"Gerçekten" haber verir 10 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Ali KAYA

Âyet ve hadislerde şefaat



Şefaat, bir başkası adına yardım talebinde bulunmak, ricada bulunmak anlamına gelir. Yine şefaat, bir mü’minin günahının bağışlanması için Allah’a yalvarmaktır. Rütbe ve makam itibariyle yüksek bir mevkide bulunanın daha yüksek bir makamdan kendisinden daha aşağıda bulunan birine aracı olması anlamına da gelmektedir. Şefaat edene şefî’ ve şefaat edilene meşfû’ denir. Şefaatin çoğulu şüfeâ’ kelimesidir. (Rağıb el-Isfahani, Müfredat el-Garibu’l-Kur’ân, s.263)

Şefaat, mü’minlerin, iman ile kabre girenlerin kurtuluşu içindir. İslâm bilginleri şefaatin, azabı hak edenlerden azabı kaldırmak ve günahlarını bağışlamak için olduğunu söylerler. Bu da iki şekilde olur. Birincisi henüz cehenneme girmeyen mü’minlerin cehenneme girmelerine engel olmak ve cehenneme girmiş olanların da cehennemden kurtulmalarını sağlamak şeklinde tecellî edeceğini belirtmişlerdir. Ahirette Peygamberimizin (asm) Allah’a duâ ederek yalvaracağını, yüce Allah’ın da bu duâsını kabul ederek ümmetini kurtaracağını ve Peygamberimize (asm) bağışlayacağını ifade ederler.

Şefaat etme yetki ve iznini verecek olan Allah’tır. Nitekim Allah’ın izin ve müsaadesi olmadan ve yetki vermeden hiç kimsenin şefaatte bulunamayacağı Kur’ân-ı Kerîm’de Âyete’l-Kürsî’de sabittir. (Bakara, 2:255) Peygamberimiz (asm) “Her peygamberin Allah katında makbul bir duâsı vardır. Diğer peygamberler bu duâyı yapmada acele ettiler. Ben ise duâmı kıyamet günü ümmetime şefaat için sakladım. Ümmetimden şirk koşmadan ölen büyük günah işleyenler için şefaat edeceğim” (Müslim, Cenâiz 102-103; Buhârî, Deavât 1; Müslim, İman 334-342; İbn Mâce, Sünnet 37; Tirmizî, Deaavât 141; Ebû Dâvud, Sünnet, 4739; İbn Mâce, Zühd, 37; Tirmizî, Kıyame, 11, Hadis no: 2435) buyurmuşlardır.

Kâfirler ve inkârcılar için şefaat yoktur. Kur’ân-ı Kerim’de şefaatin olmayacağını ifade eden âyetlerin tümü kâfirler için şefaatin söz konusu olmayacağını belirtir. İnkâr edenlere şefaat kapısı kapalıdır. Nitekim yüce Allah kâfirlere hitaben “Allah’tan başka şefaat ediciler mi edindiler? De ki: ‘Ya onlar, hiçbir şeye malik değillerse ve akıl da erdiremiyorlarsa?’ De ki: ‘Şefaatin tümü Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkü O’nundur. Sonra O’nun huzuruna döneceksiniz.’” (Zümer, 39:43-44) “Dinlerini oyun ve eğlence edinen ve dünya hayatının kendilerini mağrur edenlere bakınız. Allah’tan başka ne bir velisi ve ne de bir şefaatçileri vardır. Her türlü fidyeyi verseler de bu artık onlardan kabul edilmez.” (En’am, 6:70) “Allah gökleri ve yeri, ikisinin arasındakileri altı günde yarattı, sonra arşa istivâ etti. Sizin O’nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?” (Secde, 32:4)

Peygamberler bile kâfirlere şefaat edemeyeceklerdir. Onlar lâyık oldukları cezalarını çekeceklerdir. Yüce Allah “Kâfirlere ben Cennetimi haram kıldım” (Buhari, Tefsir, 6, 26; Enbiya, 8; Rikak, 45, 53; Müslim, Fedail, 9) buyurmuştur. Ancak Ebû Talib’in Peygamberimizi (asm) himaye etmesinin mükâfatı olarak, onun o gayet ciddi, o şahsî şefkati ve muhabbeti elbette zayi olmayacaktır. Evet, ciddî bir sûrette Cenâb-ı Hakkın Habib-i Ekremini sevmiş ve himaye etmiş ve taraftarlık göstermiş olan Ebû Talib’in, inkâra ve inada değil, belki hicab ve asabiyet-i kavmiye gibi hissiyâta binaen makbul bir iman getirmemesi üzerine, Cehenneme gitse de, yine Cehennem içinde bir nevî hususî Cenneti, onun hasenâtına mükâfaten halk edebilir. Kışta bazı yerde baharı halk ettiği ve zindanda uyku vasıtasıyla bazı adamlara zindanı saraya çevirdiği gibi, hususî cehennemi, hususî bir nevi cennete çevirebilir. (Mektubat, 2004, s.657-658)

Kâfirler için nazil olan bu âyetleri halis mü’minlere hitap ediyormuş gibi yorumlamak kasıt eseri değilse, elbette çok büyük bir çarpıtmadır. Peygamberimizin (asm) hadislerine baktığımız zaman şefaatin ahirette mü’minlere ne derece rahmet eseri olduğu görülecektir.

İlk şefaat edecek ve şefaati kabul edilecek olan Peygamberimizdir. (Müslim, Fedail, 2) Bu şefaat, mahşer halkının hesaba çekilmeye başlaması ve mahşerin sıkıntısından bütün insanlığın kurtulması şeklinde olacaktır. Bu durum, Cenâb-ı Hakk’ın, Peygamberimizin (asm) Kendi katındaki değerini bütün insanlığa göstermesidir. Bütün peygamberler mahşerin sıkıntısı ve Cehennemin mahşer halkına hücumu karşısında “Allah'ım selâmet ver” diye korku ile diz üstü düşerek Allah’a yalvaracaklardır. İnsanlığı bu dehşetli durumdan kurtaracak olan Peygamberimizin (asm) Arşın altında Allah’a şefaat talebi olacaktır. Peygamberimizin (asm) büyük şefaati budur. (Buhari, Rikak, 52; Müslim, İman, 81) Ahirette insanlar hesaba çekildikten ve ameller mizandan geçirildikten sonra peygamberlere şefaat yetkisi verilecektir. (Buhari, Rikak, 45; Tevhit, 33; Müslim, İman, 81; Ebu Davud, Cihad, 26) Her peygamber kendi ümmetine şefaat edecektir. (Buhari, Tefsir, 18) Bu şefaat yetkisi “Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Bunun dışında dilediğinin günahını affeder” (Nisa, 4:116) âyeti gereğidir. Elbette bu, Peygamberimizin (asm) buyurduğu gibi imanlı olanlardan büyük günah işleyenlere olacaktır. (Buhari, Rikak, 51; Ebu Davud, Sünne, 20)

Hz. Peygamber’in (asm) şefaati ile sorgu ve suâle tabi tutulmadan Cennete girecekler olacağı gibi (Buhari, Tefsir, 18; Müslim, İman, 84); büyük günahları sebebi ile Cehenneme giren ve kalbinde zerre kadar imanı bulunan mü’minler için de olacaktır. Peygamberimizin (asm) duâsı, ricası ve şefaati ile yüce Allah, Cehennemden mü’minleri tamamen çıkaracak ve Cehennemi ateş ile doldurarak müşriklere ve kâfirlere kurtuluş ümidi bırakmayacaktır. Peygamberimizin (asm) bu şefaat yetkisine “Makam-ı Mahmud” adı verilir. (İsra, 17:79; Buhari, Tevhit, 24; Müslim, İman, 84) Peygamberimiz (asm), bu yetkisinin bir kısmını ümmetinden âlimler, hâfızlar ve şehitlere devrederek onların da yakınlarına şefaat etmelerine imkân vererek, onları da şefaat ile şereflendireceği hadisler ile sabittir. (Câmiu’s-Sağir, 2:505)

Cennette mü’minlerin derecelerinin yükselmesi için de Peygamberimizin (asm) şefaati olacaktır. Nitekim Peygamberimiz (asm) “Cennette insanların ilk önce şefaatte bulunanı benim” (Müslim, İman, 85) buyurmuşlardır.

10.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.08.2008) - Kur’ân’ı akılla anlamak

  (04.07.2008) - Şeâir-i İslâmiye

  (12.06.2008) - Kavl-i leyyin

  (27.05.2008) - Yaratılışta israf yoktur

  (20.02.2008) - Siyasetin hedefi

  (17.02.2008) - Siyasal kavramlar

  (12.02.2008) - Saadetin sebepleri

  (09.02.2008) - Siyasette doğru tercih

  (08.02.2008) - Risâle-i Nur’u okurken...

  (05.02.2008) - İlm-i Cifir ve Ebced

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır