Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 16 Ağustos 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Karın tokluğuna ilişkin



Mü’minin güzel şeyler öğrenmeye ölünceye kadar doymayacağını biliyoruz. “İlk emri “Oku!” ile başlayan dinimiz “beşikten mezara kadar ilim” parolasını vermiş elimize.

Dünya ve ahiret hazinelerinin anahtarı ilimdir. Yaratılışı gereği öğrenmeye, ilimle tekâmüle muhtaç insana teşvik olsun diye, ilim öğrenmenin içine hiçbir şeyde bulunmayacak derecede bir lezzet konulmuş, dünya ve ahiret için nice mükâfatlar vaadetmiştir. Bunlar kişiyi ilme koşturmuyor, ilim sevdalısı yapmıyorsa o insanı başka ne ilme koşturabilir?

Karın tokluğumuz, çoğu kere aç bir vaziyette ilme koşan suffa ehlinin halini gördüğümüzde, bunca nimet ve imkânlar içerisinde ilim sevdalısı olamamanın üzüntüsünü hissediyoruz.

İşte o ilim âşıklarından birisi olan Ebû Hureyre! Ashab-ı Suffa’dan olan bu büyük Sahabi gün oluyor açlıktan karnına taş bağlıyor, yol üstünde duruyor, belki evlerine davet edip de karnını doyururlar diye gelip geçenlere âyetten okuyordu. Bir gün yine böyle yol üzerine durmuş, gelip geçenlere âyetler okumuşsa da kimse aldırış etmemişti. Sonunda Allah Resûlü (a.s.m.) gelmiş, birkaç âyet dinlediğinde, ona, “Benimle gel” deyip birlikte Efendimizin (a.s.m) evine gitmişler ve karnını doyurmuştu.

Kendisinin niçin bu kadar çok hadis rivayet ettiği söz konusu olunca da, “Muhterem kardeşlerim çarşıda, Ensarda mallarıyla meşgul olurlarken bu fakir de karın tokluğuna Hz. Peygamberin (a.s.m) arkasına takılıyor, kimse yokken bile onun yanında bulunuyordum” diyordu. Onun bu azmi gayreti öğrendiklerini unutmama konusunda Resûl-i Ekremin (a.s.m.) özel duâlarını almasına vesile oluyordu.

Allat Resûlü (a.s.m.) ahirete göç edince, İbni Abbas “Haydi Resûlullahın (a.s.m.) Ashabına bazı şeyler soralım. Sayıları bugün çok onların.” dediğinde, arkadaşı, “Ne acayip adamsın sen, İbni Abbas! Halkın arasında Resûlüllahın (a.s.m.) Ashabından bu kadar büyükler varken sana mı ihtiyaç duyacaklar?” diye karşılık vermiş, o da tek başına gitmiş, kum fırtınalarına rağmen hırkasını sahabenin eşiğine serap çıkmasını beklemiş, çıktığında naklettiği bir hadis-i şerifi bizzat ağzından dinlemişti.

İşte Sahabedeki ilim aşkı!

16.08.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (15.08.2007) - Kendin için istediğini...

  (14.08.2007) - İslâma muhatap olma

  (13.08.2007) - Birlikte yaşamanın gereği

  (12.08.2007) - Resûlullah’ın (asm) mirası

  (11.08.2007) - Asrın cihadı

  (10.08.2007) - Mi'rac’la yükselmek

  (09.08.2007) - Kalbi nurlanan insan

  (08.08.2007) - Namaz sevgisi

  (07.08.2007) - İlk sorgulama

  (06.08.2007) - "Bunlar insan değil, İfrit"

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri