Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Korkuların esiri olmak



İnancı sağlam olan bir Müslümanın, insanlardan kaynaklanan hadiselerden titrercesine korkmasına mânâ vermek oldukça zordur. Çünkü inanmak, Allah’ın kâinattaki her hadiseye hükmettiğini kabullenmek, Onun iradesi dışında hiçbir şeyin olamayacağına iman etmek demektir.

Ölümlü olan ve sayılmayacak kadar zaafları bulunan bir veya birkaç insandan korkmak ancak imanın zayıf olmasıyla yorumlanabilir. Bu zaaftan düşman daha fazla cesaret alır. İzzet sahibi insanlar tehlikelerden kendini korumak için kendilerine bile faydası olmayan kişilerin önünde eğilmezler. Onlardan medet ummazlar.

“Aç canavara tahabbüb onun iştahını açar” ifadesinde belirtildiği gibi, canavarlaşmış bir kısım insanlara yaranmaya çalışmak ancak onların saldırılarını hızlandırır. İman insanı mükemmelleştirir, insanı bütün olaylarla baş edebilecek bir konuma getirir.

İmanımızın gereği gibi hareket etmezsek korkularımızın esiri oluruz. Dik durmak, gürültü meydana getiren boş tenekeler gibi içi boş cahillerin önünde yürüyüşünü değiştirmemek insanı kalben de huzura kavuşturur.

İlk etapta menfaatlerimize uygun olan bazı yanlış duruşların ömür boyu vicdanı sızlatan yönleri olabilir. Dünyanın makam ve mevkilerini elde etmek, para ve mansıp gibi insana çok tatlı gelen bazı metaları elde etmek için eğilmeler insanlık vasıflarının çoğunu köreltir.

Bilmeliyiz ki, ancak Rabbimizin rızasını düşünerek hareket etmek, en doğru ve en selâmetli yoldur. İnsanların teveccühünü önemsemek, nefsin gururlanmasına sebep olan dünyevî makam ve mevkilere yönelmek insanı dünyaya borçlu kılar. Dünyaya borçlu olan bir insan bir çok duygularını feda etmek zorunda kalacaktır.

İnsan bütün yönleriyle insandır. Bazı özelliklerini dünyanın fanî ve geçici hevesleri için feda eden insan rayından çıkmış demektir. Dünya hayatı ve dünya hayatının tatlılıkları, insanî duygularımızı ve kabiliyetlerimizi feda edeceğimiz kadar değerli değildir.

İnsan olarak yaşamak ve insan gibi hareket edebilmek için en uygun ve şaşırtmaz yol şüphesiz İslâm’ın yoludur. İslâm’ın hakikatlerini en güzel bir şekilde hayatına geçiren Peygamber Efendimiz (a.s.m) kadar mükemmel bir rehber olamaz insanlık için. Evet biz Peygamberimiz Muhammed Mustafa’yı bütün zerrelerimizle sevmek ve yolundan gitmek zorundayız.

Dünyevî makam ve mevkileri olan, ama insanî özellikleri bakımından bir çok noktada eksikleri görülebilen insanların hatırı için yüce manevî değerlerimizi feda edecek kadar benliğimizden uzaklaşamayız.

Müslüman olan bir insan için bazı değerlerin vazgeçilemez olduğunu düşünemeyen ve antenleri manevî âleme kapalı olan bir kısım zevat için ebedî hayatımızı mahvedecek bir yola girmek, aklı başında olan insan için kabul edilemez.

Gözü, dünyanın dünyaya bakan geçici güzelliklerinden başka bir şey görmeyen ve düştüğü vartadan dolayı hayvanların bile gerisinde kalan insan sûretindeki mahlûklarla, insanlığın gerçek değerini bilen insanlar arasındaki mücadele ne yazık ki hep devam edecektir.

Bizler ne kadar, inancı farklı da olsa, bir kısım insanlara insanca yaklaşmak istesek de şeytan onları mutlaka insanlık minderi dışına çekecektir. Ve onlar oyunun kurallarına uymayacak, hep hilelerden medet umacaklardır.

Ama bizler hep en büyük hileyi hilesizlikte görmeye devam edeceğiz. Bizler, inancımızın dürüstlüğü telkin eden kurallarıyla, kaçak güreşenleri doğruluk minderine çekmeye gayret göstermeye var gücümüzle çalışacağız. İnsanlık dışı karşı koymalar bizi insanlığımızın zenginliklerinden ayırmayacaktır.

Ne mutlu insanlığın değerini anlayıp hep güzel duygularla insanlara yaklaşanlara, ne mutlu İslâmın insanı insan eden kural ve kaidelerinin değerini anlayıp, bunları hayatına geçirenlere...

04.06.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.05.2007) - Kendimize geldiğimiz anlar

  (28.05.2007) - Duruşumuz nasıl?

  (22.05.2007) - İslâmın şefkatli sinesi

  (21.05.2007) - Bîtaraf olamayız

  (15.05.2007) - Siyaset her şey değildir

  (14.05.2007) - Siyaset

  (08.05.2007) - Kafamızdaki bilgi kirliliği

  (07.05.2007) - Düşüncelerin ifade edilmesi

  (01.05.2007) - Bilmek ve yaşamak

  (30.04.2007) - Günahta devam niyetine musamaha olur mu?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004