"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Burnundan kıl aldırmamak

31 Temmuz 2011, Pazar
Dünya hızla değişiyor, zaman sel gibi akıyor ve kıyamet gününe doğru sür’atle yaklaşıyoruz. Değişmeyen şey ise insanın hataları, günahları ve başa gelen musîbetler.
Allah, insanı öyle bir fıtratta yaratmış ki daima hata yapmaya gayet müsaittir. Güzel olan şey ise, hata yapan insanın acizliğini ve fakirliğini anlayıp Gafûru’r-Rahîm olan, yani affetmeyi seven ve çok merhametli olan Rabbimize el açması, duâ etmesidir.
En kötü olan şey ise, her şeyi sebeplere havale edip Rabbimizi unutmaktır. İnsan bazen öyle bir gaflete düşer ki, adeta burnundan kıl aldırmayarak her şeyi doğru yaptığını zanneder. Kendine hiçbir hatayı yakıştırmaz. Bu ise çok büyük bir yanlıştır.
Öyle ki insan dünyada yaşayış itibariyle serçe kuşundan aciz, küçük bir bitkiden dahi daha çaresizdir. Küçücük bir mikroba teslim olur. Dünyanın kaç bucak olduğunu işte o anda anlar.
Bazen, musîbetler de insanın intibahına ve uyanmasına vesile olabilir. Kaderden gelen her şeyi sabırla ve metanetle karşılamalı ve bunu fırsat bilerek Rabbimize el açmalıyız. Bu sayede insana en çok yakışan Allah’a kul olmayı ve ona duâ ederek yalvarmayı başarabiliriz. Zira musîbet ve hastalıklar, Rabbimizden bize gönderilen birer mektup, hatta birer iltifattır. Gaflet uykusundan uyanmaya bir vesiledir.
Her şeyi sebeplere bağlayıp bizi yaratan ve imtihan eden Rabbimizi unutmak, hataların en büyüğüdür. En çok bu günahtan korkmak gerekir. Bazen yaptığımız hatalar veya başımıza gelen hastalıklar uyanmamıza, Rabbimizi tanımamıza sebep olmasından dolayı bir iltifattır, önemsendiğimizin bir delilidir.
Bu hususla ilgili olarak yıllar önce yaşamış olan Osman Efendinin hikâyesini anlatmak istiyorum.
Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır. İlâç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. Doktor çağrılır, muayene eder, ağrı kesiciler verir, gider, lâkin Osman Efendinin baş ağrısı artarak sürer. Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar. Başka doktorlar çağrılır...
Osman Efendi, Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder. Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz. Ev halkı birbirine karışır, baş ağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendiyi İstanbul’a götürmeye karar verirler.
İstanbul’da en iyi doktorlar seferber olur. Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır...
Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir. Oysa dayanması gittikçe zorlaşan baş ağrısı ve gözyaşları hayatı çekilmez hale getirmiştir.
Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür. O devirde Amerika değil, İsviçre moda. Zürih’e gidilir, haftalarca hastanede kalınır, onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır.
Sonuçta, Osman Efendiye bir türlü teşhis konulamaz. Artık yerinden kalkamayan Osman Efendiye ağrı kesici iğneler verilir, ülkesine dönüp “dinlenmesi”, daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir. Osman Efendi bitkin, aile perişan. “Kader” denilir, Uşak’a dönülür. Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar.
Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye, Osman Efendinin eski berberi berber Mehmet çağrılır. Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraş ederken, adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler.
Berber Mehmet bir an düşünür. “Beyim?” der, “Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın,” bir bakar, “Hah işte” der, “Kıl dönmüş.” Osman Efendinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker. Ev halkı Osman Efendinin köyü ayağa kaldıran çığlığıyla odaya koşar. Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alınır ve cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir.
Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapılır, kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır. Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir, baş ağrısından ise eser kalmamıştır. Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz ıztıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder. Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir. Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet’i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.
İşte bu musîbetten şu sonuçlar çıkarılabilir:
1- Berber Mehmet Efendi gibilerin de fikirleri var, dinlemek yararlı olabilir.
2- Bazen büyük sorunların çok basit çözümleri olur.
3- Burnundan kıl aldırtmayanların başı çok ağrıyabilir. 
4- Hastalıklar ve musîbetler insanın gerçek mahiyeti olan acizlik ve fakirliğini ortaya çıkarır.
 
VEHBİ HORASANLI
Okunma Sayısı: 1305
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı