Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Ekim 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Cemaatlerüstü kalmak



Cemaat/topluluk, “bir mezhebe tâbî bir heyet teşkil eden halk; aralarındaki münasebetleri din, örf ve âdetlere göre tanzim eden insanlar topluluğu” şeklinde tanımlanır. Aynı meşrep, fikir ve aynı hizmet tarzı ve üslubunu benimseyenler grubuna da denilir.

Cemaat bir şahs-ı mânevîdir. Yani, aynı düşünce, aynı duygu, aynı prensip ve görüşleri ve hizmet tarzını paylaşan insanların oluşturduğu bir topluluk. Herhangi bir cemaat ve topluluğun “şahs-ı manevîsi”; ona mensup olanların kişilikleri, benlikleri, şahsî özellikleri, düşünceleri değil; bir vücudu teşkil eden hücre, uzuvlar veya bir fabrikayı teşkil eden çarklar gibi bütün için ve bütün içinde çalıştıkları, fani oldukları, eridikleri hakikat olarak ortaya çıkar. Kendi özelliklerini değil, mensubu oldukları manevî şahsiyetin özelliklerini ön plana çıkardıkları bir ruh hâlidir. “Ben”lerin “Biz” havuzuna dökülüp eridiği ve “Ben”in, “Biz”e dönüştüğü bir havuzdur.

Kimi zaman, sosyal hayatın tabiî bir sonucu olan bu olguya, “Ben cemaat meselesine daha geniş, daha global, daha üstten bakıyorum; bütün Müslümanların dahil olduğu İslâm cemaatindenim!” gibi bir yaklaşım sergilenir.

Bu, ya cemaatî anlayışta bir sıkıntının, ya meseleyi tam kavrayamamanın ipuçlarını veriyor. Veya, içine düştüğü cemaatî problemin anaforunu tevil anlamı taşır. Veyahut, cemaatî sorumluluklardan kaçan nefsin bir oyunu da olabilir.

Elbette bütün Müslümanlar bir bütün olarak cemaati oluşturur. Bunun da adı, “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat”tir. Bu, en üst kimliktir.

Ehl-i Sünnet Cemaatinin altında ise, mezhepler, cemaatler, tarikatlar, ekoller, meslekler, meşrepler yer alır. Alt dairedeki herhangi bir cemaatin meslek ve meşrebiyle boyanmak, büyük ve geniş dairedeki Ehl-i Sünnet Cemaati’ne aykırı hareket edildiği veya kendi içine kapanıldığı anlamına gelmez.

Farklı coğrafya, iklim, imkân ve şartlar, tabiî olarak teferruatta farklı mezhepleri doğurdu. Farklı meşrepler de yine teferruâtta farklı cemaati, ekolleri, grupları… Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat kimliği altında daire daire farklı cemaatlerin bulunması gayet tabiîdir ve psiko-sosyal bir olgudur. Dolayısıyla, “Ben cemaatlerüstüyüm!” iddiâsı, “Ben mezheplerüstüyüm!” demek gibi bir şey olsa gerek.

“İslâm cemaati bir bütündür, bütün Müslümanları içine alır. Yerel cemaatler bileşik kaplar gibi, birbirine geçişlidir!” Ancak, her cemaatin bir şahs-ı mânevîsi, kendine has bir tarzı, bir üslûbu vardır. Öyle olduğu içindir ki, farklılıklar ve cemaatler teşekkül eder. Ve bu gayet tabiîdir. Çünkü, herkes aynı tipte, aynı fıtratta, aynı meşrepte değildir.

Peygamberimiz (asm), “Size cemaat halinde bulunmanızı tavsiye eder; ayrılıp dağılmaktan şiddetle kaçınmanızı isterim. Zîrâ, şeytan, yalnız başına yaşayan insana yakın olup beraber bulunan iki kişiden daha uzaktır. Kim Cennetin tâ ortasında yaşamayı isterse, toplu halde bulunmaya baksın; Allah’ın yardım ve inâyeti cemaatle beraberdir”; “Müslüman Cemaatinden bir karış da olsa ayrılan kimse, boynundaki İslâm bağını çözmüş demektir”; “Cemaatten ayrılmayınız. Şunu bilin ki, sürüden ayrılan koyunu kurt kapar!”1 beyanlarıyla, daha küçük dairedeki cemaatleşmeyi kast ettiği gayet açıktır.

Bediüzzaman'ın, “Umum ehl-i iman dahil oldukları ve üç yüz milyondan ziyade efradı bulunan bir mukaddes cemaat-i İslâmiyeden başka mabeynimizde medar-ı bahs olmadığı...”2 gibi tâbirleri, tüm Müslümanlar için kullandığı da bir vakıadır. Bununla da, Ehl-i Sünnet çerçevesindeki ittihaddan söz ettiği açıktır. Muhtelif eserlerinde, pek çok yerde, cemaat derken, “Müslümanların din kardeşliği esasına dayalı olarak gerçekleştirdikleri ve katılmak zorunda oldukları birlik, beraberlik”i ve “Müslümanların büyük çoğunluğu”nu kasteder.

Dipnotlar:

1- Tirmizi, Fiten, 7.; Age, 78; Ebû Dâvûd, Salat, 46.; 2-Şuâlar, s. 238.

01.10.2007

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.09.2007) - Cemaati ayakta tutan unsurlar

  (28.09.2007) - Cemaatlerin temel özellikleri

  (27.09.2007) - Cemaat veya gruplaşmanın manevî boyutları

  (26.09.2007) - Cemaate/gruba karşı olmak

  (25.09.2007) - Sosyalleşme /cemaatin psiko-sosyal boyutu

  (24.09.2007) - Rûh sağlığını korumanın yolları

  (22.09.2007) - İmân, Müslümana nasıl bir kişilik, karakter kazandırır?

  (21.09.2007) - Psikolojik/rûhî ve sosyal rahatsızlıklar imân ve tefekkürle tedâvi edilir

  (20.09.2007) - Ruh, duygu ve içtimaî gerginlikler

  (19.09.2007) - Davranış psikolojimiz

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri