Prof. Dr. Salman Sayyid, Filistin halkının bir bakıma modern dönemin son Batılı sömürgeci yerleşimci devletiyle mücadele ettiğini, bu nedenle Filistin direnişinin küresel çapta yankı bulduğunu söyledi.
Leeds Üniversitesinden Sosyal Teori ve Sömürgecilik Sonrası Düşünce Profesörü Salman Sayyid, "ReOrient: Critical Muslim Studies" dergisince bu yıl ilk kez 26-30 Mayıs'ta İstanbul'da "Direnişi Yeniden Yönlendirmek" temasıyla düzenlenen, dünyanın dört bir yanından akademisyenlerle araştırmacıları bir araya getiren yaz okulu kapsamında değerlendirmelerde bulundu.
Sayyid, etkinliğin amacını "İslam ve Müslümanlar hakkında üretilen bilginin, dünyanın şu an karşı karşıya olduğu durum ışığında yeniden düşünülmesini sağlamak" olarak tanımladı.
Etkinliğin teması "sömürgesizleşme ve özgürleşmenin" Müslümanlığın halihazırda karşı karşıya bulunduğu en önemli soru olduğuna dikkati çeken Sayyid, birçok İslam toplumunun biçimsel olarak bağımsızlık kazansalar da gerçek anlamda egemenliğe ulaşamadıklarını dile getirdi.
Sayyid, pek çok İslam ülkesinin yaklaşık 50, 60 veya 70 yıl önce biçimsel bağımsızlık kazandığını belirterek "Ama sömürgesizleşme süreci ne ölçüde tamamlandı ve gerçekten egemenliklerini kazandılar mı?" sorusunu yöneltti.
Bunun demokrasiyle doğrudan bağlantılı olduğunu vurgulayan Sayyid, "Kendi hükümetleriniz karar alamıyorsa halkın oy kullanması da karar alma sürecine katkı sunmaz." dedi.
Sayyid, gerçek bir halk iradesi için dış etkilere kapalı, bağımsız karar alabilen hükümetlerin şart olduğunun altını çizdi.

"Soykırım karşısında yetersiz kalan sistem sorgulanmalı"
Filistin'de yaşananların, Müslümanların dünyayı ve kendi hükümetlerini etkileme yeteneklerinin sınırlı olduğunu ortaya koyduğunu kaydeden Sayyid, "Soykırımcı bir saldırıya tanık olurken buna karşı bir şey yapma kapasitenizin çok sınırlı kalması, yönetişim biçiminiz hakkında ciddi soruları gündeme getiriyor." ifadesini kullandı.
Sayyid, bunun aynı zamanda uluslararası liberal düzenin işlevsizliğini de açığa çıkardığını vurguladı.
Mevcut sistemin küresel adalet üretmekten uzak olduğuna işaret eden Sayyid, "Eğer televizyonlarımızda canlı yayınla izlediğimiz acı çeken insanları koruyamıyorsak o zaman uluslararası düzenin tamamının yeniden düşünülmesi gerekir." değerlendirmesinde bulundu.
Filistin mücadelesinin yalnızca bölgesel bir sorun değil küresel sömürgecilik karşıtı hareketlerin parçası olduğunu belirten Sayyid, "Filistin halkı, bir bakıma son Batılı sömürgeci yerleşimci devlete karşı mücadele ediyor. Bu nedenle mücadeleleri tüm dünyada yankı buluyor." dedi.
Sayyid, "Latin Amerika'daki hükümetlerin Tel Aviv'le diplomatik ilişkileri kesmesi ya da Arapça konuşmayan, Filistinli olmayan insanların bu mücadeleye destek vermesi, Filistin'in dünya genelinde daha büyük bir adalet arayışının çağrısına dönüştüğünü gösteriyor." diye konuştu.
"Direniş kavramı Batı'da marjinalleştirildi"
Batı medyasında ve akademisinde direniş kavramının marjinalleştirildiğini dile getiren Sayyid, Soğuk Savaş sonrasında ulusal kurtuluş mücadelelerinin marjinalleştirildiğini ifade etti.
"Uluslararası liberal düzen herkese eşit davranacak diye bir fikir vardı, bu yüzden ulusal kurtuluş mücadelelerine gerek kalmayacağı düşünüldü." diyen Sayyid, bugün ise bu çerçevenin adaletsizliklere yanıt veremediğinin ortaya çıktığını vurguladı.
"Müslüman kimliği küresel bağlamda yeniden düşünülmeli"
Yaz okulunun en önemli katkılarından birinin, Müslüman kimliğinin yalnızca ulusal ya da yerel çerçevelerle sınırlı kalmadan küresel bağlamda ele alınabilmesine olanak sağlaması olduğunu belirten Sayyid, her şeyin ulusalcı ve yerel terimlerle görülmesinden kurtulmak gerektiğini vurguladı.
Katılımcıların farklı ülkelerden gelmelerinin ortak sorunların fark edilmesine imkan tanıdığını ifade eden Sayyid, "Karşı karşıya olduğumuz zorlukların ve fırsatların çoğu yalnızca bir ülkenin hikayesi değil dünyanın hikayesi. Bu yüzden bu sorunları konuşmanın ve küresel adaleti sağlamaya dönük ulus ötesi dayanışmalar oluşturmanın daha iyi yollarını bulmamız gerekiyor." diye konuştu.
AA