"Gerçekten" haber verir 12 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Emirdağ Hatıraları (14)



Ardı sıra dizilmiş meyveler

Her meyvenin, her sebzenin bir pişme, olgunlaşma zamanı var. Bir de aynı cinsten olan bazı meyvelerin birbiri ardı sıra pişen olgunlaşan türleri var. Tam bir fıtrî seyir içinde bir birini takip ederek bizlerin istifadesine sunuluyor.

Bilhassa erik ve elma gibi bu memlekette bolca yetişen meyve cinslerinin öyle türleri var ki, dört mevsim değilse bile, en az üç mevsim boyunca bunları ağaçların dallarında görmek mümkün.

Meselâ, bunların bir kısmı bahar mevsiminin ta başlangıcında çiçek açar ve sür’atle koruklaşır. Üstelik, bunlar koruk halinde iken yenir ki, tazesine doyum olmaz.

Erik ve elmaların bir başka türü var ki, bunlar da yaz mevsiminde olgunlaşır. Böylece bahardan yaza bir köprü kurulmuş, bir geçiş sağlanmış olur. Ancak, dahası var. Bazı erik ve elma türleri de var ki, bunlara da ‘kışlık’ denir. Köy yerinde bu türlerin son baharda, hatta kış aylarının başlangıcına kadar dalda sağlam durduklarını görmekteyiz.

Bu meyvelerin kesintisiz şekilde ve birbirini adeta takip ederek yetişmesi, şüphesiz bizlere Cenâb-ı Hakk’ın bir lütf u ikramıdır. Şükrünü edadan geri kalmamalıyız.

Bahçelerde gördüğümüz bir başka sıralama da şudur: Bahar mevsiminin ilk sırada yetişen meyvelerinden biri kirazdır. Fakat, ağaçların tamamı aynı anda olgunlaşmaz. Bakıyorsunuz, bir ağaçtaki meyvelerin tamamı kızarmış ve pişmiş bir halde iken, yanı başındaki ağacın kirazları henüz koruk derecesinde. Kızarmışlar toplandıktan kısa bir süre sonra, ardından diğerleri kızarmaya başlar. Böylelikle, Nisan’dan Temmuz ayı başlarına kadar aynı bahçenin kirazlarından istifade edilir.

Yine, bir başka lütuf ise, kirazlar olgunlaşıp bitmeye doğru giderken, insanların ve mahlûkatın imdadına şurup damlaları gibi tatlı dutlar pişmeye başlar. Ancak, dutların da değişik çeşitleri var. Beyazı, alacası, siyahı var. Bir de rengi mürekkep gibi olan ‘kara dut’ diye ayrı bir tür var ki, başlı başına bir ilâçtır.

Bunların hepsinin de ayrı ayrı pişme zamanı var. Biri biterken, diğeri başlar ki, bütün bir bahar ve yaz mevsimini içine alır.

Ne gariptir ki, meyveler gibi sebzelerin de farklı ve birbirini takip eden zamanlarda pişen, olgunlaşan cins ve türleri var: Domates, biber, kavun, salatalık, vesâire…

Bunlar da, yaz mevsiminin ilk günlerinden başlar, sonbaharın son günlerine kadar aralıksız şekilde pişmeye devam ederler. Bir türün taneleri bitmek üzere iken, bir diğer türün taneleri yenecek kıvama gelir.

Oysa, çoğunun ekim veya dikim zamanı aynıdır. Aynı anda toprağa ekildikleri ve yine aynı zamanlama ile su, gübre verilip çapalandığı halde, mahsûlâtı ise farklı zamanlarda alınıyor.

Bütün bunları düşünerek, Rezzak-ı Kerim olan Cenâb-ı Hakk’a bol bol şükretmemiz lâzım. O’nun yanında hiçbir şey zor değil. O’na hiçbir şey ağır gelmez. Bizleri türlü nimetlerle perverde ettiği halde, hazinesinden hiçbir şey eksilmez. İsterse, daha fazlasını da verir. Bunda hiç şek yok, şüphe yok. Ancak, biz O’nun verdiği nimetlerin şükrünü hakkıyla edâ edebiliyor muyuz? İşte, bir tek orası şüpheli.

Tarihin yorumu = 12 Ağustos 1930

Tuzaklı Serbest Fırkası

M. Kemal'in direktifiyle teşkil edildiği söylenen "Serbest Cumhuriyet Fırkası", eski başbakanlardan Fethi Okyar tarafından resmen kuruldu. Kuruluş aşamasında, Fethi Bey Anadolu'yu dolaşarak muhtelif şehirlerde mîtingler düzenledi, hararetli konuşmalar yaptı.

Sonradan ise, bunun bir kumpas ve bir çeşit nabız yoklaması olduğu ortaya çıktı. Parti, kısa süre sonra (17 Kasım) kurulduğu aynı yöntemle kapatıldı.

Daha evvel CHP'den ayrılan Yahya Kemal, Serbest Fırka’nın, muhalifler için kurulmuş bir tuzak olduğu kanaatiyle, bu yeni partiye sıcak bakmadığını, dolayısıyla onlarla müşterek hareket etmediğini söylüyor.

12.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (11.08.2008) - Mahlûkatla ülfet ve münasebet

  (09.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (12)

  (08.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (11)

  (07.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (10)

  (06.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (9)

  (05.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (8)

  (04.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (7)

  (02.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (6)

  (01.08.2008) - Emirdağ Hatıraları (5)

  (31.07.2008) - Dayanılmaz baskılar

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır