Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Medyundur bütün bir beşeriyet



“Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;

Medyun ona cemiyeti, medyun ona ferdi.

Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet.”

Âkif ne özlü söylemiş. İnsanlık insanî değer adına neye sahipse onun sayesinde ulaştı.

Daha adıyla ruhları okşayan, barış meltemleri estiren İslâmı, akıl ve ilmin hükmetmeye başladığı günümüzde doğru şekliyle anlamak istemeyenlere ne demeli?

Sözümüz insaf ve vicdan ehline. Onlar zaten meselenin hiç de sunulmaya çalışıldığı gibi olmadığını çok iyi biliyor, gerçeği araştırma meyliyle İslâmın güzellikleriyle buluşuyor, kapağı ona atıyorlar.

Mesele hiç de onların takdim etmeye çalıştıkları gibi değil. İslâm gelmeden önceki dünyanın durumunu bir düşünün, bir de İslâm geldikten sonra dünyada olan değişiklikleri. On yıllık Medine döneminde yaklaşık olarak İslâm dünyası 2 milyon kilometrekarelik bir toprağa kavuştuğu, düşmanlarla bir kısım savaşlar yapıldığı o günlerde Müslümanlardan toplam ancak 150, düşmanlardan da sadece 250 kadar asker ölmüştü.

Allah Resûlü (a.s.m.) o kadar barış yanlısıydı ki mecbur kalmadıkça savaşa girmiyor, kan dökülmesini istemiyor, hatta Mekke’nin fethi esnasında düşmanın uyanıp da karşı koymaya yeltenmemesini, sessizce Mekke’ye girip savaşsız almayı istiyor, bunun için Rabbine duâ ediyordu. Maksadı kan dökülmemesi, insanların ölmemesi, kurtulmasıydı. Kin ve düşmanlıkların köpürdüğü bir atmosferde insanların hak ve hakikatlere kulak vermeleri mümkün değildi. Asıl maksat gönüller fethetmek, insanların huzur ve mutluluk dolu bir atmosferde, insanca, medenice yaşamalarını sağlamaktı. Onun için İslâm gittiği her yere önce insanlık, adalet, hak-hukuk anlayışıyla gidiyor, ülkeler fethetmeden önce kalpler fethediliyordu.

Evet, bu insanî muameledir insanları etkileyen, düşmanın düşmanlığını kıran, teslim bayrağını çektiren.

Bu güzel muamele sayesinde Haçlı Seferleri esnasında Ortadoğuda üç bin Hıristiyan Müslüman olmuştu. O Müslümanlar ki, kendi yiyecekleri ekmekleri esirlere dağıtmışlardı.

Salahaddin Eyyubi Kudüs’ü geri aldığında, Haçlılar daha önce haksız yere 70 bin esiri öldürdükleri halde intikam alma yoluna gidip bir kimsenin burnunu dahi kanatmamıştı. Şu birkaç örnek bile gösteriyor ki İslâm savaş değil, barış dinidir. Savaşa ancak mecbur kalındığında girilmiştir.

06.07.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.07.2006) - En güçlü silâh

  (04.07.2006) - Ümmeti için titreyen peygamber

  (03.07.2006) - Olgunlaşmak için

  (02.07.2006) - Savaş ve rahmet peygamberi

  (01.07.2006) - Gönüllerde taht kurma

  (30.06.2006) - Mazlumların dostu

  (29.06.2006) - Odunun eğrisi

  (28.06.2006) - Yaşanan İslâm

  (27.06.2006) - Ayrı bedenlerde yaşayan tek ruh

  (26.06.2006) - Cennete dönen kabir

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004