Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Mayıs 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hakan YALMAN

Su ve sevgi kıtlığı



Bazı haller insanları değerler etrafında bütünleştiriyor. Mesela kuraklık, ülkemizin ortak problemi haline dönüştüğü için son günlerde ortak yaşadığımız tek duygunun zemini gibi oldu. Oysa ortak olarak ve millet olarak hissedilmesi gereken o kadar çok şey var ki.

Ancak sıkıntı ve musibetler zamanında kenetlenme eğiliminde olan insan fıtratına Rabbimiz kuraklığı bile ortaklık duygusuna zemin haline dönüştürüyor. Rahmetin eksikliğini farkına varmak ile ortaya konan rahmet şeklinde latif bir tecelli var. Kuraklık duygusu aslında nimetin farkına varmak ve veriliyor olduğunu hissetmek anlamında olumlu bir sonuç doğuruyor. ‘İsrafta hayır yoktur ve hayırda israf yoktur’ mânâsı artık topyekun millet olarak yaşadığımız bir duyguya dönüşüyor. Rahman ve Rahim olan Allah, her an bizi nimetlere boğarken farkına varmadığımız halde elimizden bir an çıktığında o nimetin ne kadar kıymetli olduğunu daha iyi fark ediyoruz.

Aslında bütün nimetlerin en nihai karşılığı şükür ve şükür görmeyen her nimet bir gün elden çıkacaktır. Şükürle karşılanan ve Rabbimizden geldiğini fark ettiğimiz bütün nimetler ise bereket kazanacak ve elimizden hiç çıkmayacak şekilde ihsan edilecektir. Aslında ihtiyaçları ve eksiklikleri ortak hissettiğimiz anların en güzel boyutu kulluğumuzu ortak olarak hissetmek ve en ideal düzeyde ortaklık duygusu yaşamak.

Son günlerde ülkemizde yaşanan olaylar artık değerler etrafında bütünleşmemiz gerektiğini ve ortak geleceğimiz açısından refah, huzur, birlikte yaşayabileceğimiz kadar medeniyetin hakim olması; hangi din, ırk ve sosyal tabakadan olursa olsun insan olan herkesin hakkına saygı ve insanlığın kılık kıyafet, etnik farklılıklar ve inanç ayrımına feda edilmemesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Artık aydın insan kendi gibi düşünenlerin olduğu bir dünya değil, her düşünce ve inancın tam serbestiyet içinde yaşanabildiği bir dünya hedeflemektedir. Bu medeni yaklaşımın gerisinde kalan zihniyet çok güçlü gelen insanlık rüzgârı önünde savrulmaya ve yok olmaya mahkum olacaktır. ‘Muasır medeniyet seviyesi’nden dem vuranlar şu an dünya insanlığının yakaladığı ve tarafgirlikleri, milliyetleri ve inançları ahenk içinde bir arada bulundurma potansiyelinde ve merkeze insanlığı, insanı koyan medeni seviyenin gerisinde kalmak riski ile yüz yüzedirler. Dostluklar ve düşmanlıklar sadece mensubiyetler ve taraftarlıklarla değil topyekün insanlığın sahip olduğu değerler ve değer yargıları etrafında şekillenmektedir. Özellikle, dünyada kargaşa çıkarmak ve bir satranç oyunundakine benzer hesaplarla insanlığı yönlendirmek amaçlı girişimler bu hesapların hedefinden çok insanlığın derin gelişimine hizmet eder hale gelmiştir. Dünyanın çeşitli yerlerinde farklı dinlere, farklı ırklara, farklı kültürlere, farklı coğrafyalara mensup milyonlarca insan aynı doğrular etrafında bir araya geldiler. Bu durum benlik ve ırkçılık ile oluşturulmuş ulusların kalın duvarlarla birbine kapatılmış uluslar düzeninin yerini temel insani değerler etrafında birleşmiş ve dış görünüşte farklılıklar olsa bile daha derinlerde bütünleşmiş bir beşer tabakalarının aldığına da işaret ediyordu. Benlik, hakimiyet, kuvvet, sahiplenmek ve hükmetmek gibi ırkçı ve yayılmacı zihniyetin şekillendirdiği bir bir beşer tabakası insanlık ağacının felsefe dalında büyüyüp gelişti. Diğer taraftan aynı ağacın nübüvvet tarafında yer alan bilerek ya da bilmeyerek heva yerine Hüda’ya tabi olmuş ve insanı insan yapan erdemleri ırk coğrafya ve kültürlerden bağımsız olarak ön planda tutan bir beşer tabakası da dünyanın bütün ülkelerinde bir tabakanın uzantıları şeklinde bulunmaktaydılar. Bunları birbirlerinden haberdar olmadıkları halde bir araya getiren ve hiç bir kulis faaliyeti, propaganda veya başka siyasi girişimler olmaksızın aynı ortak noktada birleştiren özlerinde, ruhlarında ve belkide kısmen genlerinde var olan hakka taraftarlık olmalıydı.

Zaman ve şartlar, yaşadığımız olaylar devletler ve milletler şeklinde ve her iki tarafın da çoğunlukla hevaya tabi olduğu ve benlik ya da ırkçılık kavgası şeklinde yürüttüğü harplerin yerini insanlık tabakalarının, hakkın ve batılın yanında yer alanların mücadelesinin alacağını göstermektedir. Bu dönemden sonra özellikle hakkın ve Hüda’nın tarafında yer alanların bu tabakalaşmanın hızlanması ve belirginleşmesi yönünde gayret sarf etmesi gerekmektedir..

Bu anlamda ülkemizde dönüm noktası anlamına gelecek tarihi günler yaşanmaktadır. Artık kavgaları ve gereksiz suçlamaları bir tarafa bırakıp memleketin selameti için birleşmek ve dayanışmak zamanıdır. Bunun en uygulanabilir şekli hukukun ve kanunların hakim olmasıdır. ‘Kanunlar bana yaradığı sürece uygulansın aksi takdirde suyumu bulandırıyorsun muamelesi yaparım’ şeklindeki bedevi ve vahşi yaklaşımların dünyadaki ömrü bitmek üzeredir. Zaman vahşet ve bedeviyet zamanı değil insanlık ve medeniyet zamanıdır. Şu zamanlar ülkemizin bu anlamda bir imtihandan geçtiği zamanlardır

Şu an hem ülkemizde hem de dünyada en etkili ortaklık duygusu kulluk zemininde gelişecektir. Bu bütün kâinatın ortaklık duygusudur. İleride farklı gezegenlerde yaşayanlar olduğu tesbit edilir ve onlarla görüş me imkânımız olursa onlarla da paylaşabileceğimiz bir duygudur kulluk. Kâinatın neresine gidersek gidelim hep geçerli olacak bir duygu ve göremediğimiz alemlerle de paylaştığımız bir duygudur. Bu en güçlü birlik zeminini fark etmeyip heva ve hevesine tabi olan tabi olan insanlık rahmetten mahrum kalmayı hak etmektedir.

Kâinatı kuşatan muhabbetin sıcaklığından uzaklıkla kavga ve çekişmelerin içinde boğulan beşer maddi ve manevi kıtlıkların zeminini hazırlamaktadır. Rahmetin ve kuşatıcı muhabbetin en büyük şükrü onun farkında olmaktır. Farkında olan ve onu hisseden beşerin kalbinde düşmanlık yer alamaz. Zaman her boyutu ile sevgiyi hayata hakim kılmayı elzem hale getirmiştir. Şu an kıtlığını hissettiğimiz su aslında geri planda kıtlığı çok daha ön planda olan ve kâinatın hayat suyu olan sevgiyi ihsas etmektedir. Maddi boyutta kıtlığından dolayı çok dikkatli kullanmamız gereken su manevi boyutta sevginin kullanımını olabildiğince artırmaya işaret olmalıdır.

Bizleri esas tehdit eden susuzluktan ziyade sevgisizlik olmalıdır. Zaman muhabbete muhabbet ve kâinatı kuşatan sevgiyi iliklerimize kadar hissetmek ve bütün yaratılanlara göstermek zamanıdır.

28.05.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.05.2007) - Doğrunun arayışı

  (14.05.2007) - Zıtlıklarla anlam bulan hayat

  (08.05.2007) - Nurlu bir geleceğe doğru

  (30.04.2007) - Hak galip olacak

  (23.04.2007) - Hazret-i Muhammed (a.s.m.) anılırken

  (16.04.2007) - Yüceleştirme

  (19.02.2007) - Tevhid nazarı ve birlik ruhu

  (12.02.2007) - Allah’ı doğru tanımak

  (06.02.2007) - Medeniyetler ve sınırlar

  (29.01.2007) - İnsanlık tarihinin sabahı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004