"Gerçekten" haber verir 27 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Ali FERŞADOĞLU

Ekonomik krizi aşma ve kalkınma imâna bağlı



Müslümanların güçlü bir ekonomiye sahip olması, zenginleşmesi ve iktisadî krizleri aşmasının temeli inanca, iman gücüne bağlı. “İman mânevî bir olgu olduğuna göre, maddî olan ekonomi ile ne ilgisi olabilir?” diye düşünülebilir.

Halbuki imtihan, imân, “tevhîd-ulûhiyet”, hikmet, tevekkül, cihad/çalışma/üretim, duâ (sözlü ve fiilî, yani çalışarak yapılan duâ), tüketim, israf (yeme-içme, giyinme vs.), iktisat, kanaat, helâl-haram, zekât/paylaşım ve faizin yasaklanması gibi mefhumlar, ekonomik hayatın anahtar kelimeleridir. Dolayısıyla Müslümanın ekonomik gücü; iman kuvvetiyle orantılı. Zira, bu kavramların pratik hayata yansıması iman gücü ve ibadetlerin ifasıyla mümkün.

Aslında her sistem, her düşünce, her doktrinin de temeli inanca dayanır. Zira, bir insan veya toplum kapitalizme inandığı, prensiplerine bağlı kaldığı nispette onu hayata geçirir!

Evet, imanın ibadetle pratik hayata yansıması, dünya ve ahiret mutluluğuna vesile olduğu gibi, dünya ve ahiret işlerini tanzime de sebeptir. Yani, ferdin ve toplumun olgunlaşması, gelişmesi, kalkınması da iman ve ibadetlerini düzenli olarak ifa etmesine bağlı.1 İman, hem nur, hem kuvvettir.2 Kuvvet enerji/güç; nur ise, feraset, aydınlık, ışık, hakikati gösteren projektördür. Nasıl ki, elektrik fırına nüfuz ettiğinde yemekleri pişirir; buzdolabında, soğutur, korur; ampulde aydınlatır, herhangi bir makine, motor veya cihaza girdiğinde onu çalıştırır. İman da mânevî elektrik gibi, insan hayatının bütün safhalarına, toplumun bütün katmanlarına nüfuz ederek icraatını yapar. Zira, ruhumuzu, duygularımızı çalıştıran iman bizatihî ilme yönelmeyi, çalışmayı, dayanışmayı, kaynaşmayı, ilerlemeyi netice veren ibadetleri îfâ etmemizi sağlayan bir güç kaynağıdır.

Elbette hakikî iman, yalnızca “İnandım, kabul ettim!” sözcüğüyle gerçekleşmez. Dudakta değil, kalbe inen iman, zihnin bütün merhalelerinden geçerek istidatlarımızı (potansiyel hâlindeki yeteneklerimizi) yüksek hasletlerimizi inkişaf ettirir; kabiliyetlerimizi geliştirir.

İbadetlerimizi ifa etmemizi sağlayan, yani, namaz kıldıran, oruç tutturan, zekât verdiren, faizden uzak durduran da imanımızdır. Dolayısıyla, İslâm’daki “ulûhiyet”i, iman düşüncesini kavramadan, onun ekonomik, ya da sosyal yapısını anlayabilmek mümkün değildir.

İslâmda aslolan zenginliktir, refahtır, hayat standardının yükselmesidir. Yüksek maddî hayat standardı, refah ve üretim ile tüketim dengesi, başta tevhîd, Kur’ân ile sair iman esaslarının anlaşılması, özümsenmesi, benimsenmesi ve ihlâsla uygulanmasıyla mümkün. İman ne derece güçlüyse, ilim, teknoloji ve ekonominin gelişmişlik düzeyi de o nispettedir.

Her türlü sosyal veya ekonomik hareketin Allah hakkındaki düşüncelerle doğrudan ilişkisi vardır. Zîrâ, İslâm’daki “ulûhiyet” düşüncesi, Müslüman adamın kendine bakışına, eşyaya bakışına, kendine ve eşyaya vereceği konuma; kazanmasına, harcamasına, çalışmasına, hattâ çalışma sahasına ve biçimine sınır getirecek, insanı her şey, ya da hiçbir şey olmaktan çıkaracaktır.3

Özetle, “üretim ve tüketim” içine giren her şeyin ölçüsünü yine iman, yani tevekkül ile ihlâsımız, ibadetlerimiz tayin eder.

Dipnotlar:

1- İşârâtü’l-İ’câz, s. 140.

2- Sözler, s. 284.

3- Dr. Faruk Beşer, İslâm’da Sosyal Güvenlik, Seha Neşr., İst., 1988, s. 15.

27.12.2008

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (25.12.2008) - Şiddete değil, şefkate dayalı cihad-ı mânevî

  (24.12.2008) - Cihad ve çeşitleri

  (23.12.2008) - İslâm-barış ve cihad

  (22.12.2008) - Cihad ve müsbet hareket

  (20.12.2008) - Yöneticileri sorgulama cesareti ve şeffaflık

  (19.12.2008) - İslâmda yönetim biçimi

  (17.12.2008) - Tenkit meselesinde dikkat edilecek hususlar

  (15.12.2008) - Tenkit ayrı, hakkın hatırını âlî tutmak ayrıdır

  (14.12.2008) - Uhud’un hazin sonucunu rüyasında gördüğü halde meşvereti esas aldı!

  (13.12.2008) - Tenkidin psikolojisi ve mihenk

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır