"Gerçekten" haber verir 30 Ekim 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Hüseyin GÜLTEKİN

Kudsî dâvâmızın hatırı için



Kudsî dâvâmızın hatırı için, selameti için fedakârlıkta bulunmak... Meşrû olan, makbul olan çoğu haklarımızdan vazgeçmek, ferâgatte bulunmak... Ulvi hizmetlerimizin devamı için, cihanbaha davamızın tahakkuku için haklı olduğumuz birçok hakkımızdan feragat etmek... Bir ihsan-ı İlahi olarak omzumuza konulan, uhdemize verilen kudsî emanetin muhafazası uğruna şahsî gururumuzu ayaklar altına almayı hazmedebilmek...

Evet dostlar, bunları yerine getirebilmek, şu söylenenleri huzur-u kalple yapabilmek elbette kolay değil. Çoğu zaman nefis ve şeytan hükmediyor. Böyle de olsa, hizmet erleri bunları yapmayı göze almalılar. En azından yüklendiğimiz kudsi dâvâmızın sıhhat ve selâmeti için bunların zaruri bir gereklilik olduğunu bilmemiz lazım.

Bize tevdî edilen bu kudsi emanetin zayi olmaması için... Omzumuzdaki bu ağır yükün yere düşmemesi için... Bize teslim edilen bu değerli definenin, bu paha biçilmez hazinenin hırsızların, yan kesicilerin eline geçmemesi için... Hizmet kervanının durmaması veya yanlış yollara sapmaması için...

Hizmetlerimizin kazasız belâsız devamı için haklı dahi olsak bir çok hakkımızdan, benliğimizden, enaniyetlerimizden vazgeçmek bir vazife, bir vecibe değil mi?

Aramızdaki ihlas ve kardeşliğin zarar görüp zedelenmemesi için kardeşlerimizin nefislerini nefsimize tercih etmek... Nefsimiz sürekli önde görünmeye bizi zorlasa da, bazen geride durmayı, görünmemeyi prensip edinmek... Vazifede, zahmette, meşakkatte değil, ücret almada, ganimeti paylaşmada geride durmaya talip olmak... Tâbiiyeti metbuiyete tercih etmek...

Nefis ve şeytanımız devamlı önde olmayı, nazar-ı âmmede görünmeyi, insanların teveccühünü, rağbetini devamlı arzu etse de, bu durumun bazı tehlikeleri beraberinde getirebileceğini göz ardı etmeden bunlardan kaçınabilmek... Bir işe ehil ve hevesli olanları öne çıkararak, nazar-ı âmmede görünmelerine nazar-ı müsamaha ile bakabilmek...

Şu ifade etmeye çalıştıklarımızı yerine getirmek zor da olsa, hizmet erbabı için böyle olmanın gayretinde olmaktan, bunları nazar-ı dikkate almaktan başka çare yok.

Nur mesleğinde peder evlat ilişkisi yerine kardeşlik esasının geçerli olduğunu göz önünde bulundurarak, dâvâ arkadaşlarımıza kardeşâne bir tavır içinde bulunmak, sıcak, sevecen ve samimî bir yaklaşım içinde olmak... Onlara değer vermek, tepeden bakmamak, onları küçük görmemek... Yaşımız, hizmetimiz, Risâle kültürümüz ne olursa olsun bilgiçlik taslamamak, mürşidâne bir duruş içine girmemek... Sürekli kendimizi gündemde tutarak, kendimizden bahsederek, kabiliyetlerimizi, özelliklerimiz anlatarak kendimizi satmaya çalışmamak... Başkalarının gıpta damarını tahrik ederek, kıskançlığa kapı aralamamak... Yaptığımız hizmetlerin karşılığını insanlardan beklememek, bundan dolayı imtiyaz beklentilerine girmemek... Dünyaya bakan makam ve mevkilerimizi hizmetteki arkadaşlarımıza bir silâh olarak kullanmamak...

Evet ferdin hem kendisi, hem de mensubu bulunduğu cemaatin geleceği için bu ve benzeri prensip ve düsturları göz önünde bulundurması önemli bir zaruret. Yoksa nefis ve şeytanın devreye girmesi kuvvetle muhtemel.

Nur hizmetinin olmazsa olmazlarından olan esaslarından biri de şefkat, merhamet, sevgi, muhabbet olduğunu göz önünde bulundurarak, herkese karşı muhabbet fedâisi olmak... Samimi, candan, sevecen bir tavır içinde olmak... Hiç kimseyi kırmamak, hiç kimseden kırılmamak, küsmemek, küstürmemek.. Şayet bunlar olmuş ise tâmiri cihetine gitmek... Üstadın, “Kardeşlerimden rica ederim ki: Sıkıntı veya ruh darlığından veya titizlikten veya nefis ve şeytanın desiselerine kapılmaktan veya şuursuzluktan, arkadaşlardan sudur eden fena ve çirkin sözleriyle, birbirine küsmesinler ve ‘Haysiyetime dokundu’ demesinler. Ben o fena sözleri kendime alıyorum. Bin haysiyetim olsa kardeşlerimin mabeynindeki muhabbete ve samimiyete feda ederim” ifadeleri istikametinde dâvâ arkadaşlarımıza yaklaşımda bulunmak gerek.

30.10.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (19.10.2008) - Bu hâle nasıl geldik?

  (12.10.2008) - Evlilikte sevgi ve hoşgörünün rolü

  (05.10.2008) - Böyle “kentsel dönüşüm” olur mu?

  (28.09.2008) - Hastalık ve ölümü gülerek karşılamak

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır