Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Dayanak noktası



Devlet bir bütündür. Hükûmet ve mevzuat (bürokrasi), bu bütünün en önemli iki ayrı parçası hükmündedir.

Demokratik sistemlerde, "kuvvetler ayrılığı" prensibi geçerli.

Dolayısıyla, bu ayrı kuvvetler, çatışmak için değil, uyum içinde çalışmak ve birbiriyle yardımlaşmak için vardır.

Çatışma emareleri ortaya çıktığında ise, birtakım krizlerin çıkması ve ekseriyetin maruz kalacağı zarar–ziyanların yaşanması kaçınılmaz hale geliyor. 2001'de ve şimdiki zamanda olduğu gibi...

* * *

Çatışma halinde oldukları artık aleniyete dökülen hükûmet cenahının en büyük dayanak noktası, mevcut seçmen desteği ve hemen her vesileyle artış gösterdiği vurgulanan yüksek oy potansiyeli.

Karşı cenahın, yani bürokrasinin dayanağı ise, üstü lastikli kànunlar ve konjonktürel içtihatlarla örtülmüş devlet kuvvetidir.

Amiyâne tâbirle, devlet ve hükümet kuvvetleri ne yazık ki karşı karşıya gelmiş bulunuyor.

Her biri, elinde tutmuş olduğu kuvvet kozuna dayanarak, diğerine üstünlük sağlamaya çalışıyor.

Acı da olsa, talihsizlik de olsa, ortada görünen manzara–i umumiye maalesef ki budur.

* * *

Bu nahoş durumun, mutlak çoğunluğa zarar verdiği, mağdurları bir kat daha mağdur olmaya doğru sürüklediği âşikâr görünüyor.

Halen yaşanan ve devam etmesi pek muhtemel olan bu içtimaî sarsıntıdan kârlı çıkanların kim olduğu, bizim gibi şüphesiz herkes için de ciddî merak konusu.

Ne yapıp edip, bunları mutlaka bilmek, tanımak, öğrenmek lâzım. Korkmadan, ürkmeden, yılmadan tanımak ve nemelâzım demeden de tarif etmek lâzım bunları.

Esasen, bunlar bilindiği, yahut bir şekilde tesbit ve tarif edildiği takdirde, ikide bir düğmeye basanların ve kriz büyüsün diye elini ovuşturanların yüzlerindeki maskeyi indirmek, çehrelerini göstermek, dolayısıyla onları tarih önünde mahçup ve kamu vicdanında mahkûm etmek sûretiyle etkisizleştirmek, şüphesiz çok daha kolay ve mümkün hale gelecektir.

Zaten, siyasî istikrarı sağlamanın ve demokratik işleyişi şeffaf ve sağlıklı hale getirmenin yolu budur; başka da bir alternatifi yoktur.

Evet, şeffaflığın, hürriyetçi demokrasiye inananlar için en sağlam, en kuvvetli bir dayanak noktası olduğuna inanıyoruz.

İzahat

"Dört kumandan" kim?

Zaman zaman Risâle–i Nur'un muhtelif bahislerinde geçen ve Üstad Bediüzzaman'ın "tahakkümlerine boyun eğmedim" dediği "dört kumandan"ın kim olduğuna dair suâllere muhatap olmaktayız.

Yakın zamanda da kıymetli okurlarımızdan Ş. Salih Çelik, Fethi Avcı ve Mehmet Yalçın'dan aynı mesele hakkında bir izahat talebi geldi. Bilebildiğimiz ve yazabildiğimiz kadarını ifade etmeye çalışalım. Eksiği–fazlası varsa, bilgimizi ikmâl edebilirsiniz.

Değerli okurlarımızın bahsetmiş olduğu ifade, Risâlelerde şu şekilde geçiyor: "Rusya’da kumandana ayağa kalkmamak, Divânı Harbi Örfî'de idam tehdidine karşı mahkemedeki paşalann suâllerine beş para ehemmiyet vermediğim gibi, dört kumandanlara karşı bu tavrım, tahakkümlere boyun eğmediğimi gösteriyor." (Emirdağ Lâhikası/Son ders, s. 455)

Buradaki ifadelerden anlaşılıyor ki, Bediüzzaman'ın kast ettiği ceberrut kumandanların yekûnu dört değil (2+4=6) altıdır.

İki tanesini zaten açıkça kendisi belirtiyor: Rus'un Kafkas Orduları Komutanı Nikola Nikolayeviç ve DHÖ Reisi İttihatçı Hurşit Paşa.

Âcizane fikir ve kanaatime göre, Üstad'ı ölümle tehdit eden diğer mütehakkim kumandanlar şunlardır:

1) Bir tanesi, hiç şüphesiz ki El–Ebter Paşadır. İkisi arasında çok çetin geçen kavgaların mahiyeti az–çok biliniyor. Ama, tam olarak bil(e)miyorum, Angola mıydı, Angora mıydı neresiydi, hani Üstad Bediüzzaman'ı yeni kurulan Meclis'te zehirleterek ve Riyâset Odası'nda ölümle tehdit ederek, emrine râm etmek istemişti. İşte o dehşetli şahıs... (Bunun künye ve seceresi gibi, mahiyeti de tam olarak bilinemiyor, maalesef.)

2) Bir diğeri, Sultan Abdülhamid'in verdiği maaş ve ihsanı şahaneyi getiren ve Üstad'ın bunu reddetmesi üzerine tehditler savuran Zaptiye Nâzırı Şefik Paşadır.

3) Yine Sultan Abdülhamid'in Hademe Feriki olarak Yıldız Askerî Mahkemesi Başkanlığına atadığı Şakir Paşanın da, Bediüzzaman'ı ölümle tehdit eden konuşmalar yaptığı biliniyor. (Bu ceberrut kumandan, "Halikarnas Balıkçısı" olarak da bilinen Cevat Şakir Kabaağaç'ın babasıdır. Paşa, sonradan belâsını bulmuş ve âilevî bir sebepten dolayı oğlu tarafından vurularak öldürülmüştür.)

4) Dördüncü Kumandanın ise, genç Said'i Dicle Nehri'ne atıp öldürmekle tehdit eden (Hamidiye Paşası) Miran Aşireti Reisi Mustafa Paşa olduğunu zannediyorum.

NOT: Bu meyanda, İstanbul'u işgal eden (1918–1922) ve İngiliz Yüksek Komiserliğinde görev yapan gaddar zalimlerden bir başka komutanın da, Üstad Bediüzzaman'ı ölümle tehdit ettiğini unutmamak lâzım. Bu tehdite mukabil, Said Nursî "Tükürün o ehl–i zulmün hayasız yüzüne!" diye haykırmıştı.

Tarihin Yorumu 18/19 Mart 1953

Yenice–Gönen Depremi

Merkezi Çanakkale'nin Yenice ilçesi olan çok şiddetli bir deprem meydana geldi.

7.3 büyüklüğünde olduğu hesaplanan bu depremden ikinci derecede etkilenen yerleşim merkezi ise, Balıkesir'in Gönen ilçesi oldu.

Yaklaşık 80 kilometre uzunluğunda (30.000 km²) olduğu tahmin edilen buradaki fay hattının kırılması sonucu, 300'e yakın insanımız hayatını kaybederken, binlerce ev ve işyeri de harap oldu.

Öyle ki, bilhassa Yenice'deki 450 civarındaki binadan sadece 30 kadarının hasar görmeden kurtulduğu naklediliyor.

Gönen'de ise, yıkılan veya içinde oturulamayacak kadar ağır hasar gören yapıların 738'i bulduğu, yine deprem kayıtlarında zikrediliyor.

Bu sarsıntıda yıkılan yapıların arasında 211 okul ve 176 resmî binanın bulunuyor olması, bize 1950 öncesi hükümetlerinin imar ve inşa politikaları hakkında ayrıca sağlıklı bir tahminde bulunma imkânını, fırsatını veriyor.

19.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (18.03.2008) - Yan etkiler

  (17.03.2008) - İktidar–muktedir eksenli çekişme

  (15.03.2008) - Fatihlerin, Âkiflerin heykeli

  (14.03.2008) - Dinden soğuma gerekçesi

  (13.03.2008) - Yanlışa "Taraf" olmayalım

  (12.03.2008) - Son Şeyhülislâm'a organize iftira

  (11.03.2008) - Sıcak bölgeden

  (07.03.2008) - Demokratlar'ın gelişi

  (06.03.2008) - Bazı ilkler yaşanıyor

  (05.03.2008) - Hıristiyana saldırı Yahudilere yarar

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri