Ermeni meselesine ezber yaklaşanlara barış ürkütücü gelebilir. Ancak, Hicret ve Hudeybiye muahedesi bu hususta da örnektir.
Haddizatında Hudeybiye’de yapılan anlaşma maddelerinin tamamı Müslümanların aleyhinde idi.
Özeti şudur: Hicretin 6. Senesi. Zilkâde, yâni 13 Mart 628. Müslümanlar yıllar yılı Kâ’be’den, yurtlarından vs. uzak kalmışlardı. Hepsi Mekke ziyareti için can atıyordu.
Peygamberimizin (asm) izniyle umre için hep birlikte yola çıkarlar. Müşrikler ise, onları Mekke’ye sokmamakta kesin kararlı idi. Karşılıklı elçiler gider, gelir. Kopma noktasında, nihayet anlaşmaya oturulur.
İlk taviz gibi görünen madde, antlaşma kâtibi Hz. Ali’nin (ra), “Allah’ın Rasulü” ibâresini yazması üzerine yapılan itirazdır: “Vallahi biz senin peygamberliğini kabul etseydik, seni Mekke’ye girmekten, Kâbe’yi ziyaretten alıkoymaz, seninle çarpışmaya kalkmazdık.” Hz. Ali yanaşmaz, Efendimiz (asm), “Allah’ın rasulü” ibâresini mübârek eliyle siler... Diğer maddeler de kabul ile sindirilebilecek gibi değil:
Müslümanlarla müşrikler 10 yıl savaşmayacak. Müslümanlar Kâbeyi bu yıl ziyaret edemeyecek; gelecek yıl, yolcuların taşıdığı kılıçtan başka silâh bulundurmayacak, Mekke’de üç gün kalacaklar. Müşrikler ise Mekke’yi boşaltacak.
Medine’deki Müslümanlardan Mekke’ye iltica edenler teslim edilmeyecek, fakat Mekke’den Medine’ye iltica eden velev ki Müslüman da olsa, iâde edilecek. Arap kabilelerinden isteyen Peygamber Efendimiz (asm), isteyen de Kureyş ile birleşmekte serbest olacak.
Antlaşma zahiren aleyhtedir. Başta Hz. Ömer (ra) olmak üzere pek çok sahâbi itirazda bulunur... Zar-zor iknâ edilirler ve geri dönerler. Ancak, Medine’ye varmadan, Kürâü’l-Gamîm mevkiinde, “Olumsuz gibi görünen” hâdisenin hayırlı müjdesi gelir:
“Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. And olsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.” (Fetih Sûresi, 1, 27)
Ve bu antlaşma sayesinde İslâmiyet çok hızlı bir şekilde yayılır, Arabistan’da kök salar ve en büyük dönüm noktası Mekke Fethi gerçekleşir.