Nasibimizde, insanlık tarihinin en tehlikeli, fitnelerin en çok olduğu dönemde yaşamak da varmış. Şikâyetçi değiliz, böyle bir şikâyete hakkımız da yok. Nimetler açısından bol bir dönem. Fakat, fitnelerin günahların da sel gibi geldiği bir dönem.
Şer, kötülük hariçten gelse, tehlikesini bilirsin, çok da fazla tehlikeli olmaz, fakat, dahilde geldiğinde, kendini korumak ve savunmak çok kolay olmaz. Kötülük ile iyilik, şer ile hayır, doğru ile yanlış, iç içe olursa, aynı yerde bulunursa, bazen yer değiştirirse burada işler daha da zorlaşır.
İşte, asırlardır şerrinden, fitnesinden sığınılan ahirzaman böyle bir dönem. Burada imanları muhafaza etmek, istikameti korumak zordur. Bu, hem kendin için, hem hizmetin için zordur.
Yüz yıldır devam eden Süfyanizmin en büyük fitnelerinden birisi de 15 Temmuz süreci oldu. 15 Temmuz sürecinde aydınlanmayan noktaların olması, bu süreci kendi lehine çevirmeye çalışanlarının bazılarını kullanmış olması, bazılarının suça bulaşmış olmaları gerçeğini değiştirmez ve bu, onların üzerindeki vebali kaldırmaz.
Bu mesele, milyonlarca insanı, hizmetlerimizi, daha da önemlisi Risale-i Nurun müsbet hareketini olumsuz etkiledi. O yapının bir şekilde irtibatlı, iltisaklı gösterilmesi, Risale-i Nur'a ciddi manada zarar verdi. İnsanlar Risale-i Nurdan uzaklaştılar, korkup çocuklarını dershanelere göndermediler.
Sel gibi gelen fitneler “siyasetli cemaatlerin,” “siyasal İslâmcıların” üzerinden etkili oldu ve çok fazla kimseyi manevî olarak perişan etti. Niceleri de bundan dolayı İslâmî kesime olan güvenlerini kaybettiler.
Bu insanlara, "Her açıdan Risale-i Nur'a güvenebilirsiniz" demek varken, maalesef bu “siyasetli cemaatlerin,” “siyasal İslâmcıların” taraftarı olanlar yüzünden, Risale-i Nurun parlak yüzü gölgelendi, insanların birçoğu Risale-i Nur'a mesafeli durdu.
Halbuki Üstadımız, Risale-i Nur, onun müsbet hareketi, güvenilirliği, hakikati için hayatını vermişti. Belki onlarca yerde, benden size zarar gelmez demesine rağmen, bugün Nurcuların birçoğunun, üzerlerine vazife olmadığı halde “siyasetli cemaatlerin,” “siyasal İslâmcıların” kavgalarında tarafgir olduğu için oradaki yanlışlar, Risale-i Nur’u da perdeledi.
İmtihan bazen sağdan gelmekteydi. Bazen farkına varmadan, bazen bazı meselelerde aşırılıktan, bazen üzerimize çok da vazife olmayan işlerden, bazen bir yanlışa yanlış deyip, diğer bir yanlışın yanında yer alarak, bazen ise doğru dediğinin, yanlış olan taraflarını görmediğinde, tehlike başlamaktadır.
Bu zararların yolunu açan, tâlî olan başkalarının meselesi, kendi önceliklerinin yerini almasıdır. Sonrasında, bize ait olmayan meselelerin sürekli gündem olması, sürekli onların tartışılır hale gelmesi, onlar için bedeller ödenmesidir.
Tâlî meseleler gaye haline geldiğinde, hizmetinin geleceğini, tâlî meselelerin geleceğine bağlamış olursun. Artık, tâlî meselelere yön vereceğine, tâlî meseleler hizmetine yön vermeye, seni olumsuz olarak etkilemeye başlar. Böylece hizmete harcayacağın gücünü, tâlî meselelere harcarsın, gereksiz tartışmalar ile gücünü ve birlikteliğini kaybedersin.
Kendi davanı ancak, kendi davana yoğunlaştığında savunabilirsin, böylece elindeki Nurları insanlara daha fazla ulaştırabilirsin. Hizmet etmenin yolu eldeki Nurlar ile birlikte ortak akıl ve meşverettir.