Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Murat ÇİFTKAYA

Hacılar, turistler ve aylaklar



Hayat kutsal bir yolculuktur, der semavî dinler. İnsan bir yolcudur. Dünyanın yüzüne bir süreliğine konar ve gider. Ne doğumu hayat yolculuğunun başlangıcıdır, ne de ölümü bitişi.

Geldiği yönedir yolculuğu; Ona! Hayat yolculuğunu kutsal kılan da varacağı yerdir zaten, yani ilâhî huzurdur. Ruhlar âleminden gelip bu dünyada kısa süreliğine ete-kemiğe bürünür insan, sonra sonsuzluk âlemlerine yolculuğuna devam eder.

Yolcu, hele hele hac yolcusu, nasıl varacağı ve yüz süreceği en sevgili evin hasretiyle ve heyecanıyla atarsa her adımını, insan da âhiret yurdunun sıla özlemiyle alıp verir nefesini. Dünya yüzünde gurbette hisseder kendisini. Huzura varıncaya kadar huzurda hissetmez kendisini. Nasıl sevgilinin huzuruna durmak için yola çıkan bir âşığın yolda oyalanması düşünülemezse, insanı da huzura kavuşmaktan alıkoyan her şey bir oyalanma olarak kınanasıdır.

Hacca, yani kutsal yolculuğa niyet eyleyip yola çıkan bir mü’minin dilinden şikâyet yükselmez kolay kolay. Başına her gelen şeyin içindeki ibreti ve hikmeti çözmeye çalışır. Yolculuk güzeldir, yolculuk sırasında başına gelen her şey de o yüzden güzeldir. Onun için hayatı kutsal bir yolculuk olarak gören insanlar, hayatı da içindekileri de yargılamaz, anlamaya çalışır.

Hac, eskiden mü’minlerin sade ve coğrafî anlamda sınırlı hayatlarının en merkezî motifi, dönüm noktasıydı. Kısıtlı ulaşım vasıtalarıyla ve bazen de yaya çıkılan bu yolculuk aylar sürerdi. Hacca varış kadar gidiş de önem ve değer taşırdı. Yıllar öncesinden niyetlenilen, aylar öncesinden planlanılan bu yolculuk dönüşten sonra da o insanın hayatını kökten değiştirmeye adaydı. Öyle ki, hacı olmuş şanslı insanlar parmakla gösterilir ve toplumda saygın bir yere sahip olurlardı. Çünkü hac yolculuğu sadece ona mazhar olanların değil, mü’min toplumun bütün bireylerinin gönlünde taht kurmuştu. Çünkü mü’minler hayatın bizzat kendisini kutsal bir yolculuk olarak görüyorlardı.

Hayatın kutsal bir yolculuk kabul edilmesiyle hayatın anlamı derin bir dönüşüme uğrar. Dünya saraylar kurulacak veya “kazık çakılacak” bir son durak değildir. Belki bir kervansaraydır; birkaç nefes dinlenilecek, seyredilecek ve sonra terk edip gidilecek bir konaklama yeridir.

Hayat yolculuğunu en güzel adımlayan insanın (a.s.m.) ifadesiyle, insanın bu dünyadaki hali, ağaç gölgesinde dinlenen bir yolcuya benzer. O yolcunun biraz sonra kızgın güneş ışığıyla kavrulacak o ağaç gölgesini yurt edinemeyecek oluşu gibi, insan da bu fanî ve geçici dünyayı yurt edinemez. İnsan buraya, dünyaya değil, oraya yani sonsuz âhiret yurduna aittir. Burası orası adına bakıldığında anlam ve önem kazanır. Burada yaşananlar oraya götürülecek azıklar gibi tecrübe olacağı takdirde, değerlidir.

Yüzü hep geleceğe, gideceği yöne dönüktür kutsal yolculuğa çıkan kişinin. Şimdi, geleceğin fideliğidir. Ân, sonsuz zamanın çekirdeğidir. Sonraki öncekinden hayırlıdır. O yüzden, sabır, hayat yolcusunun en büyük silâhıdır. “Sonra” kazanacağı büyük bir ücreti “şimdi”nin küçük ücretine değişmez. Ânlık hazır lezzetlerin peşinden koşarken sonsuz saadeti kaçıracağını bilir. Bir yolcunun, çevresinde kanat çırpan renkli kuşların peşinden koşup yolculuğunu unutması ve yolunu kaybetmesi gibidir bu hal zira. Lezzetleri ertelemek değildir bu. Hakikî, bitimsiz ve elemsiz lezzet zaten burada değil orada; Sevgili’nin huzurundadır. Burada ve bu ânda, ancak o huzurun bir örneğini yaşadığı takdirde geleceğin lezzeti elemsizce yaşayabilir yolcu. Perdesiz huzura varacak olman lezzetini daha yolda hissetmek gibi...

İnsanın diğer insanlarla ilişkisi, bir yol arkadaşlığıdır. Sadakat bu arkadaşlığın nişanıdır. Sadece kısa yolculuk için değildir ilişkiler. Asıl vatanlarında sonsuza kadar sürecek dostlukların birer başlangıcıdır bu dünyadaki birliktelikler. En yakın yol arkadaşlığı nikâhla kurulan evliliktir. “Refika-yı hayat” denilen eşler en sadık yol arkadaşlarıdır. Nikâh, sonsuz saadete bir basamak olarak kıyılır bu dünyada. Hiç bozulmamacasına gönüllerde kök salar. Dünya hayatındaki cefalara, musibetlere, sıkıntılara ve küçük tatsızlıklara sonsuz hayat arkadaşlığının hatırına tahammül edilir...

Semavî dinlerin sunduğu ve mü’minlerin hâlâ yaşamaya çalıştığı bu hayat tasavvuru, ne yazık ki modern zamanlarda terk edildi. Kutsal ile bağını koparan modern dünya tasavvuru, hayatı kutsal bir yolculuk olmaktan çıkardı. Hayat sadece yaşanacak birşey haline geldi. İnsan hâlâ yürüyordu dünya üzerinde, ama hedefi veya varacak yeri olmayan bir yolculuktu bu. Tıpkı bir turistin sadece turlamayı, gezinmeyi amaç edinmesi gibi, modernite de hayatın amacını, hedefini köreltti.

Bir sonraki yazıda, modern dönemde hayatın kutsal bir yolculuktan turistik bir gezintiye nasıl dönüştüğünü ve nihayet postmodern zamanlarda işin tamamen aylaklığa nasıl döküldüğünü çalışmak üzere...

www.muratciftkaya.com

11.07.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.07.2006) - Neden yoksulluk var?

  (06.07.2006) - Bir röntgencilik ve teşhircilik aracı olarak televizyon

  (04.07.2006) - Var olmak görünmektir

  (02.07.2006) - Küçük ev

  (29.06.2006) - Babalar ve oğullar

  (27.06.2006) - Said Nursî nerede yatıyor?

  (25.06.2006) - Ağaç gölgesindeki yolcular

  (22.06.2006) - Laik, ama kutsal

  (20.06.2006) - Müslüman ve para

  (15.06.2006) - İnsan dinsiz yaşayabilir mi?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004