23 Haziran 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Sami CEBECİ

Vicdânen tâzip etmek


A+ | A-

İnsanlık tarihi boyunca bozulan kavimlere, ümmetlere ve milletlere Allah tarafından seçilerek gönderilen peygamberlerin yüklendikleri vazife, ahlâken çökmüş, bozulmuş ve hak dinden sapmış ümmetleri yeniden hakka, doğruya ve semâvî dinlere döndürmekti.

Ancak peygamberler tarihi incelendiğinde, insanlardan hiçbir ücret istemeyen ve ücretini sadece Allah’tan istediğini söyleyen o mübarek insanlara, kavimlerinin yaptığı zulüm, işkence ve hatta öldürmeye varıncaya kadar uzanan envâ-i çeşit eziyetler, insanı hayretler içinde bırakmaktadır. Kaderin bunlara verdiği müsaade ise, bin bir hikmetle doludur. Çoğunun sırlarını anlamakta insan âciz kalmaktadır. Başta, kâinatın yaratılış sebebi olan Sevgili Peygamberimizin (asm) başına gelenler ve sâir peygamberlerin başından geçen olaylar, bizleri hep ibrete sevk etmektedir. Onlardan sonra “Âlimler, peygamberlerin varisleridir” hadisinin iltifatına mazhar olan İslâm âlimlerinin başlarından geçenler de insanı düşündürmektedir. İmam-ı Âzam, Bağdat hakimliğini kabul etmediği için suçlu bulunup, yetmiş yaşındayken zindanda kırbaçlanarak şehit edildi. İmam-ı Ahmed ibn-i Hanbel “Kur’ân mahlûk değildir. Kelâm-ı Ezelinin tecellisidir” diyerek fikrinden vazgeçmediği için yıllarca zindanda çile çekti. Misallerin haddi hesabı yok. Zalimler her zamanda zalim, mazlûmlar da her seferinde mazlûm durumundaydı.

Asrımızın büyük İslâm âlimi olan Bediüzzaman Hazretlerinin durumu da onlardan farklı değildi. Hayatı boyunca dünya zevki namına bir şey tatmamış, bütün ömrü harp meydanlarında, esâret zindanlarında yahut memleket mahkemelerinde geçmişti. Görmediği eza, çekmediği cefa kalmamıştı. Ama o, mahkûmken de hükmediyordu. Çünkü haklıydı. Haklı olan ise kuvvetliydi. 31 Mart Hadisesinde suçlu olmadığı, hatta yatıştırıcı rol oynadığı halde, Divan-ı Harb-i Örfî’de idamla yargılandı. Askerî hâkim olan paşalara yaptığı şahane müdafaasında “Âhirete kemal-i iştiyakla müheyyayım. Bu asılanlarla beraber gitmeye hazırım. Nasıl ki, bir bedevî garaipperest, İstanbul’un acaip ve mehasinini işitmiş, fakat görmemiş. Nasıl kemâl-i hahişle görmeyi arzu eder. Ben de ma’rez-i acaip ve garaip olan âlem-i âhireti, o hahişle görmek istiyorum. Şimdi de öyleyim. Beni oraya nefyetmek bana ceza değil! Sizin elinizden gelirse beni vicdânen tâzip ediniz! Ve illâ başka sûretle azap, azap değil; benim için bir şandır” diyordu.

Müdafaasının sonlarına doğru söylediği sözler ise, daha ibret vericiydi: “Ey ulü’l-emir! Bir haysiyetim vardı, onunla İslâmiyet milliyetine hizmet edecektim, kırdınız. Kendi kendine olmuş, istemediğim bir şöhret-i kâzibem vardı, onunla avama nasihati tesir ettiriyordum, maalmemnuniye mahvettiniz. Şimdi usandığım bir hayat-ı zaifem var, kahrolayım eğer idama esirgersem! Mert olmayayım eğer ölmeye gülmekle gitmezsem! Sûreten mahkûmiyetim, vicdânen mahkûmiyetinizi intaç edecektir. Bu hâl bana zarar değil, belki şandır. Fakat millete zarar ettiniz. Zira, nasihatımdaki tesiri kırdınız. Saniyen kendinize zarardır. Zira, hasmınızın elinde bir hüccet-i katıa olurum. Beni mihenk taşına vurdunuz. Acaba fırka-i hâlisa dediğiniz adamlar böyle mihenge vurulsalar, kaç tanesi sağlam çıkacaktır?”

Cumhuriyet döneminde Eskişehir, Denizli, Afyon ve İstanbul mahkemelerinde, savcıların yaptığı suçlamalar da asılsızdı. Adalete, hakka, hukuka ve kanunlara dayanmıyordu. Onun için, kanunlar muvacehesinde mahkûm edememişler; sadece Eskişehir’de, yukarılardan gelen ağır baskılara dayanamayan hâkimler, “kanaat-ı vicdâniye” ile “keyfî” bir şekilde Bediüzzaman’ı on bir ay hapse mahkûm etmişti. Zaten yirmi aydır Üstad ve talebeleri hapiste yattıklarından tahliye edildiler.

Kanun nâmına kanunsuzluk yapan ve Bediüzzaman’ı vicdânen tâzip edemeyen zalimler, nesl-i âtînin vicdanlarında asıl kendileri mahkûm oldular. Tuh! Tuh o asrın zalimler gürûhunun merhametsiz yüzlerine!...

23.06.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.06.2010) - Doğduğum toprakların hatırlattıkları

  (10.06.2010) - Bediüzzaman Isparta’da

  (02.06.2010) - Kaderin adalet ve merhameti

  (26.05.2010) - Mânâ-yı harfî

  (19.05.2010) - Altınşehir’de altın kalpli insanlar

  (12.05.2010) - Şevk bineği

  (22.04.2010) - Anlamsız ve zararlı duygular

  (14.04.2010) - Toparlanma süreci

  (07.04.2010) - Zübeyir Gündüzalp çizgisi

  (31.03.2010) - Gerçek ittihad ve ittifak


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.