Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Mart 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Siyasî belirsizlik



Belirsizlik, hemen her alanda yıpratıcıdır. Siyasette ise, daha fazla...

İşte, o "daha fazla" olan yıpratıcı belirsizlik, tam da Türkiye'deki siyasî manzaranın halihazırdaki fotoğrafını yansıtıyor.

Bazı aydınlarımız, haftalar, hatta aylar öncesinden, ülkenin böylesi bir cendereye sürükleneceğini hissederek, endişelerini dile getirmişler. Onlardan biri de, halen Vatan gazetesinde köşe yazarlığı yapan Zülfü Livaneli'dir.

İşte Livaneli'nin bundan 35 gün evvelki (13 Şubat 2008) yazısının konuyla ilgili kısacık bir bölümü:

"Bir ülkenin en yüksek mahkemesi, iktidar partisinin ve yandaşı partinin (MHP) rejimin özüyle çeliştiğini saptarsa, o ülkede taşların yerinden oynaması kaçınılmaz hale gelir.

"Hatırlarsanız Refah Partisi ve Fazilet Partisi “laiklik karşıtı hareketlerin odağı oldukları” gerekçesiyle kapatılmışlardı..

"Oysa iki parti de Anayasa’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerini değiştirme girişiminde bulunmamıştı... Ben o zamanlar yazılarımla iki partinin de kapatılmasına karşı çıkmıştım.

"Şimdi de bu satırları, AKP ve MHP kapatılsın diye değil, neler olabileceğini düşünme çalışması olarak kaleme alıyorum.

"Parti kapatmalar, eski deyimle sadre şifâ olmuyor... Ama Anayasa Mahkemesi eğer bu yönde bir karar alırsa, nasıl hiçbir şey olmamış gibi davranılabileceğini de merak ediyorum doğrusu... Kısacası öyle de olsa, böyle de olsa önümüz karışık."

Bu yazının üzerinden yaklaşık bir aylık süre geçtikten sonra, tahmin edildiği gibi, iktidar partisi hakkında kapatma dâvası açıldı.

Durum ise ortada. Bundan sonra, hiçbir şey olamış gibi davranılması söz konusu bile değil. Siyasî belirsizlik ise had safhada.

Bakalım, yüz yıldır badire üstüne badire atlatan Türkiye demokrasisi, bu son handikapı nasıl aşarak yoluna devam edecek...

AB süreci

Tökezlemenin bir başka sebebi

Türkiye'de demokrasi bir kez daha tökezledi.

Bunun muhtelif sebepleri var. Bir tanesi de şu olsa gerektir: İhale piyasasına bodoslamasına dalan eski mücahitlerin müteahhit kesilmesini fırsat bilen otokrasi taraftarları, fırsat bu fırsat diyerek demokrasi lokomotifinin yoluna taş koyarak hızını kestiler.

Hürriyet buharıyla çalışan ve AB hedefine doğru yol alan bu lokomotif, şimdi patinaj yapıyor.

Başka çaresi yok. Ne kadar zor olursa olsun, yol temizlenecek, tökezleten takozlar bertaraf edilecek ve lokomotif yoluna devam edecek.

Hem öyle devam edecek ki, aklı fikri hâlâ müteahhitlikte olan eski mücahitlerin geri dönmesine bile ihtiyaç kalmayacak.

Zira, Türkiye'nin AB istikametine doğru giden yolu, ülkeyi ilkel birtakım ayak bağlarından kurtulmaya götürecek olan bir hürriyet ve medeniyet yoludur.

Evet, o meş'ûm ayak bağlarından bir asırdır kurtulmayı bir türlü başaramayan Türkiye'nin, AB ile demokratik entegrasyonu sağlayacak olan bu medeniyet yolunu sağlam tutması kaçınılmaz hale gelmiştir.

Bu uğurda ne kadar dürüst davraanılır ve samimane gayret gösterilirse, asıl hedefe de o nisbette rahat ve hızlı bir şekilde varılmış olunur.

Tarihin Yorumu 20 Mart 1956

Tunus: Sömürgecilikten yarı hürriyete

Yaklaşık 75 sene müddetle Fransız sömürgesi altında yaşayan Müslüman Tunus halkı, kısmen de olsa nihayet hürriyet ve istiklâline kavuşmuş oldu.

Bu tarihe kadar Fransızların "Yüksek Komiser"leri tarafından yönetilen Tunus, 20 Mart 1956'dan 1987'ye kadar Habib Burgiba'nın diktası altında inledi. Bu tarihten sonra ise, dikta el değiştirdi ve yönetimin başına bir başka müstebid geldi.

Bu yarım asırlık diktaya rağmen, Tunus halkı yine de sömürge olmaktan kurtulmanın ayrı sevincini yaşıyor.

* * *

1574'te Osmanlı hakimiyeti altına giren Tunus, 1881'e kadar bir eyalet statüsünde kaldı. Bu tarihten sonra Fransızların sömürgesi oldu. II. Dünya Savaşı yıllarında bağımsızlık eğilimleri hissedilmeye başlandı.

Savaştan sonra, hürriyet ve istiklâl heyecanı daha da yükseldi.

Bu heyecan dalgasına daha fazla direnemeyeceğini fark eden Fransa, bu kez bir başka manevra yaparak, Burgiba'nın yönetime getirilmesi halinde Tunus'tan çekileceğini ilân etti.

Neticede, bu noktada Tunus halkı ile Fransızlar arasında bir mutabakat sağlanarak, alenî sömürgeciliğe son verilmiş oldu.

* * *

Başlangıçta, Tunus halkının millî ve manevî değerleriyle barışık gibi görünen Burgiba, idareye hakim olduktan sonra, aniden tavır değiştirdi ve Fransız yanlısı politik uygulamalara yöneldi. Burgiba, bununla da yetinmeyerek, yeni yönetimden rahatsız olan halk ekseriyetine karşı uyguladığı baskı ve zulüm politikalarını şiddetlendirmeye başladı.

Yaklaşık 20 yıl müddetle kendi halkına adeta kan kusturan ve sayısız insanın ölümüne sebebiyet veren Burgiba, 7 Kasım 1987'de yapılan bir darbe sonucu iktidardan uzaklaştırıldı. Tunus'un başına, bu kez Zeynelabidin bin Ali geçti. Başlangıçta o da iyi görünmesine rağmen, sonradan baskıcı, zalimane politikalara meyletti.

Halen, bin Ali'nin Cumhurbaşkanlığı görevini sürdürdüğü Tunus'ta, Başbakanlık makamında ise, M. Gannuşî bulunuyor.

* * *

Bugünkü nüfusu 11 milyon civarında olan Tunus halkının yüzde 99'u Müslüman. Bir kısmının Berberî asıllı olduğu halkın çoğunluğu Araplardan müteşekkil. Geri kalan kısmını ise, Hıristiyan ve Yahudi yerliler ile Fransız ve İtalyan ecnebiler teşkil ediyor.

Yönetim şekli Cumhuriyet, resmî dil Arapça, hükümet merkezi ise Tunus.

Ülkede sınırlı bir demokrasiden söz etmek mümkün. Zira, tek parti sistemi halen ağır basmakta ve göstermelik durumdaki muhalefet partisine eşitlik prensibine dayalı bir serbestlik imkânı tanınmamakta.

Bundan 52 yıl evvel sömürgecilikten kurtulmayı başaran Tunus halkının, en kısa zamanda dahilî baskılardan kurtularak tam demokratik bir idareye kavuşmasını diliyoruz.

20.03.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.03.2008) - Dayanak noktası

  (18.03.2008) - Yan etkiler

  (17.03.2008) - İktidar–muktedir eksenli çekişme

  (15.03.2008) - Fatihlerin, Âkiflerin heykeli

  (14.03.2008) - Dinden soğuma gerekçesi

  (13.03.2008) - Yanlışa "Taraf" olmayalım

  (12.03.2008) - Son Şeyhülislâm'a organize iftira

  (11.03.2008) - Sıcak bölgeden

  (07.03.2008) - Demokratlar'ın gelişi

  (06.03.2008) - Bazı ilkler yaşanıyor

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri