Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Haziran 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Zıtlıkların dili



İnsanı yaratan İrade ancak insana faydalı olan davranışı en iyi bir şekilde ortaya koyabilir. İnsanı bir fabrika olarak düşünürsek, elbette bu fabrikanın ustası fabrikanın en iyi verimi vermesi için kurallar vaaz edecektir. Bu sebepledir ki, Hâlık-ı Kerim olan Rabbimiz, namazı imandan sonra insanlar için en önemli bir ibadet olarak zikretmiştir.

Bir insanın veya insanların namaz kılmasının zararlı olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir. Aklı başında olan hiç kimsenin, insanlar için ibadetin ihtiyaç olduğunu bilen her türlü inançtan olanların, inansın inanmasın, namazdan rahatsız olmaları düşünülemez. Eğer böyle bir durum varsa, bir kere insanlık özellikleri o şahıs veya şahıslarda oldukça fazla zaafa uğramıştır.

Bir insanın inandığı gibi ibadet etmesi, onun karşı çıkılması mümkün olmayan bir hakkıdır. Bu hakkın rahat bir şekilde kullanılması için medenî toplumlarda önemli kolaylıklar sağlanmaktadır. Ancak yapılanların aklın mizanları ile ölçülmesi mümkün olmadığı, medenîleşmemiş, tarihin tozlu rafları arasında kalan baskıcı zihniyete sahip ülkelerde çoğu zaman insanların ibadet etmesi tehlikeli olarak görülmektedir.

Kendi ülkesinde insan haklarının gelişmemiş olduğunu müşahede etmesi, ahlâkî kurallar çerçevesinde yaşayan insanlar için büyük acı olmalıdır. Ne yazık ki bu acıyı bizler yaşamaktayız. Bizde, kaybedilmemesi için her türlü dalavereye başvurulan bir zihniyet hâkimiyeti bulunmaktadır. Öyle bir zihniyet ki kendisinden başka hiçbir anlayışa hayat hakkı tanımak istememektedir.

Fertlerine serbest düşünme, serbest inanma ve inandığını serbest yaşama iklimini yaşatmayan rejimlerin insanî vasıflarından bahsedilmesi mümkün değildir. Böyle rejimlerin nitelikli insan yetiştirmesi için gerekli donanıma sahip olması da mümkün değildir. Böyle devletlerde insanların Allah’a kul olması engellenirken, kişilerin kullara kul olması, menfaatleri için her türlü rezilliğe boyun eğmesi terviç edilmektedir.

Bazen düşünüyorum da, bizler Allah’a kulluk etmek isteyen insanların horlandığı bir ülkede mi yaşıyoruz yoksa?

Neden tahrif edilmiş ve günümüzün insan ihtiyaçlarını yeterince karşılamayan dinlerin hâkim olduğu devletlerde inançlara karşı tahammül gösteren insanların sayısı daha fazladır?

Neden İslâm gibi, yeryüzüne indirildiğinden bu yana insanlığın inanç ihtiyacını tam ve mükemmel bir şekilde karşılayan bir yüce dine sahip olduğumuz halde, bizde başkalarının inancına tahammülü olmayan insanların sayısı daha fazladır?

Mükemmel bir şeyin bozulmasının daha vahim olduğu gerçeğiyle karşı karşıya mıyız yoksa? Zaten bozuk olan bir şeyin biraz daha fazla bozulmasının insanı daha az bozulacak bir oluşuma götürmesi olayı mı cereyan etmektedir çevremizde?

Ne olursa olsun, mutlaka her şeyde bir hayır ciheti vardır. Mutlaka bizleri şaşırtan insan davranışlarından çıkarabileceğimiz çok dersler bulunmaktadır. Koyu karanlığın ışığa olan ihtiyacı daha fazla göstermesi gibi, aklın alamayacağı davranışlarda bulunan insanlar bizlerin doğru davranış tarzlarına yönelmemize sebep olmaktadırlar.

Gördüğümüz inanç fukaralığı, gördüğümüz inanç düşmanlığı, bizleri inandığımız değerleri daha fazla yaşamaya yönlendirmelidir. Başkası için önüne geçmemiz mümkün olmayan bir talihsizlik haleti, bizler için bahtiyarlığa ermenin yolunu açmalıdır.

Müslüman bir ülkede namaz gibi bir ibadetin gençler tarafından ifa edilmesinin çok anormal görülmesi ve namaza teşvik eden eğitimcilerin durumunun bazı kendini bilmezler tarafından “vahim” olarak gösterilmesi elbette üzüntü verici bir durumdur. Ama buna üzülmekten daha çok yapabileceğimiz başka şeyler olmalıdır.

O, imandan sonra en büyük hakikat olan namaz ibadetimizi yeterince ifa edip etmememiz, bu ibadet hususundaki Rabbimizin ısrarlı emirlerini yerine getirip getirmediğimiz ve Peygamber Efendimizin (asm) teşvik edici yaşantısını hayatımıza geçirip geçirmememiz bizleri her şeyden daha çok düşündürdüğü zaman, ancak o zaman gerçek gündemimizi yakalamış olacağız. Bu dünyada elbette zıtlıklar olacaktır. Çünkü insanların bir kısmının aydınlıkları tercih etmesi, bir kısmının karanlıklarda karar kılması yaratılışın bir gereğidir.

19.06.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.06.2007) - İnancımızda sebat edelim

  (12.06.2007) - Makamların tehlikeli yönleri

  (11.06.2007) - Siyasî tahammülsüzlük

  (05.06.2007) - Mezarda biten arkadaşlıklar

  (04.06.2007) - Korkuların esiri olmak

  (29.05.2007) - Kendimize geldiğimiz anlar

  (28.05.2007) - Duruşumuz nasıl?

  (22.05.2007) - İslâmın şefkatli sinesi

  (21.05.2007) - Bîtaraf olamayız

  (15.05.2007) - Siyaset her şey değildir

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004