Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 23 Temmuz 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Siyaset, hizmet, çalışma ve sonuç



Bu yazı, gazeteye girdiği saatlerde oy verme işlemi devam ediyordu. Dolayısıyla sonucun ne olacağı belli değildi. Biz çapımız miktarınca, Bediüzzaman Said Nursî’nin Risâle-i Nur’da bol miktarda ve yoruma meydan vermeyecek netlikte Kur’ân ve Sünnetin, zamanımızdaki içtimâî/siyasî ölçü ve prensiplerini anlatmaya, yazmaya, nazara vermeye çalıştık.

Bu Yeni Asya’nın ve bizim de Yeni Asya’da olmamızın sebeb-i vücutlarından biridir. Bunu da “cihad/çalışma ve tebliğ” çerçevesinde yapmaya gayret ettik. Sonuç—milletimize, memleketimize hayırlı olsun—almak bizim görevimize dahil değildir.

Çünkü, ehl-i hizmetin vazifesi, Allah yolunda mücahede etmek, yani, çalışmak, güzelce mücadele etmektir. Netice beklemek, galibiyet vazifemiz değildir. Hak bildiği ve doğruluğu tecrübelerle sabit metotta sebat ve metanetle “cihad edenler/çalışanlar”, “Bu kadar zamandır uğraştık, çabaladık, ne elde ettik?” gibi bir karamsarlığa da düşmemelidir.

Zirâ, bizim vazifemiz Allah yolunda “cihad” etmektir. Galip etmek, mağlûp etmek, netice almak Cenâb-ı Hakkın vazifesi, yani işidir, takdiridir. Onun takdirine karışılmaz, müdahale edilmez.

“Meşhurdur ki, bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz’in ordusunu müteaddit defa mağlûp eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerâsı/vezirleri ve etbâı/ona tabi olanlar, adamları ona demişler:

“Sen muzaffer olacaksın. Cenâb-ı Hak seni galip edecek.”

“O demiş: ‘Ben Allah’ın emriyle, cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım. Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmam. Muzaffer etmek veya mağlûp etmek Onun vazifesidir.’

“İşte o zat bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla, harika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.

“Evet, insanın elindeki cüz-ü ihtiyarî/hür irade ile işledikleri ef’allerinde/fiillerinde, Cenâb-ı Hakka ait netâici/sonuçları, takdiri düşünmemek gerektir... Halbuki, Üstad-ı mutlak, muktedâ-yı küll, rehber-i ekmel (her meselede, mükemmel uyulacak Üstad) olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, ‘Peygambere düşen, ancak tebliğ etmekten ibarettir’1 olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa’y/çalışıp ve gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. Çünkü ‘Sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir’2 sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenâb-ı Hakkın vazifesidir; Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmazdı.”3

Mu’cizelerle donatılmış olan peygamberlerin bile bu hususta bir imtiyazları olmadığına göre, asla netice almamaktan dolayı, karamsarlığa, ümitsizliğe düşülmez. Çünkü, bu hizmetler maddî olmadığı için, neticeleri de elle tutulmaz. Kimbilir, ne zaman, nerede, nasıl bir şekilde sümbüllendikten sonra meyve verecekler!

Evet, Allah yolunda mücâdele edenler, imân, Kur’ân için çalışanlar, maddî bir karşılık, ücret veya mânevî dünyevî makam, mevki, övgü istememelidirler. Zaten insan olmak, hidâyete ermek, böyle bir ni’mete vasıl olmakla ücretlerini peşin aldılar.

Ayrıca, herkesin görevi “emr-i bi’l-ma’ruf, nehy-i ani’l-münker” olduğuna göre, “görevden” ücret alınmaz.

NOT: Bir açıklama yapma zarureti var: Çağımızın muhteşem bir tefsiri olan Bediüzzaman Said Nursî’nin telif ettiği Risâle-i Nur Külliyatı’nın Kur’ânî ve Sünnetî siyasî ölçülerini, görüşlerini, prensiplerini, metodunu, tavsiyelerini, anlatmak, yazmak ve o istikamette hizmet vermek siyaset değildir. İmana, Kur’ân’a, Sünnet’e hizmet etmektir. Siyaset; hizmetin yalnız siyasetle olacağını düşünmek, hizmet için, “güç-iktidar ve kontrol”—bunun ihlâsla ilişkisini ele alacağız—için siyasî parti kurmak veya mevcut olan partilere girip her kademesinde fiilen çalışmaktır. Yoksa, “haklı tarafa ve hürriyetçilere yardımcı olmak, destek olmak, ihtiyat kuvveti olmak” siyaset değildir.

“Bediüzzaman’ın çizdiği siyaset stratejisini ve içtimâî prensiplerini nazara vermek siyasettir!” diyenler, Risâle-i Nur’daki siyasî ve içtimâî (Sözler, Lem’alar, Mektubat, Şuâlar ve bunların bölümleri olan lâhikalar, Münâzarât, Divan-ı Harb-i Örfi gibi) yüzlerce sayfa tutan eserlere ne diyeceklerdir?

Dipnotlar:

1- Kur’ân, Nur, 54. 2. A.g.e., Kasas, 56. 3. Lem’âlar, s. 135.

23.07.2007

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.07.2007) - Demokrat hukukçuların gayri demokratik tarafgirliği

  (20.07.2007) - 22 Temmuz tuzaklarını bozmanın yolu

  (19.07.2007) - AKP’ye verilen oylar boşa gitmedi mi?

  (17.07.2007) - Bediüzzaman açıkça demokratları zikrettiğine göre...

  (16.07.2007) - Meselemiz şahıslar değil, misyondur

  (14.07.2007) - Tepkiler, eleştiriler, cevaplar

  (12.07.2007) - “Dışa bağımlı siyaset” ve strateji

  (11.07.2007) - “Münafıklık” ithamına dikkat!

  (10.07.2007) - Dini siyasete değil, siyaseti dine âlet etmek

  (09.07.2007) - Siyasî tarafgirlik

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004