Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

İlim uğruna



İnsan bir şeyi severse ve bu sevgisinde ciddî ve samimî ise Ferhat misâli yapamayacağı fedakârlık yoktur.

Allah Resûlünü seven insanların da görülmedik derecede ona bağlılıklarını anlamak zor değildir. Bu sevgi onun için sadece mallarını değil canlarını dahi feda edecek dereceye gelir. Ona ait her şeye canla başla sahip çıkar, onu elde edebilmek için emsalsiz fedakârlıklar gösterirler.

İşte onlardan biri Ebu Eyyübi’l Ensari Ukbe bin Amir’in (r.a.), Müslümanları kusurlarını örtmekle ilgili bir hadisini bizzat Resûlullahtan (a.s.m.) duyduğunu öğrenmişti: Ancak o yıllar bu muhterem Sahabi Mısır’da idi. Ebu Eyyüb bunu mutlaka ilk kaynağından öğrenmeliydi. Devesine bindi, aylar süren yolculuktan sonra nihayet Mısır’a varıp Ukbe bin Amir’i buldu, bu hadisi kendisinden öğrenmek istedi. O da, “Ben Resûlullahın (a.s.m.), ‘Kim dünyada bir mü’minin ayıbını örterse, Allah da Kıyamet gününde onun ayıplarını örter buyurduğunu işittim’ dedi. (Camiu Beyani’l-ilm, 1: 93) sonra da Ebu Eyyubi’l-Ensari (r.a.) tekrar devesine binip Medine’ye döndü ve hadisi çevresindekilere anlattı.

Bu hadisin Mesleme bin Muhalled’de gelen rivayeti ise şu mealde: “Kim bir mü’minin ayıbını örterse toprağa diri diri gömülen kız çocuğunu hayata kavuşturmuş olur.”

Abdullah İbni Mesud’un, “Eğer bir yerde, Resûlullah’a (a.s.m.) ait bir hadisi benden daha iyi bildiğini bir bilsem, ilmime yeni bir ilim katmak için deveyle de olsa mutlaka oraya giderim” (Kenzü’l-Ummal, 7: 95) dediğini biliyoruz. Sahabeden Cabir bin Abdullah da Mahşer gününde kul haklarının alınmasıyla ilgili bir hadisi öğrenebilmek için Medine’den kalkıp, Şam’a gittiğini; hadisi bilen Abdullah bin Uneys’in de öğrencisi de ilim yolculuklarıyla ilgili meşhur bir hadisedir.

Bütün bu örnekler Sahabedeki ilim aşkı kadar Resûl-i Ekreme (a.s.m) ait her şeye canla başla sarıldıklarının bir delilidir.

Resûl-i Ekrem (a.s.m.) ne yapıyordu? Onları dünya ve ahirette ihya edecek nurlandıracak hakikatlere dâvet ediyordu. Allah rızasını gösteriyordu. Huzurlu ve mutlu olmasının yollarını öğretiyordu. Hem Resûlun rızası da Allah’ın rızası demekti.

19.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.08.2007) - Beş cümle

  (17.08.2007) - Mü’minin hayatı

  (16.08.2007) - Karın tokluğuna ilişkin

  (15.08.2007) - Kendin için istediğini...

  (14.08.2007) - İslâma muhatap olma

  (13.08.2007) - Birlikte yaşamanın gereği

  (12.08.2007) - Resûlullah’ın (asm) mirası

  (11.08.2007) - Asrın cihadı

  (10.08.2007) - Mi'rac’la yükselmek

  (09.08.2007) - Kalbi nurlanan insan

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri