15 Ekim 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Şili dersleri


A+ | A-

Yakın zamanlara kadar, komşusu diğer Güney Amerika ülkeleri gibi, askerî darbelerle ve cunta dönemlerindeki katliamlar, işkenceler, faili meçhul cinayetler, kayıp oğullarını arayan annelerle anılan bir ülkeydi Şili.

Ve cunta lideri Augusto Pinochet ile.

1973’de CIA desteğiyle Allende’yi devirip katlettiği kanlı darbenin ardından 1990’a kadar 17 yıl boyunca ülkeyi askerî rejimle yöneten Pinochet, bilâhare bizdeki 27 Mayısçılar gibi tabiî senatör olarak dokunulmazlık zırhının korumasında hayatını sürdürmüş, ama son dönemlerinde hem ülkesinde, hem dünyanın her tarafında “insan hakları suçlusu” muamelesi görmüş, hattâ bir İngiltere gezisinde tutuklanmıştı.

2006 Ocak’ındaki ölümünden önce, ülkesinde de üç bin kişinin katli, işkence ve sürgünlerden sorumlu tutularak yargılanması gündeme gelmiş, hattâ ev hapsine alınmıştı. Ama mahkeme önüne çıkamadan, 91 yaşında asıl hesap yerine gitti.

Lahey Savaş Suçları Mahkemesinde yargılanırken hücresinde ölü bulunan Miloseviç gibi.

Şili’nin imrenilecek en önemli başarılarından biri, 1990’a kadar cunta rejimiyle yönetilmesine ve ondan sonra da yıllarca cunta kalıntılarının devletteki varlığı ile direnişinin devam etmesine rağmen, demokratikleşme sürecini ilerletmesi.

Meselâ, sonuçlandıramasa bile, cunta rejiminin bir numaralı sorumlusu hakkında, onu koruyan dokunulmaz zırhlarına rağmen hukuk zemininde hesap sorma sürecini başlatabilmesi.

Ve demokratikleşmenin getirdiği kazanımları hayatın diğer alanlarına da taşımayı başarması.

Üstelik bunu, Türkiye örneğinde demokratikleşme için pozitif anlamda itici ve sürükleyici bir etken olan AB gibi bir faktör olmadan, büyük ölçüde kendi iç dinamikleriyle yapabilmesi.

Yakın zamanda bunun iki örneğini gördük.

Biri, tarihin en büyük depremlerine maruz kalan ve defalarca yerle bir olan bir ülke olarak, geçtiğimiz Ocak’taki Haiti depreminden bir ay sonra, Şubat sonunda yine 8.8’lik bir zelzele ile sarsılmasına rağmen, bu depremin yol açtığı kayıpların ve tahribatın bizdeki 17 Ağustos’la kıyaslandığında çok düşük seviyelerde kalması.

Bu, gerek altyapı, gerekse arama-kurtarma ve tekrar yapılanma konularında Şili’nin bizden çok daha ileride ve başarılı oduğunu gösteriyor.

İkinci örnek, 69 gün boyunca göçük altında kaldıktan sonra sağ salim kurtarılan 33 madenci olayı. Gerekli tedbirler alınmadığı için sık sık yaşanan maden kazalarında birçok evlâdını kurban vermiş ve vermeye de devam eden ülkemizin özellikle ders alması gereken bir olay bu.

Hele geçen Mayıs’ta Zonguldak-Karadon’daki kömür işletmesinde göçük altında kalan iki madencinin cenazesine beş aydır ulaşılamadığı, sırf bu iş için uluslararası bir ihale açıldığı ve onun da henüz gerçekleşmemiş olduğu hatırlanırsa...

Uzmanlar, bu konuda Şili ile aramızdaki temel farkın “insana bakış açısı ve insana verilen değer” noktasında ortaya çıktığını söylüyorlar.

Ve bu konuda da niçin Şili’nin gerisinde kaldığımızı çok iyi irdeleyip tahlil etmemiz lâzım.

1995 ilkbaharında dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in Güney Amerika gezisi kapsamında bu ülkeye de uğramış; çoğu orijinal İspanyol mimarîsiyle inşa edilen tarihî binaların süslediği başkent Santiago’da, o zaman genç bir Mısırlı imamın görev yaptığı minareli şirin camide Cuma namazı kılmış ve okyanus kıyısındaki meşhur sahil şehri Valparaiso’yu da ziyaret etmiştik.

O seyahat esnasında, bu ülkeden hem demokratikleşme; hem geçmişteki cunta dönemiyle hesaplaşarak bu rejimin tahribatından arınıp kurtulma ve darbe izlerini temizleme; hem de felâket, musibet ve kazalara karşı “insana verilen değer” ekseninde güçlü sistem ve mekanizmalar oluşturma gibi konularda almamız gereken çok önemli dersler olabileceğini hiç hatırımıza getirmemiştik. Ve şimdi görüyoruz ki, varmış...

Ders Şili’de de olsa almak lâzım, değil mi?

15.10.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.10.2010) - Örtünme baskısı mı?

  (13.10.2010) - Başörtüsünde çözüm

  (12.10.2010) - Siyaset de demokratikleşmeli

  (10.10.2010) - Liberallerin iki yanlışı

  (09.10.2010) - Tek tipçi projeler

  (08.10.2010) - Askerlik reformu ne zaman?

  (07.10.2010) - Anayasanın başlangıcı

  (06.10.2010) - AB sürecinin son beş yılı

  (05.10.2010) - Ahirzaman Müceddidi

  (03.10.2010) - Asr-ı Saadetten ahirzamana


Son Dakika Haberleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Abdullah ŞAHİN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet BATTAL

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Banu YAŞAR

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H.İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Hakan YILMAZ

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehmet YAŞAR

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Saliha FERŞADOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  YENİ ASYA NEŞRİYAT

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.