Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 05 Haziran 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Doğu'yu kazanmak



Hükümet yetkilileri Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizin kalkınması için "Düğmeye bastık" diyor.

İfade ettiklerine göre, uzun süredir üzerinde çalışmış oldukları "eylem planı" artık hayata geçiriliyor.

Bu çerçevede, köylere, mezralara varıncaya kadar her tarafta yollar, köprüler yapılıyor. Ayrıca, uzun süredir rölantide bırakılan GAP'a yeniden işlerlik kazandırılıyor. Vesaire...

Bölgeye bu tür hizmetler götürülürken, aynı zamanda hem terörün, hem de işsizliğin önemli ölçüde azalacağına inanılıyor.

Şüphesiz, bu tarz bir yaklaşımın iyi, güzel, doğru tarafları vardır. İş ve istihdam sahasının genişlemesiyle, işsizlik elbette azalacaktır. Aynı şekilde, terörün bir sebebinin de işsizlik, yoksulluk ve birtakım mahrûmiyet olduğu açıktır.

Fakat, altı yılı aşkın bir süredir iktidar mevkiinde olan AKP hükümetlerinin bu en hayatî meseleye bunca zaman sonra henüz yeni el atmasına ne demeli?

Acaba "Sabah–ı şerifleri hayrola" mı demeli, yoksa onlara "Hayırlı akşamlar" mı demeli, bilemiyoruz.

Zira çok, ama çok geç kaldılar... Esasında mevsim itibariyle de geç kaldılar ve zamansız olarak harekete geçmiş bulundular. Yoksa, onları yaklaşan mahallî seçim kaygısı mı harekete geçirdi?

Bu noktada emin değiliz...

Ancak, kesin olarak bildiğimiz ve gayet emin olduğumuz bir husus var ki, o da Doğu Bölgelerimizin kazanılması, kurtarılması ve bölge insanımızın huzura, refaha kavuşturulması, öyle bazılarının zannı gibi bir–iki kalemlik maddî yardımla, yahut malî teşvikle sınırlı olmadığıdır.

Evet, bu da lâzım, hatta zaruridir. Fakat, meseleye sadece bu nokta–i nazardan bakmak, sadece kifayetsiz değil, aynı zamanda yanıltıcıdır, aldatıcıdır.

Bize göre, burada öne çıkan en mühim mesele, fikrîdir, vicdanîdir, insanîdir...

Oranın mâsum insanını kendin gibi bileceksin. Haksız yere mağdur duruma düşmüş vatandaşını kardeşlik duygusuyla kucaklayıp bağrına basacaksın. O insanlara şefkatli, merhametli davranacaksın.

Bu tarz bir yaklaşımın, sadece sivil insanlarımız tarafından değil, resmî görevliler tarafından da sergilenmesi gerekir.

Gerekir diyoruz; eminiz insanlarımızın ekseriyeti da aynı şeleri söylüyordur.

Ne var ki, sadece söylemek kâfil gelmiyor; lâf, tek başına sadra şifâ olmuyor.

Zira, görünen manzara başka klavuz istemiyor: Bölgenin dağına taşına, şehirlerin girişine çıkışına, hatta en küçük yerleşim birimlerine varıncaya kadar, hemen her yerde hâlâ fokur fokur ırçılık kokan, Türkçülük fışkıran sloganik sözler yazılmaya, kazınmaya, çakılmaya devam ediyor.

Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, bu durum bölgede şiddetli bir alerjiye ve tam bir "aksülâmel"e yol açıyor.

Emin olun, terönün de en kuvvetli malzemesi ve en büyük velinimeti budur.

Dolayısıyla, öncelikle aksülâmele yol açan böylesi uygulamaların sona erdirilmesi gerekir. Bölge insanını kazanmak için, aş ve iş elbette lâzım ve elzem; fakat, diğerine göre yine de ikinci, üçüncü derecede gelir.

Tarihin yorumu : 5 Haziran 1967

Ortadoğu'da "Altı Gün Savaşı"

Arap ülkelerinden Mısır, Suriye ve Ürdün ile İsrail devleti arasında uzun süredir yaşanan gerilim nihayet patlak verdi. İki taraf arasında altı gün süren çok şiddetli bir muharebe başladı.

İsrail, 5 Haziran 1967 günü sabahın erken saatlerinde elindeki hemen bütün savaş uçaklarını Akdeniz'e doğru havalandırdı. Sayısı 300'ü bulan bu uçaklar, kısa bir şaşırtma hareketini ardından, Mısır'ın üzerine yöneldiler. Daha evvel planlandığı şekilde Mısır'ın bütün hava alanlarını bombardıman ettiler. Mısır'a ait bir tek uçağın havalanmasına fırsat vermediler.

Bu arada, Mısır'a ait Sîna Yarımadasının hemen tamamını işgal eden İsrail, hiç ara vermeksizin Ürdün'ün kontrolü altındaki Gazze ve Batı Şeria topraklarına yöneldi. Asker sivil ayırd etmeksizin her tarafı bombalamaya başladı. Sahipsiz ve korumasız kalan bu bölgedeki Filistinliler, kendi topraklarını terk etmeye ve büyük kafileler halinde Ürdün'e iltica etmeye yöneldi. Mültecilerin sayısı, çok kısa bir sürede 400 bine kadar çıktı.

Böylelikle, Filistin topraklarının da yüzde 20'den fazlasını işgal eden İsrail, hemen ardından Suriye'ye saldırdı.

Kudüs'ten sonra Şam'a da göz diken İsrail'i, o zamanki Rusya (SSCB) dizginledi. Daha ileri gitmesi halinde Kızılordu'yu harekete geçireceğini bildiren Rusya, teknolojik olarak da Arap ülkelerine her türlü desteği sağlayacağını ilân etti.

Bu sebeple, Suriye'ye ait Golan Tepelerini işgal etmekle yetinen İsrail, savaşın altıncı gününde saldırı yaptığı ülkelerin hükümetleriyle ateşkes antlaşması yaptı.

Altı Gün Savaşı, başta Nasır'ın Mısır'ı olmak üzere, müttefik Arap ülkelerinin kesin hezimeti ve ağır kaybıyla neticelendi.

İsrail ise, mevcut ülke sınırlarını birkaç misli daha genişleterek, işgal ettiği yerlerde hak iddia etti ve BM'nin bütün girişimlerine rağmen geri çekilmedi.

Bu tarihte yaşanan hadiseyi "savaş" şeklinde isimlendirmek pek doğru olmaz. Zira, burada karşılıklı çatışmadan ziyade bir anî baskın ve saldırı hadisesi var.

İsrail, zaten kurulduğu 1948'den bu yana hep saldırganlıkla iş görüyor.

05.06.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (04.06.2008) - Rahmet muslukları

  (03.06.2008) - Keneler ve keklikler

  (02.06.2008) - Tekraren okunabilen kitapların zaferi

  (29.05.2008) - İktidar şansı olan partiler (4)

  (28.05.2008) - İktidar şansı olan partiler (3)

  (27.05.2008) - İktidar şansı olan partiler (2)

  (26.05.2008) - İktidar şansı olan partiler (1)

  (24.05.2008) - GAP'ta şiddetli kuraklık

  (22.05.2008) - Kürtler zarar görüyor

  (21.05.2008) - Yasalar ve yasaklar

 
GAZETE 1.SAYFA
Download

Kutlu Doğum Haftası Pdf

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

© Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır