Toplum olarak, zor olduğu için mazlumun yanında yeterince duramıyoruz.
Biraz da, mazlumun arkasına saklanmış suça bulaşmış kesimden dolayı bu yapılamamaktadır. Bir tarafta mazlumlar, diğer tarafta mazlumu felaketlere atıp ve mazlumun arkasına saklanmış olanlar, diğer taraftan suçun içinde olanlar, başka tarafta mazluma haksızlık edenler.
Burada, mazlumu savundukça, mazlumun arkasına saklanmış suça bulaşmış kimseleri savunuyormuş görüntüsünden dolayı genelde mazlum yeterince savunulamıyor. Bundan dolayı mazlumun hakkını korurken, mazlumların arkasına saklanan, mazlumları felaketlerin içine atanların yanlışları üzerinde durulması gerekiyor.
Şuan, binlerce deliller, belgeler, görüntüler, itiraflar ile suça bulaşmış bir kesim var. Bunlar kendilerine samimi olarak inananları mağdur ettiğinden, bunlar ile mağdurlar arasına kalın bir çizgi çekmek gerekir ki bu ayrıştırma tam olarak yapılabilsin ve bununla birlikte mazlum güçlü bir şekilde savunulabilsin.
Hem, tavırlar tepkisel olarak ortaya konulmamalıdır. Üstadımızın hayatında da bunu görmekteyiz. Kendi müsbet hizmeti ile başkalarının yanlış hizmet anlayışının karışmaması ve yanlış bir algı oluşmaması için araya kalın çizgiler çekmiştir. Örneğin hizmet şekli olarak yanlış gördüğü için Eşref Edip gibilerin yanlışlarına açıkça katılmadığını belirtmiştir. Ayrıca mazlumiyetin oluşmaması için önemli ölçüleri vermiştir.
Bu doğrultuda, mazlum da dikkat etmesi gerekir. Mazlumların basiretini bağlayan ise yanlış metodları kullananlara, yanlışlara kapı açıp “Fitne uykudadır, uyandırana lanet olsun” felaketlerine sebep olanlara itaati bir erdemlik olarak görmeleridir. Belkide erdemliği suça bulaşanlar göstererek, yapılan hataları kabul etselerdi, yanlışların, bu işten haberi olmayan yüz binlerin üzerine yapışması önlenebilirdi.
Diğer taraftan algıya maruz kalmış halkın, kimsenin zulmüne ve yanlışına ortak olmadan, birinin yanlışına karşı çıkarken, diğerinin yanlışının yanında yer almadan, tarafgirlikten ve toptancılıktan uzak olarak, resmin bütününü doğru okuması sağlanmalıdır. Belki bu doğrultuda, söylenilenler dinlenilir, verilen ölçüler toplumda makes bulur ve mağduriyetler önlenebilir.
Yoksa başta hakkın hatırı, sonra da mazlumun hukuku korunamaz. Hem de devletin kurumları istediğini dövmek için adeta bir sopa gibi kullanılmaya devam eder.