Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Temmuz 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Yasemin GÜLEÇYÜZ

Akdeniz notları



Mola vermek; boş durmak değil, yeniden başlamak, güç toplamak için gerekli bir faaliyet. Rutinin dışında bir uğraşla meşgul olmak, farklı mekânları ziyaret etmek, uzun zamandır görmediğimiz sevdiklerimizle yeniden bir araya gelmek yorgun bedenlerimiz ve ruhumuz için fıtrî bir ihtiyaç.

"Seyahat eden sıhhat bulur" sözü boşuna söylenmemiş! Yenilenmek ve tazelenmenin hiç değişmeyen unsurlarından birisi de okumak! "Allah'ım bana kitaplarla dolu bir ev ve çiçeklerle dolu bir bahçe ver!" duâsı ne güzel!

Yaz mevsimini fırsat bilip, farklı mekânlarda, hayatı anlamlandıran okuma programlarıyla hayatına yeni bir soluk katanlara selâm olsun!

İyi ki kaybolan her şey kaydoluyor…

Geçtiğimiz hafta kısa bir mola verdiğimizde Alanya'daydık. Alanya benim için "baba yarısı" olan "Hala Sultan"ın memleketi.

Her şey nasıl da çabucak değişiyor… Zaman bir su gibi akıp gidiyor… Doğumunu bildiğiniz miniklerin düğünlerine iştirak, yıkılan asırlık evlerin artık bir arsadan ibaret olan mekânlarını ziyaret, çocukken hayranlıkla seyrettiğiniz büyüklerinizin artık hastalıklarla boğuşan yaşlılar haline geldiğini müşahede etmek hayatın bir yolculuktan ibaret olduğu hakikatini hal lisanıyla anlatıyor size…

Aslında hayatımızdaki kalite, dünyada yolcu olduğumuz gerçeğini idrak edip, ihlâsla yaşamaya çalışmakla doğru orantılı değil midir?..

Biraz da tarih…

Alanya, Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat'ın fethiyle İslâm ile tanışmış. Eski adıyla Alaiyye, Alaaddin'in diyarı anlamına geliyor. Sultan Alaaddin'in inşa ettirdiği Alanya Kalesi ise şehre hakim bir tepenin üzerinden adeta geçmişi unutturmamak için zamana direniyor…

(Sıcaktan olsa gerek kelimeleri kırparak konuşan Akdeniz insanı zamanla Alaiyye'yi Alanya'ya çevirmiş. Bunu, Alanya kalesinde arkeolojik çalışmalar yapan Prof. Dr. Oluş Arık'la yapılan bir röportajdan öğrendim…)

Yabancıların da artık turist kimliğinden çıkıp yerleşmeye başladığı Alanya'yı özellikle Almanlar tercih ediyor. Neden etmesinler ki?...

Bir taraftan incecik kumuyla emsalsiz Akdeniz sahilleri, bir taraftan "havasını şişeleyip de götürmek mümkün olsa" diye düşündürten çam kokulu serin yaylalarıyla Toros dağları ve kavrulan ovayı cennete çevirmek istercesine Dim, Manavgat Çayları, türlü şelâleleriyle Rabbimizin özenerek yarattığı beldelerden bir tanesi Alanya ve çevresi…

Bereket ve israf fotoğrafları

Kividen, narenciye ürünlerine, avokadodan muza bin bir çeşit sebze meyvenin dallarını kırarcasına alabildiğine bahçeleri doldurduğu bu topraklarda yazıktır ki, israfın her çeşidine rastlamak mümkün. Kimi yerlerde ağaçların diplerinde, başlarında, yol kenarlarında çürümeye terk edilen nimetler şükürsüzlüğün de derecesini gösteriyor. Eğlence, lüks tüketim, barlar, diskotekler, deniz ve kumu görünce coşan türlü sefahat âlemleri…

Reklâmlarından gördüğüm kadarıyla, dindar aileler için yapıldığı söylenen lüks otellerdeki sınırsız tüketim ve konfor da israf içindeki dünyevileşmenin ayrı bir boyutunu oluşturuyor…

Çoğu esnaf, eski Roma ve Yunan tanrılarının isimlerini, resimlerini, heykellerini kendisine dükkân ismi, logosu ve aksesuarı olarak seçmiş… Afrodit, Medusa, Zeus…

Sohbet ettiğim bir dost sefahatin boyutlarını anlatırken, "Eğer helâk olmuyorsak, sebebi inananların yoğun imanî çalışmaları. Yoksa halimiz harap" diyor…

Dine hizmet nerede olursa olsun çok kıymetli mutlaka, ama özellikle eğlence ve turizm merkezi beldelerimizde yapılan imanî çalışmaların, sohbetlerin, derslerin Rabbimizin katında farklı bir durumu olmalı. Onlar sayıca az da olsalar, imana dair yaptıkları en küçük bir hizmet çok hükmünde…

"Bunu nerden ölçüyorsun?" derseniz, "Sefahatin boyutlarından!" derim…

Detoks zamanı…

Şimdilerde çok kullanılan tabirle "detoks" toksinlerden yani bedenimizde biriken zehirli maddelerden vücudu arındırmak anlamına geliyor. Sadece bedeni değil, ruhu da detokslamak lâzım. Şifalı otlarla, bitkisel çaylarla beden arınırken, gürültüden, stresten uzak, kuş ve rüzgârın sesinden başka sesin duyulmadığı ortamlarda yürüyüş yapmanın, ayı yıldızları seyretmenin, doyasıya kitap okumanın tam zamanı…

Kâinat kitabında, en parlak tevhid delillerinin toplandığı yaz mevsimi sayfası çevrilmeden ne okuyabilirsek kârdır. Kısa molalarınızın meyvedar neticeler vermesi dileğiyle…

09.07.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (02.07.2006) - Farklı bir açıdan öfke

  (26.06.2006) - İran, Irak’a benzemez…

  (18.06.2006) - Aile kurumunu koruma programları

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004