İktidar ve kullandıkları organize suç liderinin sahneye koyduğu satranç oyununda hangi taşı temsil ediyor? Piyonlar kim, at kim, binici kim, fil kim, kale kim? Oyunu kim kurguladı, turnuvayı kim düzenledi?
Ve son 20 senedir ülkeyi “okumak, ilim, fikir, adalet/hukuk, hak ve hürriyetlerden kim uzak tutup satranç oyunlarıyla oyalıyor? Kuklalar kim? Kim neyi hedefliyor? Kim hırs ile arsa-parsa, derdinde; kim can derdinde? Ülke bölünür mü? Yoksa fakir-zengin; müstebitler / diktatörlerle hürriyetçi / demokrat, masum, mazlumlarla zalimler olarak kamplara mı ayrılmış da bu su yüzüne çıkmış? Kemalist eğitim sistemi meflüç, adalet dibe vurmuş, insan hak ve hürriyetleri yerlerde sürünüyor ve dayanışma berhava edilmiş son 20 senede…
“İftira, yalan, su-i zan, gıybet, hukuksuzluk” üzerine bina edilen operasyonlar; Perinçek zihniyetinin, yani, Kemalist zihniyetin, dindarı dindara, kırdırma harekâtı mıydı? Deccalist/Süfyanist, diktatör Kemalist rejime göre “bütün dindarlar mürtecidir!”
Ve bugün de çevrilen dolap, düzenlenen satranç turnuvası da bunun için değil midir?
“Ey ehl-i hak olan Ehl-i Sünnet ve Cemaat! Ve ey Âl-i Beytin muhabbetini meslek ittihaz eden Alevîler! Çabuk bu mânâsız ve hakikatsiz, haksız, zararlı olan nizâı aranızdan kaldırınız. Yoksa, şimdiki kuvvetli bir surette hükmeyleyen zındıka cereyanı, birinizi diğeri aleyhinde âlet edip, ezmesinde istimal edecek. Bunu mağlûp ettikten sonra, o âleti de kıracak. Siz ehl-i tevhid olduğunuzdan, uhuvveti ve ittihadı emreden yüzer esaslı rabıta-i kudsiye mâbeyninizde varken, iftirakı iktiza eden cüz’î meseleleri bırakmak elzemdir.” (Bediüzzaman, Lem’âlar, s. 32)
Bu satranç oyunları adalet, meşveret, insan (kul) hak ve hürriyetleri, insanı önceleyen demokratik bir anayasa ile bozulur, bölünme de bunlarla engellenir.
“Hem Risale-i Nur’un has talebeleri, bâki elmaslar hükmünde olan hakaik-i imaniyenin vazifesi içinde iken zalimlerin satranç oyunlarına bakmakla vazife-i kudsiyelerine fütur vermemek ve fikirlerini onlarla bulaştırmamak gerektir.
“Cenab-ı Hak, bize, nur ve nuranî vazifeyi vermiş, onlara da zulümlü zulümatlı oyunları vermiş. Onlar bizden istiğna edip yardım etmedikleri ve elimizdeki kudsî Nurlar’a müşteri olmadıkları halde, biz onların karanlıklı oyunlarına vazifemizin zararına bakmaya tenezzül etmek hatadır.” (Bediüzzaman, Kastamonu Lâhikası, s. 85)