Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 18 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Sürekli mücadele



Bütün insanların dünyasında sürekli bir mücadele bulunmaktadır. Bu mücadele iki zıt kutup arasında cereyan etmektedir. Bir tarafta “iyilik” sıfatı ifade edilen duygular, diğer tarafta “kötülük” sıfatı çerçevesinde insan dünyasına hâkim olmak isteyen duygular...

Hangi inançtan olursa olsun bu mücadele bütün insanlarda devam etmektedir. Zira insan her şeyden önce insandır ve insanlık sıfatlarıyla mücehhez kılınarak bu dünyaya gönderilmiştir. Kâinatın Yaratıcısı Rabbimiz, iyilik duygularının insanlarda muhafaza edilmesi için, her dönemde, yaratmış olduğu bu insanlara Peygamberleri uyarıcı olarak göndermiş ve onlar vasıtasıyla, insanlara, kötü duygulara karşı mücadele tarzlarını öğretmiştir.

Bir kısım insanlar bu İlâhî ikazcılara kulak vererek iyilik cephesinde yer alırken bir kısım insanlar da yoldan çıkarıcı şeytanlar vasıtasıyla kandırılmış ve kötülük cephesinde bir asi olarak bu dünya hayatını sonlandırmışlardır. Çünkü, insanların bir mücadele sonucunda iyilik duygularını muhafaza etmeleri gerektiği için, dünyaya gönderilen insanoğlunu iyiliklerden uzaklaştırıp, kötülüklerle sürekli buluşturan şeytanlar da yaratılmıştır..

Şeytanlar şerleri yaymaya, insanları kötülük sıfatlarıyla kirletmeye çalışırken, diğer taraftan bir kısım insanların mücadele azimlerinin artmasına sebep olmakta ve insânî değerlerini yüceltmelerine sebep olmaktadır. Bu cihetle şeytanın yaratılmasında bile hikmetler bulunmaktadır. Çünkü insanlar imtihana tâbi tutulmuştu. Bu sebeple elmas ruhlu insanlarla kömür ruhlu insanların birbirlerinden ayrılması mümkün olacaktı.

Demek ki, imtihan sırrının gereği olarak dünya hayatında şeytanlar bizlere musallat edilmiştir. Maksat şeytanî saldırılara karşı insanî değerlerimize sahip çıkmak ve insan-ı kâmil mertebesine çıkma yolunda çaba içinde olabilmektir. İnsanlık tarihine göz gezdirdiğimizde bir kısım insanların şeytanla mücadelelerinde oldukça büyük başarılar elde ettiklerini ve bu başarılarıyla iyilik cephesine büyük kazanımlar sağladıklarını görebiliriz.

Allah’ın gönderdiği ikazcılara uyanlar yeryüzünü imar edip, bütün mahlûkata bir mana kazandırırken, İlâhî ikazcılara kulak vermeyip Yaratıcıya karşı küfür duygularını hayatlarına geçirenler de dünya hayatının keşmekeş içinde bulunması için ellerinden geleni yapmış, böylece bütün mahlukatın hukukuna tecavüz eden zalimler durumuna gelmişlerdir.

Şimdi bütün meselemiz, iyilik ve kötülüklerin mücadelesinde birer Müslüman olarak bizlerin ne durumda olduğudur. Biliyoruz ki, şeytan ve şeytanın içimizdeki temsilcisi olan nefsimizin bütün gayreti, bizleri kötülüklere yönelenlerden etmek ve Yaratıcıya karşı isyan eden, bütün mahlukatın hukukunu ayaklar altına alan birer zalim haline getirmektir. Sürekli akıl ve kalbimize, sevaba karşı günah, muhabbete karşı husûmet, kardeşliğe karşı düşmanlık, ihlâs ve samimiyete karşı ikiyüzlülük, birlik ve beraberliğe karşı parçalanmışlık okları atılmaktadır.

Rabbimizin rızasına uygun olmayan duygulara karşı Onun rızasına dayanmazsak kendimizi kötü duygulardan kurtarmamız mümkün olmayacaktır. Dünyanın hiçbir değeri, aklı başında olan insan için bu mesele kadar ehemmiyetli değildir. Zira nefsin ve şeytanların tuzağına düşerek, Rabbimizin bizlere kardeş olarak tayin ettiği kardeşlerimize kin ve düşmanlık besleyebilir, ihlâs ve samimiyeti kaybedip dünya menfaatleriyle kendimizi sersem bir hâle getirebiliriz.

İman ve küfür, iyilik ve kötülük mücadelesinde bizleri saplantılara düşürebilecek, bizleri yanlış yollara tevessül ettirebilecek, nefsin ve şeytanların sayılmayacak kadar tuzakları bulunmaktadır. Hatta zaman zaman bizlere hak namına haksızlıklar yaptırmakta, hizmet nâmına hezimetlere sebep olmamıza yol açmaktadırlar. Böyle durumlarda nefsimiz, yanlış adımlarımızda haklı olduğumuzu bize kabul ettirmekte, bizler de iyi niyetlerle onun tuzağına düşmekte ve yanlışlarımızı hep doğru görmekten kendimizi alamamaktayız.

Rabb-i Rahimin, İman ve İslâm nimetini bahş ettiği biz insanların en büyük imtihanı, “Şeytanın sağdan yaklaşması” şeklindeki tuzaklarıyla karşı karşıya olduğumuzdur. Şeytana karşı, sürekli Kur’ân-ı Azimüşşân ve Sünnet-i Muhammediye’den (asm) enerjmizi almazsak işimiz kolay olmayacaktır şüphesiz...

18.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.03.2008) - İnsanlık Muhammedî aydınlığa muhtaç

  (11.03.2008) - Husûmet askerleri

  (10.03.2008) - Sevgisizliği yaymanın vebali

  (04.03.2008) - Kim nereye gidecek?

  (03.03.2008) - Karanlıklara doğru yol alanlar

  (26.02.2008) - İslâm miskinliği kabul etmez

  (25.02.2008) - İlim adamı dediğin

  (19.02.2008) - İlmi unutmak

  (18.02.2008) - İbadete gayretli cahil

  (12.02.2008) - Zalim idareciler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri