"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir tövbenin anaforu

Süleyman KÖSMENE
09 Haziran 2021, Çarşamba
Uğur rumuzlu okuyucumuz: “Çok isyan etmem nedeniyle kalbim katılaştı. Ağlayarak namaza başladım. Bazen namazda kalbim sıkışıyor. Tövbemi dilim ve fiillerimle yapmaya çalışıyorum. Namaza ve tövbeye devam edersem zamanla kalbim düzelir mi?”

Korkum ve Kederim Arttı

Makbul bir tövbenin insanda teessür, ıztırap, gözyaşı ve umutsuzluğa sebep olduğunu bir sahabenin tövbesinden takip edelim: 

Bir özrü olmadığı halde Tebük Seferi’nden geri kalan Kâ’b bin Mâlik (ra), İslâm ordusu sefere çıktıktan sonra Medîne sokaklarına çıkar. Kendinden başka sefere katılmayan hemen hiçbir Müslüman’ın kalmayışı, dünyayı başına yıkmaya yeter. 

Kendisini dinleyelim: “Resûlullah’ın (asm) gazâya çıkmasından sonra insanlar arasına çıktığım zaman gördüm ki, ya münafıklardan ya da hasta olanlardan başka eli kılıç tutan herkes sefere katılmıştı. Beni bir korku sardı. 

“Ordunun savaşmayıp dönüp gelmekte olduğunu duyunca korkum ve kederim arttı. Sarsıldım! Resûlullah’ın (asm) gazabından nasıl kurtulurdum? Herkesten, beni kurtaracak bir yardım istedim. Fakat düzme bir mazeretle kurtulamayacağımı biliyordum. Olan biteni olduğu gibi söylemeye karar verdim. 

“Tebük Seferi’ne katılmayan seksen kadar kişi Resulullah’a (asm) gelerek özür beyan ettiler. Resûlullah (asm) bu kişilerin zâhirî özürlerini kabul etti. İç yüzlerini Allah’a bırakarak, haklarında mağfiret istedi. 

Kusurumun Affını Umarım

“Resûlullah’a (asm) selâm verdiğimde, bana kırgın olduğunu hissettim.“Gel!” buyurdu. Huzuruna yaklaştım. “Ne için geri kaldın?” buyurdu. Mahcubiyet içindeydim:

“-Yâ Resûlallah! Senden başka kimin yanına otursam, bir özür söylerim ve gazabından kurtulurum! Çünkü benim dilim güçlüdür. Fakat ben bu gün size hoşlanacağınız bir yalan söylesem, inanıyorum ki, çok sürmeden, Allah beni yalanlayacaktır. Doğru söylesem, zaten bana kızacaksınız! Hata bende! Kusurumun affını umarım. Benim hiçbir özrüm yoktur!” 

“Bu itiraftan sonra Allah Resûlü (asm): “İşte bu doğru söylüyor! Ey Kâ’b, haydi Kalk! Allah’ın hükmünü bekle!” buyurdu. 

“Ben de kalktım. Selime oğullarından bazı kimseler, arkamdan geldiler. Bana: “Senin günahın ne? Diğerleri gibi mazeret beyan etseydin ya! Resûlullah (asm) seni de affederdi.” dediler. Beni durmadan azarladılar. 

Bir ara Hz. Peygamberin (asm) huzuruna dönüp, mazeret uydurmayı düşündüm. Fakat vazgeçtim. Onlara: 

“-Bu cezaya başka uğrayan var mı?” diye sordum: “-İki kişi daha var: Senin söylediğin gibi söylediler. Resûlullah (asm) onları da Allah’ın hükmüne havale eyledi.” Dediler. “-Onlar kimdir?” dedim. 

“-Murâretü’bn-ü Rabîa el-Âmirî ile Hilâl bin Umeyye el-Vâkıfî” diyerek Bedir Savaşı’na katılan ve benim örnek aldığım iki sahabeyi daha zikrettiler. Tereddüdüm izale oldu, yoluma devam ettim.

Dünya Üstüme Yıkılmıştı

“Resûlullah (asm), sefere katılmadığımız için Müslümanların bizim üçümüzle konuşmalarını yasakladı. İnsanlar bizden uzaklaştılar. Dünya üstüme yıkılmıştı! Artık dünya benim tanıdığım dünya değildi! 

“Diğer iki arkadaşım evlerine kapandılar. Oturup ağlıyorlardı. Fakat ben onların daha genci idim. Ben evimden çıkar, çarşılarda dolaşırdım. Hiçbir kimse de benimle konuşmazdı.

“Namazdan sonra, Resûlullah’a (asm) varır, selâm verirdim. İçimden: “-Acaba Resûlullah (asm) selâmımı alarak dudaklarını kımıldattı mı, kımıldatmadı mı?” derdim. Namazı Resûlullah’ın (asm) yakınında kılardım da gizlice onu gözetlerdim. Namazıma yöneldiğim zaman O (asm) bana bakardı. Fakat ben O’nun (asm) tarafına bakınca yüzünü çevirirdi. 

“Iztırap çektiğim bu dayanılmaz hal uzadıkça uzadı! Hicran günleri birbirini kovaladı. Bir gün amcamın oğlu Ebû Katâde’nin (ra) bahçe duvarından atladım. Ebû Katâde’ye (ra) selâm verdim. Selâmımı almadı! Ben: “-Ey Ebû Katâde! Sana Allah aşkına soruyorum: Benim Allah’ı ve Resûlünü (asm) ne kadar çok sevdiğimi biliyorsun.” dedim. Sustu, cevap vermedi. Tekrar, Allah aşkına tekrar sordum! Yine sustu! Üçüncü defa Allah adına tekrar sordum. Bu defa sadece:

“-Allah ve Resûlü (asm) daha iyi bilir!” dedi. 

“Bunun üzerine gözlerimin yaşı doldu, taştı. Hüngür hüngür ağladım. Geri döndüm, duvardan atladım, gittim.

Okunma Sayısı: 2383
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı