Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Meryem TORTUK

Sanallaşan toplum bilinci



İnternet, cep telefonları ve bilgisayarlarla birlikte hayatımıza yeni bir kavram girdi. Sanallık. Bu âlemde insanların bilinçlerini, varlıklarını dumura uğratan bir şey vardı. Çok sinsi ve sessizce varlığımızı azar azar kemiren bir kene gibi. Bu kavramla ve bu kavramı ortaya çıkaran yaşam biçimiyle birlikte, artık eşyanın kullanılma ve algılanma biçimi de yer değiştirdi. Zihinler her şeyin sanallaşabileceğini kabul etti. Aşkın, sevginin, hayallerin, beklentilerin, arzuların ve dahası mutluluğun…

Yapay beklentilerle şekillenen ruhlar ve beyinler de yapay ilişkiler geliştirmeye başladılar. Varlıklarına dokunmayan ve görünmelerini engelleyen bir âlemin içinde olduklarını sanarak,—ki bu sanma ciddî anlamda bir kendini inkâr ediş ve bunu bile fark edememe hâli—her türlü ilişkiyi meşrûlaştırdılar.

Sanallık kavramının içinde kendi gerçekliğini öğüten bir insanlık. Yüreğini nerede ısıtacak? Hazzın ilâhlaştırıldığı ve ilişkilerin böylesine yapaylaştığı, sanallık denilen gerçekliğin de hayatı varsayıma indirgediği bir ortamda yüreğimizin neresine tutunarak ayağa kalkacağız? Ya da çocuklarımızın, bu sanallık duygusuna karşı yüreğini nasıl koruyacak ve eşyanın hakikî varlığını okumalarını nasıl sağlayacağız? Yapay bir hayatın ve toplumun acılarını şimdiden çekmeye başladık. İleride çocuklarımız çok daha derinden yaşayacak bu acıları.

Aşkı, vefayı, sevinci, sevgiyi, mutluluğu tuşlarda tatmasın çocuklarımız. Sanal sanmasın tüm bunları, varlığının hakikatini de bu sanal duygusunun içinde yitirmesin.

Eşyanın hakikati ve isimleri sadece Âdem’e öğretildi ve âdemoğlu eşyaya sorumlu kılındı. Mülk ve melekût cihetiyle eşyayı algılayıp, yorumlayabilen ve bu okumayla ebediyetin kapılarında yüreğini tanıyabilen tek varlık insan. Eşyanın anlamları, varlığın sonsuz boyutundan yansıyan tüm varlıkların hakikati öylesine derin ve boyutsuz ki, insanoğlu da bu derinliği anlayabilecek kabiliyetteki tek varlık.

Bu gerçekliği çocuklarımızın yüreğine de işlemeliyiz. Çünkü onların bu dünyadaki yolculuklarında ebedî hayatlarını şekillendirecek olan bizden başkası değil. Onların varlığı algılamalarında en büyük oluşumu zihinlerinde yer ettirecek kişiler bizleriz.

14.07.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.02.2007) - Sevgiye giden yollar

  (10.02.2007) - Aile bağları

  (20.01.2007) - Hayatta garantisi olan bir şey var mı?

  (13.01.2007) - Babalar, anneler ve çocuklar

  (06.01.2007) - Şiddete açık arttırma!

  (30.12.2006) - Bayramınız bayram ola

  (16.12.2006) - Hayatta nelerden vazgeçemezsiniz?

  (09.12.2006) - Yorumsuz

  (25.11.2006) - Teşekkürdür

  (18.11.2006) - Sen kimsin ki?

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004