam-ı Eş’ârîce küfre de girse, usûl-ü imanîde bulunmazsa (imanın esaslarını ve şartlarını yerine getirmezse) yine ehl-i necâttır. Çünkü teklif-i İlâhî irsâl ile (Peygamberlerin gönderilmesiyle) olur ve irsâl dahi ıttılâ ile (haberdar ve bilgi sahibi olmakla) teklif (vazife ve mesuliyet) takarrür eder (sabit olur)” teyidi, İmam-ı Şâfiî ile İmam-ı Eş’ârî’ye istinadla Ehl-i Sünnet ve Cemaatin esas ve ortak kanaatidir.

Bunun dışında isnadların aksine Bediüzzaman, inkâr ve dalâletin kâinata büyük tahkir ve mevcudata büyük bir zulüm olup rahmetin kesilmesine ve âfetlerin inmesine sebep olduğunu, anlatır. Müslümanların ebedî hayatlarını mahveden, kötü akıbete ve müthiş günâhlara sevk edenlerin kurtulmalarına dua etmeyi mazlumlara dehşetli bir merhametsizlik olarak görür.

Kâfir ve münâfıkların Cehennemde yanmalarıyla ilgili olarak te’vile sapmanın, Kur’ân-ı ve semâvî dinlerin hakikatini inkârla büyük bir zülüm ve merhametsizlik olduğuna dikkat çeker. “Mâsum hayvanları parçalayan canavarlara himâyetkârâne şefkat” anlamına gelen “şiddetli bir gadr ve vahşi bir vicdansızlık” olarak niteler. Kâfirlere acıyıp azap çekmesine acıyanın şefkate lâyık olmadığını ve hadsiz mazlumlara acımayıp, şefkat etmeyip merhametsizlik ettiğini misalleriyle ortaya koyar. (Kastamonu Lâhikası. 48-49)

Özetle Bediüzzaman’ın “bir nevi rahmet” ifâdesi, özellikle “müstebit büyük zâlimlerin cebir ve şiddetleri altında musibete mâruz kalan, felâketler, helâketler, sefâletler, açlıklar çeken ihtiyarlar, fakirler, zayıflar, çoluk-çocuk ve mâsum musîbetzedeler” içindir. “Dinsizler tarafından öldürülen mazlum ve dindar Hıristiyanların mazlumları” hakkındadır.

İtirazcıların, evvela Bediüzzaman’ın Kur’ânî ve Peygamberî tesbitlerle Ehl-i Sünnet ve Cemaat itikadıyla yaptığı târifleri doğru okumaları gerekir…

20.02.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (19.02.2010) - “Bayat isnad” üzerine (1)

  (18.02.2010) - “ABD-İslâm Dünyası Forumu”ndaki çarpıklık

  (17.02.2010) - AB’ye rest değil, ikna…

  (16.02.2010) - Geriye gidiş…

  (15.02.2010) - Demokratikleşme fırsatı da heba edildi

  (13.02.2010) - Müfredattan “din ve vicdan”ı tasfiye...

  (12.02.2010) - Hükûmet’ten YÖK’e, YÖK’ten yine Danıştay’a havale…

  (11.02.2010) - “Katsayı” nakaratı…

  (10.02.2010) - “Ermeni açılımı”nda çekilme sinyalleri…

  (09.02.2010) - “Kavga”nın gölgesinde…

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl