Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Nisan 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Abdil YILDIRIM

Ali Mutlu Ağabey



Ömrünü iman hizmetine adamış nur fedailerinden Ali Mutlu Ağabey de mutluluk diyarına doğru yola çıktı. Mutlu Ağabeyimizin vefat haberini, gecenin geç saatlerinde Yeni Asya’nın internet sayfasından öğrendim. Birden hayalimin nazarı 1973 yılına doğru uzandı. Kendimi Kayseri’nin “Kılnamaz” apartmanında, Ali Ağabeyimin karşısında buldum. Tok sesi, güler yüzü ve insana güven veren görünüşü ile beni kucaklıyor, “Hoş geldin gardaşım” diyordu. Sonra yanına oturtuyor, saatlerce Risâle-i Nur’dan, Bediüzzaman’dan bahsediyordu.

O yıl Devlet Parasız Yatılı sınavlarını kazanarak Kayseri Teknik Lise’sinde okumaya başlamıştım. Küçük yaşlarda, rahmetli babamın da telkinleri ile namaza başlamış olduğum için, pansiyonun mescidinde namazlarımı da kılmaya çalışıyordum. Okulun ilk günlerinde mescitte tanıştığımız arkadaşlarla birlikte namaz kılıyor, bazen de dinî sohbetler ediyorduk.

Bir gün elimdeki Yeni Asya’yı mescitteki rafın üzerine bırakmış, namaza durmuştum. Benden önce namazını bitiren bir arkadaş mescitten çıkmadı ve benim namazı bitirmemi bekledi. Sonra da “Allah kabul etsin” dedi, sohbete başladık. Yeni Asya’yı göstererek, “Bu gazeteyi devamlı okuyor musun?” dedi. Ben de “evet” deyince, çok sevindi. Sonra da “Derslere devam ediyor musun?” diye sordu. Ben de ders deyince, okul derslerinden başka bir şey bilmediğim için, “Tabiî devam ediyorum, buraya okumaya geldik, hiç devamsızlığım yoktur” dedim. Arkadaş güldü, “Yani Nur derslerine” dedi. Bir şey anlamamıştım. Bu defa, “Ders programımızda öyle bir ders yok” deyince, arkadaşım durumu anladı. “Eğer kabul edersen bugün seninle bir yere gidelim, orada Risâle dediğimiz dinî eserler okunuyor, sohbet ediliyor” dedi. Ben de “tamam” dedim. Zaten öyle ortamları çok severdim.

Akşam yemeğinden sonra arkadaşımla birlikte pansiyondan ayrıldık. Biraz sonra kapının üzerinde “Kılnamaz” yazan bir apartmana geldik. Ben oldukça heyecanlıydım. “Acaba burada nasıl bir ders yapılıyor, adamlar sakallı ve cüppeli mi, onlara ne diye hitap edeceğim?” diye kafamda çeşitli düşüncelerle içeri girdim. Ter temiz bir mekân, nur yüzlü gençler ve onların arasında orta yaşlı, güler yüzlü ve sıcak bakışlı bir insanla karşılaştım. Arkadaşım, beni onlarla tanıştırdı. Herkesin yüzü gülüyordu. O kadar sıcak, o kadar içten ve samîmî bir şekilde karşılanmıştım ki, bir anda kendimi sıcak bir aile ortamında buldum. Arkadaşım, “Ali Abi, bu arkadaş bizim okuldan, mescitte tanıştık” deyince, nur yüzlü Ali Abi ayağa kalktı, beni öyle bir kucaklayıp bağrına bastı ki, o anda uzun yıllar hasretlik çeken iki kardeşin veya baba ile oğlun kavuşması gibi bir duygu yaşadım. Nur yüzü ve tok sesi ile “Hoş geldin gardaşım” diyordu. O ses, 34 yıldır hâlâ kulaklarımda çınlamaktadır.

İşte, Ali Mutlu Ağabey ile karşılaşmamız böyle olmuştu. O gün bana saatlerce Risâle-i Nur’u ve Bediüzzaman’ı anlattı. Ayrılırken de yine aynı sıcaklıkla kucakladı ve “İlk fırsatta tekrar görüşelim” dedi. Zaten ben de bu derslere katılmak ve bu nur yüzlü insanlarla tekrar karşılaşmak için tatil günlerini iple çekiyordum. Akşamları fırsat buldukça, hafta sonları pansiyondan yoklama alınınca hemen Kılnamaz apartmanına koşuyor, Ali Ağabey ve diğer kardeşlerle bir araya geliyordum. Kısa sürede aramızda sıcak bir bağ oluşmuştu. Veya bu sıcaklık zaten varmış da sanki ben yeni keşfetmiştim. O günden sonra Yeni Asya’yı da daha bir bilinçli olarak okumaya ve anlamaya başlamıştım.

Ali Ağabey’in üzeri tenteli bir kamyoneti vardı. Hafta sonları bizi bindirir, Kayseri’nin en güzel mesire yerlerine gezmeye götürür, oralarda bize Nur dersleri yapardı. Giderken toplu halde ilahîler ve marşlar söylerdik. Özellikle “Hak Yol İslâm Yazacağız” marşını söylerken yüreğimiz kabarır, sesimiz daha bir gür çıkardı. O da bizimle birlikte marş okur, bizleri coştururdu.

Geçen gece internette okuduğum kısa haberde, “Risâle-i Nur hizmetinin önde gelen emektarlarından Ali Mutlu, geçirdiği kalp krizi sonucu Hakk’ın rahmetine kavuştu” yazıyordu. Şimdi o, mutluluk diyarında mutlu insanların arasında, gerçek ve ebedî mutluluğa kavuşmuş bulunuyor.

Kendisine Cenâb-ı Hak’tan sonsuz rahmetler, ailesine ve yakınlarına sabr-ı cemil diliyorum.

18.04.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.04.2007) - Ben bir kitap okudum

  (16.02.2007) - Herkes aynı şeyi düşünüyorsa

  (09.02.2007) - Gerilik, delilik, velîlik

  (31.01.2007) - Eskimiş fikirler

  (25.01.2007) - Hicret süreci

  (06.01.2007) - Mankurtluk üzerine

  (02.01.2007) - Herkesin bir kurbanlığı vardır

  (30.12.2006) - Doğduğun yere de bak

  (20.12.2006) - Sevgiye dâvet

  (17.12.2006) - Kâinata meydan okumak

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004