Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 14 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Halil USLU

İttihad-ı İslâmı anlamak



“Kuzey Irak ve İttihad-ı İslâm” başlıklı seri yazımız çok büyük yankılar yaptı ve yankısı devam ediyor. Çoğunlukla müsbet telefonlar, mesajlar, mailler ve mektuplar gelmeye devam etmektedir. Yazar olmak, yazı yazmak, seminer ve konferans vermek çok engelli bir arazi gibidir. Herkesi ve her kesimi memnun etmek imkânsızdır. Bildiklerini ve doğruyu yazmak, vicdânî kanaatın tezâhürü ve insan vasfının şiârıdır. Özellikle insanları ve vatanı alâkadar eden konularda taviz ve yağcılık olamaz. Son gelen ve haddini çok aşan bir mektup bana bu satırları yazdırdı.

İttihad-ı İslâm ve ülkenin birlik ve beraberliği için verilen misâlleri kabul etmemek için kara gözlük takmak lâzım. Kara gözlük takanların hadisât-ı âlemi görmeleri mümkün değildir, hele deve kuşu gibi olanlar ise hiç sezemez ve göremezler. Bazıları da, Bediüzzaman Hazretlerinin tâbiriyle “Tuti kuşları” gibi olur ise, onlar ne yaptıklarını ve ne istediklerini bilmeyen mızıkçı çocuklar gibidir. Çılgındır, muzdariptir, tahripçidir, iftiracıdır, bindikleri dalı kesenlerdir ve renksizdirler.

Hz. Bediüzzaman’ın, Osmanlının son döneminden vefatına kadar ısrarla üzerinde durduğu, asayiş ve milletin birlik ve beraberliğidir. Bunu Lemaât eserinde “İslâmiyet selm ve müsâlemettir, dahilde nizâ ve husûmet istemez” ifadesiyle perçinliyor, hayatında yaşıyor, talebelerine tatbik ettiriyor ve dersini her cihetle vermiş oluyor. Ondan feyz alan bizim gibi insanlar, her şarta rağmen bunları yazması, yaşaması ve uğraşması zarurî bir vazifedir. Ancak bununla ittihadı-ı İslâmı istemeyen dış dünyadaki düşmanlara karşı da muzaffer olacağız. Vatanımız burası ve ebed müddet olması için çalışıyor, çalışacağız…

Tarihi inkâr edemezsin, tarih olmaz ise sen olamazsın, tarihi inkâr eden kendini de inkâr etmiştir, “ehl-i nadan”lar gibi. Tarih diyor ki, Osmanlı 200 ırkı 623 yıl bir babanın evlâtları gibi idare etmiştir. Bu ırkların da en büyükleri Araplar ve Türklerdir. Diğer ırklar, küçük kardeşlerdir, aşiretlerdir ve kavimlerdir. Vaktâ ki, bu kavimler ve ırklar, birbirlerinden kız alıp kız vermişlerdir. Doğduğum yer olan serhad şehri aziz Van’da beş büyük ırk yalnız bu ailevî sebeplerden dolayı hısım akraba ve amcazade olmuşlar. Kimi kimden ayıracaksın. Süt ile yağ gibi olmuşlar, tuz ile su gibi olmuşlar.

Kaldı ki; Hz. Bediüzzaman, Mektûbât eserinin 26. Mektub’unda; “Menfi milliyette ve unsuriyet fikrinde ifrat edenlere deriz ki: Evvelâ: Şu dünya yüzü, hususan şu memleketimiz, eski zamandan beri çok muhaceretlere ve tebeddülâta maruz olmakla beraber, merkez-i hükûmet-i İslâmiye bu vatanda teşkil olduktan sonra, akvâm-ı sâireden pervane gibi çokları içine atılıp tavattun etmişler. İşte bu halde Levh-i Mahfuz açılsa, ancak hakikî unsurlar birbirinden tefrik edilebilir. Öyleyse, hakikî unsuriyet fikrine hareketi ve hamiyeti bina etmek, mânâsız ve hem pek zararlıdır.”

İslâmiyeti ırkçılığa âlet eden çok mollalarla uğraştım. Van’da “Başet Yaylasında”, Kuzey Irak’la kontaklı Molla Yasin’e “Biz İslâm aşiretindeniz ve reisimiz-pişdarımız Hz. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselamdır, git seni gönderenlere bunu söyle” dedim. Son gelen mektupta açık adresini ve ismini yazmaktan korkan, merhume anneme, Rus ve Ermenilere karşı Hz. Bediüzzaman’la birlikte çarpışan merhum babama hakaret eden, soysuzlara ve Molla Yasin’e dediğim gibi diyorum: Dört çapulcuya ve ne oldukları belli olmayanlara, bu şehitler diyarını teslim etmiyeceğiz ve dâvâ-i Kur’âniyeden vazgeçmeyeceğiz. Çünkü Kur’ân, Hucurat Sûresi 10. âyette bize diyor: “Bütün mü’minler kardeştir” Ancak Allah’tan korkarız ve ancak Allah’a sığınırız.

Bediüzzaman Hazretleri “Meşrûtiyette şahıs yok, sistem var” diyor. 193 devletin 140’ı sandığa gidiyor. Meşrûtiyette de bütün vatandaşlar kanun karşısında eşittir. Hangi ırktan olursan ol, yol budur. Keşke 57 İslâm ülkesi böyle olsa. Birliği ve istişâreyi meydana getiren âyetler mi bize küstü, yoksa biz mi âyetlerden uzaklaştık?

14.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (07.03.2008) - Alkışlar çarşı grubuna ve Yeşilay

  (29.02.2008) - Balkan devletlerinin çıkış yolu

  (22.02.2008) - Kosova ve mazimiz

  (15.02.2008) - Tûtî kuşları

  (08.02.2008) - Deve güreşleri ve Kumluca

  (01.02.2008) - Denizli’nin sıcaklığı

  (25.01.2008) - Kardeş Pakistan

  (18.01.2008) - İki hükümdarın diyarı

  (11.01.2008) - Ürgüp, Nevşehir, Kayseri

  (04.01.2008) - İntibalar, akisler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri