"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üslûb-u bedî

07 Aralık 2014, Pazar
“Üslûb” ve “usûl”e geçmeden önce, bu kavramların köklerini inceleyim. “Asl” temel ve esas anlamına gelen Arapça bir kelimedir.

Bu kelimeden türeyen “usûl” ise bir amaca ulaşmak için tutulan yol, tarz, metod manasına gelir. Üslûp ise; tarz, biçim, konuşma ve yazmada kullanılan özel bir tarz manalarına geliyor.
Burada dikkati çeken; üslûb kelimesinde araya konuşma, yazma, bir nevi hitap etmek, kelâm sarf etmek giriyor. Meselâ; karşımızdaki kişinin üslûbu aşağılayıcı, ağır, itham edici bir tarzda olduğunda; “Üslûbun hiç uygun değil, üslûbunu düzeltir misin?” diyoruz. Aslında orada konuşma üslûbundan, yani usûlünden, tarzından, metodundan bahsediyoruz. Kısacası üslûp, kelâm ile mezc olmuş diyebiliriz.
Bediüzzaman Said Nursî, Muhakemat’ında; “Üslûbdan muradım kelâmın kalıbıdır ve suretidir. Başkalar başka diyorlar. Ve belâgatçe faidesi, kıssatın tefarıkını ve perişan olan parçalarını iltiham ve bitiştirmektir. Ta kaide-i ‘Bir şey sabit olursa levazımıyla sabittir’ sırrıyla bir cüz’ü tahrik etmekle kıssatın küllünü ihtizaza getirmektir. Güya mütekellim, üslûbun bir köşesini muhataba gösterse, muhatap kendi kendine velev bir derece karanlık olsa da tamamını görebilir.”1
Demek ki kelâmın etkili, tesirli, yapıcı ve onarıcı olması ve güzelleşmesi için üslûp kalıbına dökülmesi ve ağızdan öyle çıkması gerektir. Bir sözün, kelâmın, konuşmanın belâgatçe de güzel olması üslûp kalıbının kullanımıyla doğru orantılıdır. Kıssaların tefarıkı, perişan olan parçaları, anlaşılamayan kısımları, birleştirilerek anlamlı, veciz bir kıssa haline getirilmiş olur. “Bir şey sabit olursa levazımıyla sabit olur.” Bunun gibi üslûb kalıbı konuştuğumuz cümlelerin bir kısmını dahi güzelleştirmiş olsa, sarf ettiğimiz bütün kelâmın faydasınadır, onları da güzelleştirir. Murad olunan manaları eksik de söylesek, bir parçadaki üslûbun belâgatinden dolayı karşı taraf bizi anlayabilir.
Evet, çok farklı tabiatlardaki insanlara hak ve hakikatleri anlatmanın da bir üslûbu olmalıdır. Hele Nur Talebelerinin konuşmalarını doğru bir üslûbun kalıbıyla şekillendirmeleri gerekmez mi? Risale-i Nur hakikatlerinden bahsederken de, normal sıradan bir meseleyi hallederken de, konuştuğumuz kelâmın üslûbuna dikkat etmemiz lâzım. Yoksa kelâmlarımız karşıdaki muhatabımızın yanlış anlamasına; üslûbumuzun sert, sorgulayıcı, hesap sorucu ve itham edici tarzda olması ise muhatabımızın az bir hatası varsa da külliyen hatakâr algılanmasına, kopmasına, kaybedilmesine sebep olabiliyor. Hatta inat, garaz ve husûmet doğuyor. Hâlbuki üslûb-u bedi ile, kavl-i leyyin ile kazanılıp hataları düzeltilecek iken, üslûpsuz tavırlarla kaybedilme ihtimali doğabiliyor. Çok dikkat ve ihtiyat lâzım, belki elzemdir!
Yine Muhakemat’ın bir başka bölümünde;
“Kelâmın elbise-i fahiresi veyahut cemali ve sureti, üslûp iledir, yani kalıb-ı kelâm iledir. Şöyle ki: Ya dikkat-i nazar veya tevaggul veya mübaşeret veya san’atın telâkkuhuyla hayalde tevellüd eden temayülatın hususiyetinden teşekkül eden suretlerden terekküb eden istiare-i temsiliyenin parçaları telahuk ettiklerinden tenevvür ve teşerrüb ve teşekkül eden üslûb, kelâmın kalıbı olduğu gibi, cemalin madeni ve hulel-i fahirenin destgâhıdır.”2
Demek dikkatle nazar ettiğimiz şeylerin, çok fazla meşgul olduğumuz meselelerin, bulaştığımız birçok işlerin, konular veya san’atımızın bize aşıladığı hayalimizde oluşturduğumuz meyillerin bir araya gelmesiyle nurlanan ya da karakter haline gelen, şekillenen üslûp, kelâmın kalıbı olduğu gibi, güzelliklerin madeni ve konuşmalarımıza giydirdiğimiz hulel-i fahirenin dahi tezgâhı olabiliyor. Dolayısıyla üslûbumuzun etkili, onarıcı ve faydalı hale gelebilmesi için; nazar-ı dikkate aldığımız, iştigal ettiğimiz, içine girip daldığımız, yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız meyillerimizi, fiillerimizi başta Kur’ân ve ondan süzülen Risale-i Nur’un nuranî üslûbundan geçirerek yaşadığımızda, kelâmımız da aynı oranda etkili, onarıcı ve faydalı hale gelecektir inşaallah.

Dipnotlar:
1- Muhakemat, yeni tanzim, Yeni Asya Neşriyat, s. 128.
2- Age, s. 126.

Abdullah Emre BENLİCE / [email protected]

Okunma Sayısı: 1859
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı