Cehennem ehli çeşit çeşit, azapları da farklıdır. İçlerinde en şiddetli azaba uğrayacakların başında da Allah’ın lânetlediği kimseler gelir. Lânet; Allah tarafından olursa “lütuf ve merhametten mahrum bırakma” manasına gelir.
Bakara Sûresi; 159. âyet: “İndirdiğimiz açık delillerle hidayet bilgisini -kitapta insanlara apaçık göstermemizden sonra- gizleyip saklayanlar yok mu, işte onlara hem Allah lânet eder hem de lânet okuyanlar lânet eder.”
160. âyet: “Ancak tövbe edenler, kendilerini düzeltenler ve gerçeği açıkça ifade edenler bunun dışındadır. İşte bunların tövbesini kabul edeceğim. Doğrusu Ben tövbeleri kabul eden ve rahmeti bol olanım.” (Diyanet meali)
Müfessirlerin çoğu burada; Tevrat’ı insanlardan saklayan veya Tevrat üzerine sahte te’vil ve yorumlarıyla gerçekleri örtbas eden, Peygamberimizi (asm) müjdeleyen Tevrat haberlerini saklayan veya haksız te’villerle çarpıtan Yahudi bilginleri olduğunu belirtmişlerdir.
159. âyetin sebebi nüzul olarak Yahudi âlimler olsa da günümüz ve İslâm âlimlerine bakan yönü de vardır. Yahudi bilginleri; halkın ve idare nezdindeki değerlerini yitirmemek veya değer ve takdir görmek için hakikatleri gizliyor veya kendilerine göre yorum ve tevil ediyorlardı.
Müslüman âlimlerinin, Kur’ân’ın hakikatlerini değil de, halkı yanlış yönlendirmeye tevessül ederlerse aynı akıbet onları da beklediğini diyebiliriz.
Allah en doğru bilendir.
Bir kısım âlimlerin içki, kumar, faiz, zulüm, zina... gibi Allah’ın kesin hükmü ile münker olan ve mücadele edilmesi gereken büyük günahlarla mücadele etmemeleri düşündürücü ve üzücüdür.
Zekât, anne-baba hakkı, akraba, komşu ve insan hakları, adalet ve hukukun üstünlüğü... gibi temel hakları savunmayan, anlatmayan veya sırf iktidarın hatırı için susan âlimler de “lânetlenenler” olma tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.
Yine; Allah’ın âyetlerini siyasete alet edip, birilerini veli diğerlerini kâfir ilân edenlere de bu âyetlere dikkat etmelerini tavsiye ederim.